Arif Kızılyalın

Keşke!

14 Kasım 2016 Pazartesi

Her yıl farklı bir hedef koyuyor, ayrı bir temaya koşuyor Vodafone İstanbul ya da namı diğer Avrasya Maratonu...
Bu sene, “15 Temmuz Şehitleri Anısına” sokaklardaydı İstanbullular.
Hain darbe girişiminde yaşamını yitiren 300’e yakın yurttaş için giyilmişti eşofmanlar, tişörtler, spor ayakkabılar.
Demokrasi adına hayatlarını feda edenler için verilmişti start. Özellikle, 15 Temmuz gecesinin merkezi eski Boğaziçi yeni ismiyle 15 Temmuz Şehitler Köprüsü geçirilirken, yürekler burkuldu ister istemez... Kurşunlara, şarapnellere hedef olan canlar geldi akla. O karanlık gece canlandı zihinlerde. Genci yaşlısı, kadını erkeği, işçisi, memuru, polisi, ev kadını... Ve elbette, ‘tatbikat’ denilerek hain komutanlarca çıkarıldıkları köprüde, maksadını aşanlarca linç edilmek istenen -edilen- Mehmetçik’i, askeri okul öğrencilerini de unutmamıştı duyarlı kesim. Onlar da bu girişim planının kurbanıydı.
Ve o bitmeyen bin küsür metre geçilirken keşke dedi insanlar kendi kendine;
- Keşke, 15 Temmuz yaşanmasaydı...
- Keşke, vakti zamanında Fethullah Gülen cemaatine bu kadar yüz verilmese, devlet mekanizmasının içine alınmasaydı.
- Keşke, TSK’deki atamalar liyakata göre yapılsa, yüze ‘Gülen’ler, arkadaşlarının önünde komutanlıklara atanmasaydı.
- Keşke o sözde ‘komutanlar’ emrindeki kandırılmışlara, “Sıkın mermiyi, atın bombayı” emirlerini vermeselerdi.
- Keşke, devletin tüm imkânları seferber edilip, gencecik çocukların akılları din dayatmasıyla cemaat okullarında yıkanmasaydı.
- Keşke, himmet parası adı altında toplanan yardımlar, ihtiyaç sahipleri yerine terör örgütünün bankalarına yatırılmasaydı.
- Keşke, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘Kandırıldık’ demeseydi.
- Keşke biz de New York Maratonu gibi kanser hastaları için, Londra Maratonu gibi küresel ısınma adına ya da önceki yıllardaki gibi sosyal yaşama dair hassasiyetler maksadıyla koşsaydık.
Ama olmadı. Türkiye’nin yazgısında Vodafone İstanbul Maratonu’nu, ‘15 Temmuz Şehitleri Anısı’na koşmak varmış!

Ali İsmail için
Dönersek yarışa; öncelikle katılım önceki yıllara göre çok fazla değildi. Özellikle yabancı ortaklı şirketler güvenlik gerekçesiyle toplu olarak katılmadılar maratona, keza fısıltı gazetesince körüklenen ‘ihbar’ iddiaları da İstanbulluyu korkutmuştu. Bir de normal parkur girişi dışındaki yolların Çevik Kuvvet tarafından kapatılması galiba azaltmıştı katılımı. Ama yine de on binlerce kişi Anadolu’dan Asya’ya aktı.
Bu yılki maratona, daha doğrusu halk koşusuna ‘ay-yıldız’ damgasını vurdu. Özellikle ‘Kahramanlar Koşusu’ adı altındaki halk yürüyüşüne katılanların büyük bölümü önlerinde Türk Bayrağı, arkalarında sponsor firma Vodafone’un logosunu taşıyan tişörtleri giydiler. Elbette, 10 gündür yargı kıskacındaki Cumhuriyet gazetesi için tişört yaptıranların ve Atatürk posterlerinin bulunduğu bayrakları sallayayanların da sayısı azımsanamayacak kadar fazlaydı.
Ve Ali İsmail Korkmaz da dünkü maratonun unutulmayacak karakteriydi. Gezi Direnişi’nde dövülerek öldürülen genç İsmail adına kurulan Ali İsmail Korkmaz Vakfı’nın üyeleri anne Emel Korkmaz, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve bir grup sanatçı ile finişi gördü. Anne Emel’in “Dedemiz de burada evlatlar da ancak İsmail yok” sözleri tüyleri diken diken etti. İstanbul Maratonu’nun en garip ekibi ise İzmir’den gelen AKP kadın koluydu. Turuncu giysilerle köprüyü geçip hatıra fotoğrafı çektiren AKP’liler, daha sonra da “Yarış nerede bitiyor” diye kentin gediklilerine yol sordular; amaç koşu değil görünmekti galiba!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hesap tutmadı 12 Aralık 2024
Al sana gençlik! 10 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları