“Tarzan” Johnny Weissmuller zora düşünce, “Tarzan müşkül durumda!” derdik. Günümüz Tarzan’ı Trump giderek zora düşüyor sanki.
Kankası Musk onu terk etmekle kalmadı, parti kuruyormuş! Neyse ki ABD doğumlu olmadığı için başkan adayı olamıyor.
Birkaç gün önce Cumhuriyetçilerin bile karşı çıktığı, toplumun birçok kesiminin canını yakacak vergi kesintisi ve Federal harcama yasasını, kendi tanımlaması ile “Bir Büyük Güzel Yasa!”yı imzaladı.
Cumhuriyetçi New York Belediye başkan adayı Zohran Mamdani’ye taktı. Kendine özgü terimlerle tanımladığı Mamdani’nin belediye başkanı olmasına izin vermeyeceğini hatta gerekirse tutuklayacağını ve 8 yıl önce kazandığı ABD vatandaşlığını iptal edip onu Uganda’ya geri göndereceğini söyledi. Bu tutum ve sözler size de tanıdık geldi mi?
TRUMP’IN ERDOĞAN SEVGİSİ
Tam da bu sırada, Trump’ın Erdoğan’a derin sevgisini anlatan haberler peş peşe gelmez mi? Atalarımız akıllı adamlarmış. “Arkadaşını söyle, kim olduğunu söyleyeyim!” demişler.
Erdoğan ve Trump, Lahey NATO Zirvesi’nden memnun ayrılmışlar. S400’ler hâlâ Türkiye’de olsa da Türkiye’nin bu alışveriş nedeniyle çıkarıldığı F35 projesine geri dönmesi, ödemesini yaptığımız halde verilmeyen F35’lerin kısa zamanda verilebileceği konuşuluyormuş. Doğrusu iyi haber. Yine de Amerikalılarla müzakerelerde geçen uzun diplomasi deneyimim bana bu işte bir bit yeniği olduğunu düşündürüyor. Trump’ın, ona mahkûm olan İsrail’in ve Yunanistan’ın muhalefetini umursamasa bile bu tutum değişikliğinin bir nedeni olmalı. İran olmasın?
İran’ın uranyum zenginleştirmesine karşı olan Trump’ın, bir yandan İran ile görüşmeler yürütürken bir yandan da yeni bir İran-İsrail çatışmasına izin ve hatta bizzat ABD’nin İran’a saldırmasına onay verebileceğini düşünmek ihtiyatlı bir tavır olur. Bu durumda Türkiye’nin hangi tarafta olacağı önemlidir. Son İran-İsrail çatışmasından kazançlı çıkan İran’ın daha da güçlenmesi ve kendisine güveninin artması Türkiye’nin çıkarına değildir. Trump olmasa da ABD Dışişlerinin bunu bildiğinden kuşku duyulmamalıdır. İç politikada büyük benzerlikler taşıyan konumları bir yana, Trump Türkiye’yi İran’dan uzaklaştırıp yanına almak için -bu, Türkiye’nin İsrail’in yanında yer alması demektir- Erdoğan’la daha da yakınlaşmayı uygun görmüş olabilir mi?
Bu belki de en masum yorum. Başka gelişmeleri de düşününce, durumun daha da vahim olabileceği akla gelmiyor değil.
TRUMP’IN TÜRKİYE PLANI
Trump Erdoğan’a bu beklenmedik açılımı yaparken ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi, Ankara’daki ABD Büyükelçisi Barrack, önce Lozan ile Sykes-Picot antlaşmalarını karşılaştırıp arkasından da Türkiye için Osmanlı millet sisteminin doğru olacağını söyledi. Bağımsız bir devlet, iç işlerine böylesine karışan bir büyükelçiyi “istenmeyen adam” ilan eder ve ülkesine geri gönderirdi. Acaba neden yapamadık?
Bu arada Trump adımlarına devam ediyor.
Örneğin Erdoğan’ın iç politikada yaptıkları konusunda anlayışlı davrandığı anlatılıyor. Mamdani olayını bilince bu çok normal.
Yine Trump’ın, yeni bir İran-İsrail savaşı için -bunun Türkiye’yi İran ile ilişkilerinde sıkıntıya sokacağını bile bile- Erdoğan’ı yanına almak istediği söyleniyor.
DEM PARTİ KİMİN ÇIKARINI SAVUNUYOR?
Türkiye’ye varlığı zorla kabul ettirilmek istenen “Kürt sorunu!”nun çözümü için başlatılan, “yenilmiş PKK’nin, olmayan silahlarını bırakması masalı” etrafında dönen, Öcalan’ı kurucu lider mertebesine yükselten sürecin arkasında da ABD ve Trump’ın olduğu, “açık bir sır”.
Bu arada, Türkiye’yi sömürgeleştirme adımlarından biri olan, zeytinliklerimizi yok edecek İklim Yasası’nın TBMM’de oylanmasına 41 DEM milletvekili katılmıyor! DEM Eş Genel Başkanı Bakırhan, İngiltere’ye gidip, Chatham House toplantısında, ABD Ankara Büyükelçisi Barrack gibi Lozan’ın ve 1924 Anayasası’nın kaos yarattığını ileri sürüyor. Almanya’da da “Türk devletinin değişmek, dönüşmek zorunda olduğunu” (ne demekse?) söylüyor. Bunlara bakınca, DEM Parti’nin kimin çıkarını savunduğunu merak ediyorum. Türkiye’nin olmadığı kuşkusuz.
İçeride sıkıntıda, dışta başarısız Trump, “müşkül durumda”. Dahası, her attığı adım, ABD’den bile çok, ilişkide olduğu ülkelerin başına dert açıyor. Türkiye ya bağımsızlığını hatta ülke bütünlüğünü kaybetmek pahasına emperyalizmle birlikte hareket edecek veya bir an önce seçimlere gidip, ülkeyi bu bataktan çıkaracak bir yönetimi işbaşına getirecek!