Arzu Süzmen

Sorun mini etekte değil, sende!

25 Ocak 2016 Pazartesi

Geçtiğimiz hafta Tanzanya Cumhurbaşkanı John Magufuli, ülke kadınlarına mini etek ve kısa elbise giymeyi yasakladı. Ona göre bu 'kışkırtıcı' etek, ülkede HIV ve AIDS’in yayılmasına yol açmaktaydı. Cumhurbaşkanı, kadınlara mini eteklerini imha etmeleri için 3 hafta süre verdi. 

Oluyordu böyle, bir takım adamlar her şey için kadınları suçluyordu. Mini etek Uganda’da yasaklandığında kadınların protestosu polislerce engelleniyor, Şili’de kadınlar protestoları sayesinde yasağı geldiği gibi geri gönderiyordu. Çok uzağa gitmeye gerek yok, bizim memlekette kadın akademisyenlere mini etek giymemeleri için yazı gönderen rektör de gördük, mini etek giyenin taciz edilmesini normal gördüğünü beyan eden türkücü de.

Oysa kafanı kaldırıp baktığın yerde değil sorun, kafanın tam içinde. Onun içindekiler yüzünden mini eteği suçlamak hiç de adil değil.

Mini etek her şeyden önce bir karşı koyuşun, isyanın sembolü...

1960’larda dünya değişirken, Martin Luther King Nobel Barış Ödülü’nü kazanmışken, Beatles daha önce duyulmamış ritimlerle tüm dünyayı sallarken, kadınların özgürlük hareketi yükselmekteyken ortaya çıkıp üniformaya dönüşmüş giysi o. 

Batıda feminizmin daha geniş topluluklarca benimsenmeye başlandığı, kadınların ev hanımı rolünden çıkıp sosyal hayata, çalışmaya, üniversitelere katıldığı dönemin imajını yansıtan bir devrim giysisi. Kendi küçük, yüreği büyük. Belki sana tam da bu yüzden ters geliyordur.

İlk kez kimin tarafından tasarlandığı hep tartışma konusu olmuş; Fransızlar tasarımcı André Courrèges’i mini eteğin yaratıcısı kabul ederken, giysinin popülerleşmesinde en büyük pay sahibi olan İngiliz tasarımcı Mary Quant, “sokaktaki genç kadınların başlattığı bir akım” olarak gördüğü giysinin hakkını sokaklara teslim ederek tartışmalara son noktayı koymuş.

Dönemin Amerikalı politikacısı John V. Lindsay, “mini etekler sayesinde kadınlar daha hızlı koşabiliyor, belki de bu yüzden artık daha da hızlı koşmak durumundalar” derken, durumun önemini kavramış görünüyor. Kadınlar o dönemden beri daha hızlı koşabiliyor hayatta. Belki sana bu yüzden de ters geliyor olabilir.

O dönem elbet kolay olmuyor, toplum tarafından hemen kabul görmüyor bu minik ama etkisi büyük giysi; kararlı kadınlar ordusu, sokaklarda lüzumsuz saldırılara, kulak tırmalayan ıslıklara, hadsiz laflara direnerek kendini kabul ettirene dek… Sonra 70’lerde punk akımının etkisiyle deriye ve tartana bürünüyor, 80’lerde vatkalı, maskülen ceketlerle kombinlendiğinde gücün sembolü olarak görülüyor, varlığını bugüne dek sürdürüyor. 

Online satış sitesi eBay'e göre mini etek hala A kesim eteklerden sonra en çok satılan etek ünvanını koruyor. Moda akımlarını yönlendiren tasarımcılardan Jeremy Scott İlkbahar 2016 hazır giyim defilesinde 60’ların görünümünü modern dokunuşlarla podyuma taşırken, mini etek tüm gücüyle direnmeye devam ediyor. 

Mini eteğin kendi küçük, isyanı büyüktür. Belki tam da bu yüzden sana ters geliyordur.   

 
 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları