Adrenalini yüksek bir derbi izledik. 100 dakika boyunca herkes Ali Sami Yen Nef Stadı’nda neler olduğunu izledi. Son düdük çaldığında F.Bahçe, Ali Koç dönemindeki ilk derbi, üstelik deplasman galibiyetine imza atıyordu. Öncelikle günde 2 serumla tedavi olup ateşler içinde maça çıkan 22 yaşındaki genç kaleci Berke’yi alkışlayalım. Keza, G.Saray’ın karşısına Çin seddi çeken Koreli stoper Kim Min’i de. Ve Pereira; ayağına mahir isimlerden kurulu orta sahası ile G.Saray’ı yavaşlattı, son dakikalardaki kimine göre kumar niteliğindeki oyuncu değişiklikleriyle kariyerine derbi galibiyeti çentiği attırdı. G.Saray da kötü oynamadı. Hızlı forvetleriyle, Kerem’le 1-0’ı bulduktan sonra farkı açabilir ya da 1-1 sonrası 45 ile 84. dakikalar arasında boş kaleye vuramadıkları toplarla galibiyeti perçinleyebilirdi. 84. dakika sonrası derbinin kaos yüklü bölümü oynandı. Uzatmalarla 15 dakikalık bu süre, Türk futbolunun aynası gibiydi: “Kuralsız, kaotik, düzensiz” Öncelikle, maç boyu garip hatalar yapıp geçiş futboluna izin vermeyen hakem Umut Meler, garip bir kararla Tisserand’a kırmızı kart çıkardı. Eğer bu pozisyonlara 2. sarıdan kırmızı çıkıyorsa Süper Lig’de hiçbir maçın 11’e 11 oynanma şansı yok demektir. G.Saray’ın Diagne ile F.Bahçe ağlarına attığı gol de VAR odasındaki Yaşar Kemal Uğurlu’nun uyarısı ile geçersiz kılındı. Gerekçe, Senegalli eliyle rakibini itmişti. Hemen akabinde G.Saray bir korner atışında topu Berkan ile kale önüne indirmek isterken benzeri bir pozisyon yaşandı. Hakemin tam önündeki pozisyonda, tıpkı bir önceki pozisyonda olduğu gibi F.Bahçeli Serdar ellerini kullanıp Berkan’ı yere düşürdü. Ve bir iki dakika önce VAR’la uzun uzadıya konuşan Meler, pozisyonu izleme gereği bile duymadı, Yaşar Kemal Uğurlu oralı olmadı. Kaldı ki F.Bahçe’nin ilk golünde de İrfan Can, Mesut’a yaptığı asist öncesi ellerini kullanmıştı. 

Görüldüğü üzere aynı maç içinde, aynı pozisyonda bile farklı kararlar verebilen bir hakem yönetimi söz konusu Türkiye’de. Yine işine geldiği anda “ekrana git, ekrana git” diyen bir VAR odası ve işine geldiği zaman VAR’la dakikalarca konuşan bir orta hakem, ama işine gelmeyince, görmedim, duymadım, bilmiyorumu oynayan bir kadro söz konusu. Aslında bu hakemlerin de suçu yoktur; asıl suçlu, AİHM kararlarını uygulamayıp MHK, PFDK, Tahkim, Hukuk gibi icra kurullarını antidemokratik biçimde atayan TFF’dir. Gerçi, profesyoneliyle, seçileni ve atananıyla TFF kabahatlidir, ama mali ya da seçimli genel kurullarda, dün Yıldırım Demirören, sonrasında Hüsnü Güreli, ardından da Nihat Özdemir’i seçen, ibra eden, onaylayan kulüp başkanları da sütten çıkmış ak kaşık değildir. Filozoflar dememiş mi “Toplumlar hak ettikleri biçimde yönetilir” diye! İster ülke yönetimi olsun, ister futbol dünyası, yanlış ve pragmatist tercihlerimiz nedeniyle hak ettiğimiz biçimde idare ediliyoruz!