Süper Kupa finali var bugün Kayseri Kadir Has Stadı’nda.

Türkiye’nin en modern futbol alanlarından biri olan bu tesis; asansörü, yiyecek içecek alanları, lüks locaları ile göz kamaştırıyor. Gerçi Azeriler ve Makedonlar ‘yan çizmese’ Galatasaray - Fenerbahçe finalinin Kayseri’de oynanacağı yoktu, ama bayram sonrasına denk gelen büyük final, Kayserililer için “Bundan iyisi Şam’da kayısı..” tadında. Öncelikle binlerce kişi kente gelecek, lokantalar, oteller, taksiciler, büfeler ve kale içindeki sucuk-pastırma, mantı dükkânları cirolarını katlayacak...
Gel gelelim, bugünkü maç bir dizi yasağı da beraberinde getiriyor ne yazık ki. İlk yasak içki. İşin aslına bakarsanız spor ile alkol zaten bağdaşmıyor, ama insanların gözüne ‘sokarsanız’ içki yasağını, tepki çekersiniz. TFF Başkanı, Spor Bakanı, Kayseri Valisi, Kayseri Emiyet Müdürü “Yasak da yasak..” diye direttiler. İyi de Kayseri’de içki satan restoran sayısı Erciyes Dağı’ndakiler hariç bir elin parmaklarını geçmez! Maça gelen seyirci nerede içecek, nerede sarhoş olacak da maça gidip olay çıkaracak! Kaldı ki Süper Kupa finalinde içkiyi yasaklarız, bu bizim yetkimizde, ama yarın öbür gün Şampiyonlar Ligi veya UEFA Kupası finaline ev sahipliği yaparsak organizasyonun birinci sponsoru olan ‘bira’cılara “gelmeyin” diyebilecek miyiz: “Gelmeyin, stat civarına da satış yapmayın..”
Gelmezler, o finali de Türkiye’ye vermezler.
Bir başka yasak davuldu, ama ‘kısmen’ de olsa yanlıştan dönüldü! Davul yasağı kaldırıldı, ama onu da stada sokmanın şartları var! Ne o? Tokmağını sahaya atarmışız! Tokmak davula bağlı olacakmış! Pes yahu! Tokmağa gelen kadar sahaya atacak o kadar çok şey var ki! Büfelerden aldığımız pet bardak su ile bozuk para bence tokmaktan daha tehlikeli, ama dedik ya iş ‘algı’ yaratmak, ‘yasakları’ zihinlere kazımak!
Bir yasak da ‘siyasi’ içerikli pankarta getirilmiş. Camiaların birbirine yönelik ‘sinkaflı’ söylemlerine ses çıkartma, döviz (flama) yolu ile binlerce kişinin birbirlerine “Hırsız, şikeci, şerefsiz” demelerine göz yum, sonra da ‘Gezi’ pankartı açılır korkusu ile ‘siyasi içerik’ diye bir yasak icat et!
Neyin siyaseti ise!
Tam bunlara da “evet” demişken dün de forma uyarısı geldi: “Aman ha! Formayla gelmeyin, ceket giyin.” Ne o soğuk olurmuş Kayseri!
İşte sizin futbol anlayışınız bu kadar.
Nice maçlar gördüm ki yağmurda, çamurda, karda insanlar incecik formalarla stada koşmuştur futbol aşkı ile... Ben de incecik bir forma ile Kuzey İrlanda milli maçını seyrettiğimi, rahmetli Selçuk Yula’nın kafa golüyle üzerimdekini de çıkarıp eski Ali Sami Yen’i boydan boya koştuğumu bilirim.
Eh, normal! Hayatında spor yapmamış, futbol yöneticiliği ile ‘siyaseten’ tanışmış kişileri işin başına getirirseniz, böyle ‘tek tip’ maçlara boyun eğersiniz!

Bir not da Sayın Spor Bakanı Suat Kılıç’a. 2020 Olimpiyatları’nın ev sahibinin belirleneceği tarihe 3 hafta kaldı. Gel gelelim İstanbul’da tek bir etkinlik yok. Geçenlerde L’Equipe’den aradılar. “Arif Bey İstanbul vaz mı geçti adaylıktan” dediler. “Yok canım nereden çıktı” diyecek oldum ki “Madrid ve Japonya geriye sayım etkinliği yapıyor Valisi ile belediye başkanı ile. İstanbul ise suskun” karşılığını aldım. Paylaşayım sütunlarımdan bu eleştiriyi!
Sayın bakanım, siz hukukçu ve TV sunucusu kökenlisiniz; sporun inceliklerini ayrıntılı olarak bilmeyebilirsiniz, eleştirmem ama hepsinin uzman olduğunu varsaydığım sevgili danışmanlarınızın ve danışma kurulunuzun, hele olimpiyata bu kadar yaklaşmışken, size “Gezi Parkı ispiyonculuğu” yapacağına, ‘gerçekleri” aksettirmesi gerek. Şu son düzlükte eğer atağa kalkarsak Tokyo’yu da, Madrid’i de geçeriz. Ama bu suskunlukla, ‘üyeler İstanbul’a sıcak bakıyor, hallettik(!)’ söylentisini yayan ‘padişahım çok yaşacı’larla, kusura bakmayın, finale bile kalamayız Buenos Aires’te.
Lütfen, hiç bu kadar yakınlaşmadığımız olimpiyata hep birlikte uzanalım; 8 Eylül sabahı hep beraber gülelim!