Aslı Aydıntaşbaş

Çoğunluğun öfkesi

21 Aralık 2017 Perşembe

ABD Senatosu, bu hafta Donald Trump’ın orta ve ortanın üst gelir grubuna yarayacak vergi indirim paketini geçirdi. Trump’ın “Kahrolsun fakirler!” anlamına gelen vergi paketi, ABD Senatosu’nda alkışlarla geçti.
ABD, geniş bir orta sınıf ülkesi. Gelir piramidinin en tepesindeki isimler, milyonlarca dolar vergi iadesi alacak. Devasa orta sınıf da kendi çapında birkaç yüz ya da birkaç bin dolar geri alacak. Bu sayede 1 trilyon dolar artan bütçe açığı ise 2020’den sonra fakirlerin sırtına binecek. 2020 sonrası hem vergileri artacak, hem de muhtemelen Obama döneminde geçen sağlık paketinin kapsamı daraltılacak.
Dedim ya, “Kahrolsun kaybedenler” ruhu hâkim.
Sadece ABD mi? Türkiye dahil dünyanın birçok yerinde çoğulculuktan çoğunlukçuluğa geçiş var. Batı demokrasilerinden başlayarak yarım asırdır tüm dünyaya yayılan eşitlikçi ve çoğulcu toplum düşüncesi, azınlıklara, mültecilere, farklı kimliklere ve egemen kimlik dışında kalan herkese yönelik bir nefret dalgasına dönüştü.
Daha yeni başlayan bu dönem, dünyaya büyük acılar yaşatacak. Myanmar’dan Ankara’ya, Washinton’dan Hollanda sokaklarına kadar farklı yerlerde çoğunluk diktası dönemine girdik.
Çoğunluğun hıncı da pismiş ama... Tarihten bilirdik de, bu çağda tarihin çöp sepetini boyladığını sandığımız o nobran dili, o arkaik kavramları görmek, insana tuhaf geliyor.
Bu hafta Kadri Gürsel, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ideologlarından Necip Fazıl Kısakürek’in, “Büyük Doğu” denilen otoriterlik ütopyasında basının neden özgür olmaması gerektiğine dair görüşlerini aktardı. Aynı hafta Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun bir soru önergesine verdiği yanıtta basın özgürlüğünün “Batı merkezli ele alındığından” şikâyet etmesine ya da şu ana kadar kendi memleketindeki insan hakları namına pek bir hayrını görmediğimiz iktidar partisi sözcüsü Mahir Ünal’ın “İnsan hakları ihlallerinden bahsedenler, her fırsatta özgürlük ve demokrasi diye haykıranlar, (Filistin’de) tüm bu yaşananlar karşısında neden sağır, dilsiz kaldı” diye demokrat kesimi paylayan bir tweet atmasına şaşırmamak lazım.
Dedim ya, çoğunluğun hıncı az değilmiş. Hep haklı, hep mağdur, hep kızgınlar. Myanmar’dan Teksas’a kadar, gümbür gümbür haklının değil güçlünün hukuku üzerine yeni bir dünya düzeni inşa etmek istiyorlar.
Bu ideolojinin ABD şubesi başkanı olan Donald Trump, bu hafta yayımladığı ulusal güvenlik strateji belgesinde ne demokrasi ne de insan haklarından söz etti. Şaşırmadım. Eskiden ABD başkanları, laf ola beri gele kabilinden de olsa, demokrasiden, insan haklarından dem vururdu. Buna da “Amerikan değerleri” derlerdi. Şimdilerde ise kimsenin umurunda değil demokrasinin gezegende yaygınlaşması. Romantizm değil çıkarlar, kudret ve para kazanma dönemi bu.
Trump geçenlerde şunları söyledi: “Artık Musevi-Hıristiyan değerlerine karşı saldırılara dur diyoruz. Yıl sonu yaklaşırken o güzel Noel sezonuna giriyoruz. Bir süredir mağazalarda ‘Mutlu tatiller’ diyorlar ama o cümleyi kullanmıyorlar. Biz ise yeniden ‘Mutlu Noeller’ (Merry Christmas) diyoruz.”
“Bu ne” diyeceksiniz. Trump ve tabanı, “Camilerimizi ahır yaptılar” nakaratı misali ABD’deki Hıristiyanların iteklendiğini, baskı altında olduğunu, solun dini adeta yasaklı hale getirdiğini iddia ediyor. Trump’ın tepki gösterdiği, son 10-15 yılda ABD’de yaygınlaşan “Mutlu tatiller” (Happy Holidays) ifadesi. New York gibi seküler hayatın hâkim olduğu ve Hıristiyan, Yahudi, Hindu, Müslüman herkesin karma bir düzende yaşadığı şehirlerde âdet, yıl sonunda birini selamlarken “Mutlu Noeller” değil “Mutlu tatiller” demektir.
Trump ise buna kızıyor. Necip Fazıl okumamış ama “öz yurdunda garipsin” muhabbeti yapıyor seçmene. Sanırsınız ki Obama, Noel kutlamalarını yasakladı, çam ağaçlarını yaktı. “Dinimizi elimizden almaya çalışıyorlar” demeye getiriyor.
Bilmem size tanıdık geldi mi bütün bunlar?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaklaşan facia 6 Eylül 2018
Bu mu devlet aklı? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları