Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Merve’nin direnci
Geçen haftaki yazımda yaşlı bir kadının erdeminden söz etmiştim. Bugünkünde Şanlıurfa Konuklu İmam Hatip Ortaokulu öğrencisi 13 yaşındaki Merve Akpınar’ın direngen tutumunu yazdım.
Beden eğitimi öğretmenlerinin öncülüğünde hentbola başlayan Akpınar, büyük başarı gösteriyor. Bu konuda alkışlayan olsa da oyunun gerektirdiği giyimden dolayı voleybolda dünya şampiyonu olan filenin sultanları gibi yerin dibine batırılıyor.
YALIN ANLATIM
Spordaki başarısı bir yana, üniversite öğrencileri de aralarında olmak üzere, Akpınar’ın anlatımındaki şu yalınlığı kaç öğrenci tutturabilir?
“Bayram Hoca beni seçti, çok teşekkür ediyorum. İlk başladığımda ‘Sen kızsın, şort giyemezsin, erkeklerin yanında oynayamazsın’ diyerek beni dışladılar. Ben de ‘Hayır, neden oynamayayım?’ dedim. O zaman kendime söz verdim. ‘Köyümdeki kız çocuklarının kaderini değiştireceğim’ diye. Hem çalışacağım hem kendi mesleğimi yapacağım hem de spora devam edeceğim ki onların önyargılarını yıkayım. Ondan hep spora devam ettim, hiç bırakmayı da düşünmüyorum.
Buradan ağabeyime ve babama da teşekkür ediyorum, onlar bana çok destek verdi. İnşallah onların desteğini boşa çıkarmam. Onlara, kendime, ülkeme layık bir sporcu olurum.”
KÖY ENSTİTÜSÜ
Çocukların başarılarını gördüğümde ya da okuduğumda ancak on altı yaşında girebildiğim Köy Enstitüsündeki 1950 yılının o akşamüstünü yaşarım.
Köylerden gelenler, sürdükleri düvenleri bırakmış, bir eşeğin sırtına atlayıp yola koyulmuştu. Kiminin bedenine ineklerin, öküzlerin kokusu sinmişti. Çoğu, kilometrelerce yaya yürüyerek Dicle Köy Enstitüsü’nü bulmuştu.
Kiminin bacağında uzun don, sırtında işlik dedikleri yırtık pırtık gömlekler vardı. Ayaklarında da ayakkabı diye deri parçaları sürüklüyorlardı...
Bir yerde elbiseler, ayakkabılar yığılıydı. Az ötede çorba kazanı kaynıyordu. Enstitü giysilerini kucaklayanlar çorba kazanına yürüyordu. “Ağabey” dediğimiz son sınıf öğrencileri bize hamamın yolunu gösteriyordu.
Altı yıl sonra binlerce öğretmen, halkın ruhunu şiirselleştiren Cahit Külebi’nin deyimiyle “gökte yıldız kadar” “köylerimiz”e aydınlığı taşımaya gidecekti...
HASAN ÂLİ YÜCEL
O dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, Köy Enstitülerinin kuruluş evresinde, “Türk vatanının dağlarında, bayırlarında ve kırlarında hatta en ücra yerlerinde kendi kendine açıp solan çiçek bırakmayacağız!” diyordu.
Kimdi o “Kendi kendine açıp solmaya bırakılmaması gereken çiçekler”?
Çiçek, köylüdür, köy çocuklarıdır. Köy Enstitüleri bir eğitim devrimidir!
Atatürkçü cumhuriyet-bağımsızlık-demokrasi bileşkesi bu temel üzerine kurulmuştur.
Bir, bu eğitim anlayışını, bir de onun bugünkü “tarumar” halini düşünün...
Köy Enstitülerine ise Aydınlanma düşmanları on yıl dayandı, ellerine fırsat geçince kapısına kilidi vurdular.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu