Asıl suçlu AKP

03 Mayıs 2022 Salı

Kimi zaman munis, sevecen görünüşlü, kimi zaman tam tersine, hırlamaya, dişlerini göstermeye hazır, saldırgan birbirine zıt değişik görüntüler sergileyen ve kendimi bildim bileli var olan “Tebliğciler” 29 Nisan tarihli Cumhuriyet’in 3. sayfasında yine haber olmuşlardı. Mehmet İnmez’in haberinde Tebliğcilerin bu kez milli bayram günlerini vesile ederek insanları taciz ettikleri belirtiliyor. Özellikle Ege bölgesindeki tatil yörelerinde kapı kapı dolaşıp “Müslüman olmak neyi gerektirir?” başlıklı iki sayfalık bildiriler dağıttıkları, bu bildirilerde Türkiye’de 1920’lerden sonra uygulanmakta olan sistemin hâkimiyeti Allah’a değil millete verdiği, bunun da İslama ters olan bir küfür sistemi olduğunun ve Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyenlerin kâfir olduklarının ileri sürüldüğü, Fatih Sadri imzalı bu bildirilerle suç işlendiği vurgulanıyordu. 

Haberde anlatılanları tam olarak kavrayabilmek için burada devletin konumunu bilmek gerekir.

***

Laik demokrasilerde bizdeki Tebliğciler gibi taciz, tehdit ve baskı yoluyla, kendi inançlarını ve yaşam biçimlerini, başkalarına dayatmaya çalışanlar çıkabilir. Bizde de böyle girişimler sık yaşanıyor.

Laik demokrasilerde, devlet böyle bir gelişme karşısında, duruma el koyarak müdahaleyi önler.

Bu durum laikliğin kaçınılmaz gereğidir. Laiklik çoğunlukla din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmaları, devlet işleri ve toplumsal yaşamın din kurallarına göre saptanmaması, “nötralite” denen, devletin bütün inançlara eşit uzaklıkta, tarafsız olması (nötralita) ilkesiyle tanımlanabilir

Bu laikliğin pasif tanımıdır. Bir de laikliğin aktif tanımı vardır. O da devletin, inançlardan birinin veya birkaçının diğerlerine baskı yapmaya, dayatma uygulamaya kalkması halinde devletin duruma el koyarak müdahaleyi men etmesi zorunluluğudur ki bu da laikliğin özgürlüğün alanını temizlemesi için devletin etkin müdahalesini gerekli kılan tanımıdır.

AKP bu iki tanımı da tanımamakta, laikliği çiğneyerek anayasal suç işlemekte, herhangi bir dinsel dayatma karşısında anayasanın kendisine yüklediği müdahale görevini yerine getirmekten kaçınmaktadır. Bu aslında baskıdan yana tavır koyan AKP’nin dinsel baskıya desteğidir. Bakın bu yolu öneren ulemadan, AKP’nin ideoloğu “âlim!” Hayrettin Karaman 8 Kasım 2013’te Yeni Şafak’ta yazdığı yazıda bu konu hakkında ne diyor:

“...Liberallere göre on sekiz yaşını doldurmuş insanlar (....) evli olmasalar bile bir mekânda evli gibi yaşayabilirler.(...) Diyelim ki bu bireysel haktır; toplum içinde azınlık da olsalar, demokrasi bunlara bu hakkı tanır. Çoğunluğa göre bu durum ahlaksızlık, rezillik, onursuzluk, ayıp, günah (zina) düşüklük olarak kabul ediliyorsa ne olacak?

Ben söyleyeyim: Toplum (apartman, mahalle, çevre) buna tepki gösterecek, çirkin duruma bir şekilde müdahale edecek, mahalle baskısı yapacaklardır. Baskıya maruz kalanlar medyayı devlet kurumlarını kullanarak yardım isteyecekler, medya karışacak, devlet kurumları da bu baskıyı engelleme bakımından gevşek davranacaktır.  (....) Liberal demokraside ısrar edilecekse hükümetlerin, bu rejime ters düşen devlet davranışlarına teşebbüs etmemesi, ama bireylerin muhtaç oldukları çoğunluğun hatırı için bazı özgürlüklerini ‘gönüllü olarak’ kullanmamalıdır. İnadına kullanılırsa en azından mahalle baskısı, değerleri çiğnenen çoğunluğun hakkı olur.”

AKP, Hayrettin Karaman’ın devlet, inançlara veya yaşam biçimine baskı yapanlara müdahale etmesin çağrısına özenle uymaktadır ve bu yolla, mahalle baskısı totaliter rejimin devlet baskısına dönüşmektedir.

Görülüyor ki asıl suç işleyenler Tebliğcilerden çok, onlara arkalarında durarak destek veren, hareketsizliği ile onları yüreklendiren AKP ve egemeni olduğu devlettir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları