Pozisyon kurbanı dilimiz

10 Nisan 2016 Pazar

Günlerdir “pozisyon” tartışıyoruz.
Bu konuda da ikiye bölünmüş durumdayız.
Birinin önüne, arkasına, üstüne, altına yatmanın mana ve ehemmiyetini anlamaya, anlatmaya çabalıyoruz.
Bir ara en çetrefil pozisyon “yan yatma” gündemdeydi.
İşin içinde askeriye vardı.
Bereket versin iktidarın sessiz ve derinden desteğiyle gerçekleştirilen dijital paralel kumpas sayesinde hem askeriyemiz önemini kaybetti hem de yan gelip yatmak...
Şimdi varsa yoksa “önüne yatmak”.
Bir dönem “asker milletiz!” diye övünürdük. O geçti.
Ama “Erkek milletiz!” geçecek gibi değil.
“Önüne yatmak.” Bu lafı şimdi ortalıkta olmayan bir Sayın Sakıt Bakan gündeme sokmuştu.
(Lütfen! Sapık değil sakıt! “Herkes Osmanlıca öğrensin!” buyurmuştu! Gençlere naçiz bir hizmet; sakıt, “iktidardan düşen” ve “suskun” demek. Zaten “önüne yatarım” diyen birinin “düşmesi” de ve “suskunluğu” da neredeyse Allah emri gibidir, kaçınılmaz!)

***

Hiç kimse tesadüfen Cumhurbaşkanı olamaz.
Birçok özelliğe paralel bir feraset, fazilet ve basiret gerektirir.
Tayyip Bey’imiz, Türkçenin başına gelecekleri biliyor gibi, 2007 yılında “Türkçenin Korunması ve Geliştirilmesi için TBMM’de bir Araştırma Komisyonu” kurdurdu.
Muhalefetin de katkısı ve katılımı ile bu komisyon çok kapsamlı bir rapor hazırladı. Rapor TBMM’de görüşülerek kabul edildi.
Şöyle başlıyor:
“Milletleri millet yapan unsurların başında gelen dil, birliğin ve bütünlüğün temel taşıdır.
Toplumlar millet olmayı bir dile sahip olmakla elde ederler.
Milli varlıklarını ancak kendi dilleriyle koruyabilirler.
Milli kültürün en önemli unsuru dildir.
Milli kültürün doğması, gelişmesi ve kuşaktan kuşağa aktarılması dil ile olur.
Dil, insanoğluna bahşedilen en büyük nimetlerden biridir.”

***

Şimdi TBMM’nin bu resmi belgesine göre “millet olmayı pek becermiş” görünmüyoruz. Onun yerine anadilimizi, afedersiniz deyimlerimizi becermekle meşgulüz.

***

Rapor ısrarla “Milli kültürün doğması, gelişmesi ve kuşaktan kuşağa aktarılması dil ile olur!” diyor.
Ama “önüne yatma” deyiminin anlamında bile anlaşamadıktan sonra bu nasıl olacak?
Yaşayan kuşaklara bile doğru aktaramadığımız bu deyimi, gelecek kuşaklara çizimle mi yoksa fotoğrafla mı aktaracağız?

***

Türkçeyi, medyamızın pek bayıldığı ifade ile “masaya yatıran” Türkiye Büyük Millet Meclisimizin raporunda “önüne yatmak” ile arsızca ima edilen “altına yatmak” arasındaki farkı saptamaya yarayacak bir bölüm bulmak çok zor.
Raporu hazırlayanlar, belli ki siyasetin bir istismar ve çamur atma etkinliği haline geldiğini gözden uzak tutmuşlar.

***

Oysa en kolay istismar edilen iki kesim için de (Kadınlar ve Çocuklar) uyarılar, öneriler olabilirdi.
“Cinsiyetçi dil ve kavramlar”dan uzak durmak önerilebilirdi.
Sözgelimi bir kadının “Ben Kasımpaşalıyım!” diyemeyeceğinin örneği verilebilirdi.
“Kasımpaşalı eli maşalı” deyimi kadar, o semtin orta yerinde de yankesicileri ile ünlü Hacıhüsrev Mahallesi olduğu için.

***

Siyasette ve hayatta çocuk-kadın söz konusu olunca çok özenli, dikkatli olmak şart.
Ama iktidar bu konudaki zaaflarını örtmek için tam bir mal bulmuş Mağribi: Camdan değil, candan konuşma aşkına ağızdan çıkan “önüne yatma”ya sarılıyor.
O ne güzel deyimdir: Yavuz hırsız!

***

Raporda çok alıntı var:
“Konuşmak bir anlamda bir hürriyet hareketidir.
Kelimeler de hürriyetin kendisi!” (L.Feuerbach)

***

Bizimki “prompter” cihazsız yapamıyor.
Hukuka ve Cumhuriyete karşı “hürriyet hareketini” ancak cama bakarak yürütüyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları