Geçen akşam televizyon kanallarında şöyle bir dolandım. Kanal kanal, Almanya konuşuluyordu.
“Almanya Türkiye’yi bölmeye çalışıyor”, “Berlin darbenin arkasında”, “Almanya CHP’nin Adalet Yürüyüşü üzerinde ikinci bir Gezi hazırlıyor” vs.
Bu kanallarda çalışanlar sahiden buna inanıyor mu yoksa ellerine verilen metinleri mi okuyor insan kestiremiyor doğrusu. Zaten çoğunu tanımıyoruz. Türkiye’nin en ciddi siyasi yorumcularına ekran yasağı olduğu için, boşluk iktidara yakın olmak dışında fazla özelliği olmayan goygoycularla doldurulmuş vaziyette. En kritik dış politika meseleleri bile, sosyal medya trollüğü kıvamında tartışıyor.
“Aman arkadaşlar, yavaş!”, “Biraz diplomasi!” dediğinizde, anında vatan haini muamelesi görüyorsunuz.
Son kriz, Berlin’deki başbakanlık binasının dışında Almanya’nın “modern sanat”, Ankara’nın ise “tehdit” ve “hakaret” olarak gördüğü bir enstalasyonla ilgili. Önce haberlerden tam olarak ne olduğunu anlayamadığım için, daha sonra internette araştırmam gerekti. Bu arada bizim Dışişleri de Almanya’ya bir nota verdi.
Ülkeler arasında bazı meseleler vardır ki, memleketin ulvi çıkarları adına büyütmezsiniz. Yapılan çirkin olsa da, ki bu durumda öyle, eğer resmi bir tavır değilse sineye çekersiniz. Örneğin Trump, ABD’ye girişlerde Müslüman yasağı koyduğunda, Ankara fazla ses çıkarmadı. Trump’la arayı ilk günden bozmak istemedi. Aynı şekilde son dönem Suudilerden gelen sataşmaları da görmezden geliyorlar. Keza geçen yıl Rusya’yla kriz varken, Putin’in sözlerini de alttan almıştı.
Almanya ile olan ilişkilerindeki tuhaf durum ise, aslında bu ilişki Türkiye’nin çıkarları açısından en az ABD ya da Rusya kadar önemli olsa da, sanki değilmiş gibi davranmamız, konuya sanki Almanya, Avrupa’nın kalbi ve Türkiye’nin en önemli ticari partneri değil de küçük ve alakasız bir ülkeymiş gibi yaklaşmamız.
Türkiye’nin yurtdışında neredeyse her cephede sıkıştığını, itibar görmediği, Rusya ve Katar dışında kimseyle pek arasının olmadığını bir dönemde, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bu hafta G20 Zirvesi için Hamburg’a gideceğini düşünürsek, bu kriz hiç de iyi olmadı. Tam toparlama fırsatı varken yeniden zorlanan bir ilişki. Naçizane fikrim, Ankara’dakilerin biraz daha serinkanlı olması, duygusal tepkiler yerine stratejik düşünmesi yolunda. Türkiye’nin çıkarları, her geçen gün Avrupa’nın lideri konumuna biraz daha yaklaşan Almanya’yla daha iyi geçinmeyi ve doğrudan siyasi diyaloğu gerektiriyor.
Dün Türkiye’nin önde gelen Avrupa uzmanlarından EDAM Başkanı Sinan Ülgen’e, Berlin ve Ankara arasında bu karşılıklı krizlerin faturası ne olur diye sordum. İlginç bir noktaya dikkat çekti: “Almanya şu anda Türkiye’nin üyelik müzakerelerini askıya almaktan yana değil. Ancak Almanya’nın tutumu oradaki seçimler sonrasında ortaya çıkacak koalisyon formülü ile değişebilir. Zira Merkel’in yeni ortakları Liberaller ya da Yeşiller olacak. Her ikisi de Türkiye konusunda mevcut hükümetten daha sert bir söyleme sahip ve Merkel gibi mülteci anlaşmasının siyasi sorumluluğuna sahip değil.”
Kötü. Almanya’yla turizm, ticaret ve oradaki Türkiye diyasporası gibi konuların önemini anlatmaya gerek yok. Bir de buna, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerin akıbetinin Berlin’den geçtiği gerçeğini ekleyin.
Ankara artık AB defterini kapatmış gibi davranıyor, “Bizi şu Kopenhag Kriterleri ve üyelik işleriyle uğraştırmayın. O kâğıt üzerinde kalsın ama biz zaten o defteri kapattık. Gelin gümrük birliğini genişletelim ve karşılıklı ticaret yapalım” diyor. Ancak bunun olabilmesi için dahi Türkiye-Almanya arasında tansiyonun düşmesi, karşılıklı siyasi diyalog gerekiyor.
O zaman neden günü gelince Trump’a susuyor da her gün Almanya’yla krizi göze alıyorsunuz?
Yine mi Almanya!
Yazarın Son Yazıları
Yaklaşan facia
Yalancı bahar mı ikinci bahar mı?
Bu mu devlet aklı?
Lale Devri bitti!
Mutsuzluk beter umutsuzluk daha beter
Avrupa ile yakınlaşmak için
Trump, Brunson’la ilgili ne demiş?
Alis harikalar diyarında
Türkiye ile ABD arasında tarihin en büyük krizinde gerilim düşüyor. Henüz bir “el sıkışma” olmasa da, Brunson krizinin nasıl aşılacağı konusunda bir formül yavaş yavaş şekillenmeye başladı. Formül, iki ülkenin de aylardır konuştuğu “Andrew Brunson-Hakan Atilla” takası. Brunson’ın ABD’ye gönderilmesi karşılığında Atilla bir süre sonra Türkiye’ye gelecek.
Brunson yaptırımları ve devam eden pazarlıklar
Brunson’la takas fikri kimden çıktı
Al Papaz’ı ver Halkbank’ı
Sessizlik
Bir demokrasi kendini nasıl savunur?
Batı’yla pazarlık
Osmanlı bu değildi
Yeni dönem ne olur?
Dünya karıştıkça biz geriliyoruz
Hüzün
Sonuçlara bir de böyle bakın
Kazanacağız
25 Haziran Türkiye’si
Emanetim sende saklı
İki seçim arası
MERKEL: Kendine gel! TRUMP: Dükkân benim
Oyun büyük
Ver Papaz’ı, Al Münbiç’i
Ben sana iktidar olamazsın demedim...
Sessiz çoğunluk
Burası Rusya değil kardeşim
Ne yapmalı?
Dip dalga ne gösteriyor?
Baskıda kaosa geçiş süreci
Dışarıda olan seçimi nasıl etkiler?
Attım bunu cebe
Bilinenler, bilinmeyenler
Piyesin son sahnesi
Diktatörlüğün sıradanlaşması
CHP’nin zor kararı
İki çift lafım var...