Arif Kızılyalın

Gündemi belirlemek

24 Ekim 2022 Pazartesi

Gazetecilik mesleği zordur. Ya gündem belirlersiniz ya olan bitenin arkasından gidip sansasyonel başlıklarla, günü kurtarırsınız. Geçen hafta Cumhuriyet gündem belirledi.

Tıpkı bir önceki hafta olduğu gibi. Ertesi gün, siyasetçiler, “Cumhuriyet’in haberine göre...” diye başladılar günlük yorumlarına.

Geride kalan haftanın gündem belirleyen ilk manşeti Ankara Büro’nun deneyimli muhabiri Selda Güneysu’dan geldi. Güneysu, AKP’nin MKYK’sındaki, konuşmaları öğrenmiş, Türkiye’yi yasa boğan Amasra maden faciasındaki kayıp 6 dakika gerçeğini haberleştirmişti. Üstelik itirafta bulunan Enerji Bakanı Fatih Dönmez’di. Bakan bey, ertesi gün Meclis’te o kayıp 6 dakikadan hiç söz etmese de MKYK üyelerinin bildiği gerçeği Cumhuriyet, kamuoyu ile paylaştı ve belki de önlem alınabilse, o 360 saniyede maden emekçileri kaçış tünellerinden yaşam odalarına ulaşabilse bugün 41 ailenin evinde yas tutulmuyor olabilirdi.

Cumhuriyet’in ses getiren ikinci manşeti, Bora Erdin’den geldi. İnternet sitemizin ekonomi editörü Erdin, patlamanın yaşandığı günlerde, üzerinde madencinin kanının bulunduğu kömürlerin nasıl paketlenip satılacağına ilişkin ihalenin tüm ayrıntılarını kamuoyuna duyurdu. Başlığımız iç acıtıcıydı: “Madenci öldü, yaşasın ihale!”

Ne acı değil mi? Anneler evlatlarını, daha anne karnındaki evlatlar, hiç göremeyecekleri babalarını toprağa verirken birileri 3-5 lira peşinde koşmuş Amasra’da. Ve Cumhuriyet bu konuyu gündemde tutunca “kanlı ihale” de iptal edildi. Gazetecilik mahallesinde bu gelişmeye, “haberin gücü” diyorlar. Maden kazasını farklı haberlerle gündemde tutan iki arkadaşımızı da kutluyoruz..

***

İhale demişken AKP’nin “satma-kiralama” merakı ortada. Oysa ülke kaynaklarının “peşkeş” çekilmesi ulusal bir sorun. Eğer iktidar bu hızla giderse günün sonunda bir bakacağız ki katma değer yaratan tüm değerler yabancılar tarafından ucuzlayan Türk Lirası nedeniyle kapışılmış, elde hiçbir şey kalmamış. Ve işin kötüsü AKP, hiçbir fırsatı kaçırmıyor, konu “satış”sa. İşte, geçen hafta bir torba yasa vardı Meclis’ten karga tulumba geçirilen. Güya konu cemevleri ile ilgili düzenlemeydi. Bir baktık ki torbanın içine, başta Antalya’nın olduğu 18 Türk limanının Katarlılara ihalesiz olarak kiralanması konusu da atılıvermiş. Ankara Büro’dan Mustafa Çakır’ın “AKP, torbadan Katar’ı çıkardı” haberi ülkenin parsel parsel satılışını bir kez daha belgeledi. Mustafa Çakır, biz maden faciasına ağlarken şeyhlerin “malı” nasıl götürdüğünü haberleştiriyordu. Üstelik torba yasadaki bu “satış” gibi kiralamanın pazarlığı da Amasra’daki madenin patladığı dakikalarda İstanbul’da Katarlılara verilen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı akşam yemeğinde görüşülmüş; ye kürküm, ye!

***

Ekonomik duruma gelirsek, AKP, bir şeyleri satıp sıcak para ile seçime kadar ülkeyi ayakta tutma peşinde ama hepimizin işi çok zor.

Özellikle de özgür medyanın. Gazetemizin imtiyaz sahibi Alev Coşkun’un “Yakın tarihten yansımalar” sayfasında dikkat çektiği gibi Adnan Menderes döneminden Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarına kadar özgür basın birçok sarsıntı yaşadı. Ancak Erdoğan’ın son yıllarda medyaya uyguladığı sistemli “baskı” gerçek bir ‘iktidar zehirlenmesi.’ Bir yanda, dezenformasyon yasası adı altındaki sansür sopası, öte yanda artan maliyetler ve finalde “Ya bizdensin ya yoksun” dayatması. Cumhuriyet de bu baskı ortamından özellikle maliyetlerden çokça etkilenir hale geldi. Baskı ve kâğıt maliyetlerindeki inanılmaz artışlar sonucu perşembe günü satış fiyatımızı 5 TL’ye çıkardık. “Okurlarımıza zorunlu açıklama”da fiyat artışının gerekçeleri vardı ama bir kez daha yineleyelim:

“Cumhuriyet, bugünden başlayarak (perşembe) 5 lira. Soluk alabilmek, bugünü aktarabilmek, yarını aydınlatabilmek için.

Özverili, yurtsever okurlarımızın bizi yine yalnız bırakmayacaklarına gönülden inanıyoruz...”

Unutulmasın ki Cumhuriyet, hür ve özgür medyadaki “son kale”lerden en eskisi.

Biz bu açıklamayı yaptıktan sonra, gazete santralımız kilitlendi. “5 değil, 15 lira da yapsanız o gazete ayakta kalacak” diyenlerin sayısı santralimizdeki emekçi kardeşimiz Hatice Hanım’ı ağlatmıştı.

Umarız, okurumuzun söylediği rakamlara çıkmayız ancak bir gerçek var ki gün dayanışma günü, gün birbirine destek olma günü. Gün, Atatürk ve Cumhuriyet karşıtlarına karşı safları sıkı tutma günü...

Cumhuriyet düşmanı demişken, AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, “Cumhuriyet bizim alfabemizi, dilimizi, düşünme setlerimizi yok etmiştir. Bugün konuştuğumuz Türkçenin düşünce üretebilmesi mümkün değildir” dedi. Bir Türkolog ve Türkçenin 5 bin yıllık bir dil olduğunu savunan bir yurttaş olarak Ünal’a söyleyeceğim çok şey var ama sayfalar yetmez. En iyisi Ünal’a, CHP’den Meclis’e giren, sonra partisinden kopup AKP’ye geçen eski teğmen Mehmet Ali Çelebi yanıt versin. Sosyal medyada  kendisini eleştiren herkese söyleyecek sözü olan Çelebi, Bakalım Ünal’ın, “Cumhuriyet devrimi” konusundaki görüşleri için ne diyecek!

Çünkü burada mesele, dilin de ötesinde bir hınç, bir intikam hezeyanı!

***

Ve tarihi baro seçimlerine gelirsek Cumhuriyet, dört gündür adayların plan proje ve görüşlerini aktarmaya çalıştı. Muhabirimiz Çağdaş Bayraktar, adaylardan avukat Filiz Saraç, avukat Hasan Kılıç ve avukat Gökhan Ahi arasındaki çekişmenin perde arkasını hem gazetemiz hem de Cumhuriyet TV’de gündeme getirdi. Binlerce üyenin oy kullandığı seçimi, Cumhuriyetçi ve “Atatürk kadını”  kimliğiyle ön plana çıkan Filiz Saraç kazandı. Saraç’ın Çağdaş Bayraktar’a verdiği “Biat etmeyecek baro” demeci umut vericiydi.

Yeniden görüşmek üzere.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

FIFA-TFF buluşması! 18 Mayıs 2024
Tasarruf diye diye 15 Mayıs 2024
Olimpiyata giderken! 14 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları