'Niteliksiz Adam' Biterken...

'Niteliksiz Adam' Biterken...

15.06.2012 03:43
Güncellenme:
Takip Et:
\n

\n

Bu yazın başı, hayatıma, bana yıllardır eşlik eden iki çevirinin sonunu getirdi. Yaşsırasıyla, bunların ilki, Hermann Brochun (1886-1951) Vergiliusun Ölümü, ikincisi ise Robert Musilin (1880-1942) Niteliksiz Adamı. “Yaş sırasını bu kitapların benimle beraberlik sürelerine göre hesapladım. Vergiliusun Ölümü ile yola çıktığımızdan bu yana aradan tam otuz sekiz yıl geçmiş. Bu yıllar boyunca elbette gece gündüz bu kitabı çevirmedim; ama kitap ve onun çizdiği dünya, düşüncelerimde beni gece gündüz bırakmadı. Bu yaz başı sona ulaştığımda ise, geride kalan otuz sekiz yılın ancaktekbir çeviri sürecinin çatısı altında yer alabileceğini fark ettim. İşin tuhaf yanı, yolculuğumuzun başında ortada herhangi bir yayınevinin bulunmamasıydı. Vergiliusun Ölümükendim içinçevirmeye başladım. Yıllar içerisinde kitabın dış hayatı, birkaç liman dolaştıktan sonra şimdi artık İthakiYayınlarında demir attı. Ama durumu son liman da değiştiremedi: Ben, o kitabı hep kendim için çevirdim.

\n

Niteliksiz Adam ile geçmişimiz ise biraz daha kısa. Gözlerini hayata Yapı Kredi Yayınları Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisinde açanNiteliksiz Adamın birinci cildinin ilk basımı 1999 Kasımında yapılmış. Benim hesabıma göre yirmi beş yılı aşkın bir çeviri süreci. Çünkü Bin Yıllık İmparatorluğa Doğru altbaşlıklı üçüncü cilt bu yazın sonuna doğru noktalanıyor. Hayatımın geniş zaman dilimlerine yayılmış bu iki eserin bitiş noktalarının kesişmesi bir ironi mi, yoksa bir tür kendine özgü kader mi, bilemiyorum. Brochun eseri üzerine daha önce yazmış olduğum için, bugünkü yazımda biraz Niteliksiz Adamdan bende kalanlarüzerinde durmak istiyorum.

\n

Her şeyden önce, kafamda karşılığını henüz bulamamış sorular var. Ve onların en önemlisi: Bir roman kapsamında bütün bir dönem, nasıl olur da bunca bütün boyutlarıyla, başta toplumbilimsel ve ruhbilimsel boyutlar olmak üzere, hem bireysel hem de toplumsal yönlerle, bunların hiçbirini ötekinden koparmaksızın, tuhaf ve en yetkin düzeyde bir roman mimarisinin yapısı içerisinde işlenebilir? Bu soru, sanırım yaşadığım sürece gündemimde yerini koruyacak ve bulacağım karşılıklardan belki hiçbiri kalıcı olmayacak, bir süre sonra yeterliğini yitirip yerini daha doyurucu bir karşılığa bırakacak. Özellikle romanın ikinci cildinin yayımlanmasından sonra, içimde bir umut belirmişti. İkinci cilt ilkinden on bir yıl sonra yayımlandığından ve yayımlanır yayımlanmaz da çeşitli çevrelerce çok beklenmiş olduğusöylendiğinden, belki de benim bulamadığım yanıt o çok beklemiş olanlar çevresinden gelebilecekti; öyle ya, artık elde ne de olsa iki ciltlik bir malzeme vardı ve inceleme-araştırmayapılabilirdi!

\n

Yanıldığımı çabuk anladım. Ben, Musili çevirdiğim yıllar boyunca farkına varmaksızın onun ortamına, Orta Avrupanın çok zengin bir kozmopolit kültürle beslenmiş iklimine taşınmış ve beklentilerimi de böyle bir iklime ait ölçütlerle şekillendirmeye başlamıştım. Oysa gerçekte içinde yaşadığım, aslında çoktandır düşünmeyi ve araştırmayı geniş ölçüde terk etmiş, onun yerine en olmayacak konuları bile magazinleştirmeyiseçmiş bir ortamdı. “Niteliksiz Adam da yakasını bu tiryakilikten kurtaramadı. İkinci cildin yayımlanmasından sonra çıkan yazılarda romanın içeriği değil, fakat neden iki cilt arasında on bir yıl gibi bir sürenin bulunduğutartışıldı.

\n

Şimdi, üçüncü ciltle birlikte böyle bir dev eseri kendi dilime taşıyabilmiş olmanın kişisel mutluluğunu yaşıyorum. Bu uzun yolculuk boyunca YKYden Raşit Çavaş, Aslıhan Dinç ve Fahri Güllüoğlu tarafından hiç yalnız bırakılmadım. Böylece, şimdi aynı zamanda paylaşılabilmiş bir mutluluğun mutluluğunu da yaşayabiliyorum!

\n

\n\n

Yazarın Son Yazıları

Papa Francis’in yeni misyonu…

Papa Francis’in yeni misyonu…

Devamını Oku
12.06.2017
‘ne garip federico adında olmak…’

‘ne garip federico adında olmak…’

Devamını Oku
05.06.2017
‘Sessiz savaşçı’lığın gürültülü yollarında…

‘Sessiz savaşçı’lığın gürültülü yollarında…

Devamını Oku
08.05.2017
Kültürde ‘geri kalan’ kavramı üzerine (2)

Kültürde ‘geri kalan’ kavramı üzerine (2)

Devamını Oku
01.05.2017
Kültürde ‘Geri Kalan’ kavramı üzerine (1)

Kültürde ‘Geri Kalan’ kavramı üzerine (1)

Devamını Oku
24.04.2017
Sermet Yeşil’den barış çağrıları…

Sermet Yeşil’den barış çağrıları…

Devamını Oku
17.04.2017
‘Evet’ ile ‘Hayır’ arasında bir sahaf turu …

‘Evet’ ile ‘Hayır’ arasında bir sahaf turu …

Devamını Oku
10.04.2017
Bir tiyatro açmak…

Bir tiyatro açmak…

Devamını Oku
03.04.2017
Tiyatron, düşleyebildiğin kadardır…

Tiyatron, düşleyebildiğin kadardır…

Devamını Oku
27.03.2017
‘Acil’de sabah saatleri…

‘Acil’de sabah saatleri…

Devamını Oku
20.03.2017
‘Belki biraz sevgi verebilirsin …’

‘Belki biraz sevgi verebilirsin …’

Devamını Oku
13.03.2017
Müjdat Gezen’in yaktığı göz ışıkları...

Müjdat Gezen’in yaktığı göz ışıkları...

Devamını Oku
27.02.2017
Kirletilmemiş bir zaman parçası aramak…

Kirletilmemiş bir zaman parçası aramak…

Devamını Oku
20.02.2017
Kediler tekin değildir…

Kediler tekin değildir…

Devamını Oku
13.02.2017
Onat Kutlar’ın düşündürdükleri...

Onat Kutlar’ın düşündürdükleri...

Devamını Oku
06.02.2017
Engin Cezzar da yok artık!

Engin Cezzar da yok artık!

Devamını Oku
30.01.2017
Çevirmenin yalnızlığı…

Çevirmenin yalnızlığı…

Devamını Oku
23.01.2017
Erhan Ünal, Köy Enstitüleri ve ‘küresel finans oligarşisi’ (2)

Erhan Ünal, Köy Enstitüleri ve ‘küresel finans oligarşisi’ (2)

Devamını Oku
16.01.2017
Erhan Ünal, Köy Enstitüleri ve ‘Küresel Finans Oligarşisi’ (1)

Erhan Ünal, Köy Enstitüleri ve ‘Küresel Finans Oligarşisi’ (1)

Devamını Oku
09.01.2017
Ressam Sadi Bey’in Son Tablosu…

Ressam Sadi Bey’in Son Tablosu…

Devamını Oku
02.01.2017
Bir aydın: Bertan Onaran

Bir aydın: Bertan Onaran

Devamını Oku
26.12.2016
İçimden yine tarih yazmak geldi de…

İçimden yine tarih yazmak geldi de…

Devamını Oku
19.12.2016
‘Ben’in sorumluluğu (2)

‘Ben’in sorumluluğu (2)

Devamını Oku
12.12.2016
‘Ben’in sorumluluğu -1

‘Ben’in sorumluluğu -1

Devamını Oku
05.12.2016
Bendeki Fidel Castro…

Bendeki Fidel Castro…

Devamını Oku
28.11.2016
Ataol’un çocukları...

Ataol’un çocukları...

Devamını Oku
21.11.2016
Cumhuriyetin çizgileri…

Cumhuriyetin çizgileri…

Devamını Oku
14.11.2016
Şu uğursuz ‘Biz, olduk!’ C yanılsaması (2)

Şu uğursuz ‘Biz, olduk!’ C yanılsaması (2)

Devamını Oku
07.11.2016
Şu uğursuz ‘Biz, olduk!’ yanılsaması…

Şu uğursuz ‘Biz, olduk!’ yanılsaması…

Devamını Oku
31.10.2016
‘Hiç kimsenin kenti’nde yaşamak…

‘Hiç kimsenin kenti’nde yaşamak…

Devamını Oku
24.10.2016
Akademisyenlik üzerine bir tartışma...

Akademisyenlik üzerine bir tartışma...

Devamını Oku
17.10.2016
Göçmüş bir kültürün simgesi: Giovanni Scognamillo

Göçmüş bir kültürün simgesi: Giovanni Scognamillo

Devamını Oku
10.10.2016
‘Fırıldaklar Festivali’ne hoş geldiniz!

‘Fırıldaklar Festivali’ne hoş geldiniz!

Devamını Oku
03.10.2016
Deneme üzerine birkaç not…

Deneme üzerine birkaç not…

Devamını Oku
26.09.2016
Evet, Tarık Akan da Türkiye’dir…

Evet, Tarık Akan da Türkiye’dir…

Devamını Oku
19.09.2016
Gündüz Vassaf’tan yarına atıflar...

Gündüz Vassaf’tan yarına atıflar...

Devamını Oku
12.09.2016
‘Paylaşılmış yalnızlık’lara sığınmak…

‘Paylaşılmış yalnızlık’lara sığınmak…

Devamını Oku
05.09.2016
Bir kez daha: Anayasa kültürü…

Bir kez daha: Anayasa kültürü…

Devamını Oku
29.08.2016
Sorun ‘Avrupalılık’ değil, uygar olmak...

Sorun ‘Avrupalılık’ değil, uygar olmak...

Devamını Oku
22.08.2016
Biz nasıl bu kadar cahil kalabildik?

Biz nasıl bu kadar cahil kalabildik?

Devamını Oku
15.08.2016