Başkanlık değil, sizsiniz Sultanım!

26 Aralık 2015 Cumartesi

Nekre (nüktedan, şakacı, hoşsohbet) dostum, görkemli saraydaki muhtarlar toplantısını görünce, kahkahayı patlatıp şunları söyledi:
-Davacının şaşkını derdini mübaşire anlatırmış misali bizimki de başkanlık sisteminin erdemini muhtarlara anlatıyor.
-Öyle deme! dedim, Tayyip Bey sistemin aktarma kayışlarından olan muhtarları halk olarak kabul ediyor.
Derdini muhtara anlatma yöntemi tartışma götürse de yabana atılamaz. Ama yöntemin yanı sıra içerik var ki, onun tutarsızlığı tartışma götürmez.
Örneğin, konuşmasının bir yerinde, Tayyip Bey muhaliflerin başkanlık sisteminden ne-den korktuklarını anlamadığını söylüyor.
Gerçekten de anlamadığı bir şey var. Bari onu da şöyle açıklayalım:
-Korktuğumuz başkanlık sistemi değil, sizsiniz Sultanım!
Gerçekten de itiraz başkanlık sistemine değil, Tayyip Bey’in kendisinedir. Çünkü Tayyip Bey’in egemeni olduğu düzen, tıpkı bugünkü gibi, etiketi parlamenter olduğu zaman da demokratik değildir.
Nitekim bugün Türkiye’de devletin bütün erkleri Tayyip Bey’in denetimindedir ve güçler ayrılığı ilkesi işlemediğinden, ne yasamanın ne de yargının bağımsızlığından söz etmek mümkündür. Tayyip Bey’in doğrudan denetimine girmiş olan yargının, dolayısıyla demokrasimizin, dolayısıyla vatandaşın halipürmelali ortada.

*** 

Şu anda dünyada uygulanan başkanlık rejimlerinin devlet başkanına tanıdığı yetkiler ile Tayyip Bey’in talep ettikleri aynı şeyler değil. Nitekim Prof. Burhan Kuzu da, Obama’nın, tâbi olduğu sistemin kuvvetler ayrılığı ilkesi yüzünden, karşı karşıya bulunduğu sınırlamalar dolayısıyla “zavallı Obama” diyerek duyduğu acımayı dile getiriyordu.
Evet istenenin başkanlık ya da başkancı sistemin ötesinde mutlak diktanın meşrulaştırılması olduğu ağızdan kaçan şu sözlerle de belli oluyor:
-Türk tipi başkanlık sistemi.
Kolayca anlayacağınız üzere “Türk tipi”nden kasıt, “Tayyip tipi”dir.
Tayyip tipinden kasıt da her türlü denge ve denetimden azadeliktir.
Bu kafadaki Tayyip Bey’in eline hangi başkanlık sistemini verirseniz verin, olacak olan diktadır.
Unutmayalım, sistemler onu uygulayan kişiler ve toplumlara göre biçimlenirler.
Burada belirleyici öğe demokrasi kültürü ve deneyimidir.

*** 

Maurice Duverger 4 Ekim 1958 Anayasası ile getirilen 5. Cumhuriyet’in başkanlık, daha doğrusu başkancı sistemini, “De Gaulleün üstüne tıpatıp oturan ısmarlama elbise”ye benzetir.
Gerçekten de öyledir ve hele Cumhurbaşkanına “Cumhuriyetin kurumları, ulusun bağımsızlığı, toprak bütünlüğü veya uluslararası yükümlülükleri, ani ve ciddi tehdit altına girince, gerekli gördüğü bütün önlemleri alma” olanağını veren 16. madde var ki, Duverger bunu “çağdaş bir diktatörün isteyebileceği tüm yetkiler olarak” tanımlıyor.
Bir kez 1961 generaller darbesi girişiminde uygulanmış, 2008 yılında tadil edilmiş, 16 maddenin tanıdığı yetkilere rağmen, ellinci yılını çoktan geride bırakmış olan, 5. Cumhuriyet, demokrasinin sınırları içinde kaldı, rejim tüm eleştirilen yanlarına karşın dikta olmadı.
Bir Fransa’daki 5. Cumhuriyet’e bir de bizim parlamenter rejimimize bakın!
Aradaki fark iki toplumun demokrasi kültürleri arasındaki fark kadar büyüktür.
Evet korkumuz başkanlık sisteminden değil, Tayyip Bey’in demokrasi anlayışından.
Fransız 5. Cumhuriyeti’nde Cumhurbaşkanı’na aykırı gelen meclis çoğunluğu halinde ne olduğunu da yarın ele alacağım.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları