Aslı Aydıntaşbaş

Varna’nın kilidi Ahmet Şık’ta

04 Mart 2018 Pazar

Ay sonunda Bulgaristan’ın Varna şehrinde Avrupa Birliği ile Türkiye arasında bir zirve gerçekleşecek. Bu, Ankara’nın uzun zamandır istediği, Avrupalıların bir türlü yaklaşmadığı bir toplantı.
Hayalperest değilim; Türkiye’nin Avrupa Birliği yolunun tıkalı olduğunu, demokrasisini tamamen askıya almış bir ülkenin AB müzakere sürecini canlandırmasının mümkün olmadığını biliyorum. Ne Ankara’dakiler kısa vadede adım atmaya, ne de Avrupa bu haliyle bir Türkiye’yi yanına almaya niyetli.
Kimse açıkça söylemese de bu noktada en gerçekçi beklenti, bu ilişkileri “koparmadan” bir süre daha idare edebilmek. Avrupa’yla büyük bir kopuşu önlemek, iktidardakiler tarafından “medeniyet çatışması” süsü verilmek istenen (ancak aslında günlük siyasi hesaplarla ilgili olan) gerilimleri asgariye indirmek, ekonomik olarak Türkiye’nin kalkınmasında önemli yer tutan yatırımları sürdürebilmek.
“Peki Avrupa’yla ilişkiler neden kopmasın” diyeceksiniz. Çünkü bu, baba yadigârı bir stratejik seçim... Çünkü birinci sınıf demokrasilerin olduğu kulübe üye olmak, Ortadoğu batağında vasat bir otokrasi olarak debelenmekten daha iyi... Çünkü kimse toplumun bir asırlık “muasır medeniyetler” hedefini kolay heba edemez...
Geleceğe ipotek koyamayız. Maalesef bizler demokrasi işini beceremedik; berbat ve baskıcı bir ülke yarattık. Ancak bu çocuklarımızın, torunlarımızın da beceriksiz olacağı anlamına gelmiyor. Belki onlar daha kaliteli bir ülke inşa edecek, daha özgür bir toplumu gerçekleştirecek, iç barışı, ekonomik refahı, eşitliği sağlayacak.
Sadece bu ihtimal yüzünden AB sürecinin kopmamasını sağlamak lazım.
Dönelim Varna’ya. Yukarıda anlattığım nedenlerden dolayı mevcut konjonktürde fazla beklentim yok. Ancak Ankara’daki Dışişleri ve AB bürokrasimiz, böyle bir ortamda adeta şapkadan tavşan çıkartarak AB’yle ilişkilere hafif bir kıpırdanma yaratmayı başardı. Türkiye’nin Schengen bölgesinde “vize serbestisi” alabilmesi için terörle mücadele yasasında değişiklik içeren bir teklif paketini Brüksel’e yolladı.
Hepimizin “Hariciyecilere” bir teşekkür borcu var. Bu zor zamanda Türkiye’nin Avrupa ile köprülerini koparmamak için direnmek önemli bir vatan görevi.
Ancak bu teklif paketi yeterli olmayacaktır. Siyasiler ne derse desin, Türkiye vize serbestisi için en önemli şartlardan biri haline gelen ifade özgürlüğü konusunda acıklı bir durumda. Onlarca gazeteci, siyasetçi, vatandaş, yazdıkları, çizdikleri ya da konuştuklarından dolayı hapiste.
İş artık Aziz Nesin’lik. Geçenlerde bir haber var. Şimdilerde türeyen muhbir vatandaşlardan biri, minibüste yanında oturan kadının WhatsApp’tan yazışmalarını dikizleyip minibüsten inince kadını gözaltına aldırmış. Bu kadar “hastalıklı” bir durumdayız yani.
Bu ortamda Varna’da olabilecek en iyi şey, ilişkilerin kopmamasıdır. AB Bakanlığı’nın hazırladığı terörle mücadele teklifi, olumlu. Ancak Avrupalılar için yeterli olacağını sanmam. Kelime oyunları yerine gerçek adım görmek isteyecektir. Gazeteci bırakmadan “ifade özgürlüğü” paketinin anlamı yok.
Hükümetin ciddi bir hamle yapabilmesinin çok kolay bir yolu var: 9 Mart Cumhuriyet duruşması. Cumhuriyet davası, bütün Avrupa’da bir sembol dava. Hâlâ 3 arkadaşımız var cezaevinde: Ahmet Şık, Akın Atalay, Murat Sabuncu. Artık kargalar bile gülüyor iddia makamının Cumhuriyet’le ilgili absürd ve akla ziyan değerlendirmelerine. AKP’liler dahil kimse inanmıyor bu gazetenin terörist, FETÖ’cü, PKK’li vs. olduğuna.
O yüzden gelin inat etmeyin. Türkiye için hayırlı bir iş yapın. Şu bizim arkadaşları bırakın da, biraz ülkenin önü açılsın.
Varna’ya sahiden elle tutulur bir adım atmış olarak gitmiş olun.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaklaşan facia 6 Eylül 2018
Bu mu devlet aklı? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları