Berlin'den Ülkemi Düşünmek...

04 Eylül 2012 Salı
\n

\n\n\n

Son yıllarda sergilerim nedeniyle sıkça gittiğim kentlerden biri Berlin. Bu hafta açılacak sergim vesilesiyle yine orada bulunmak, ister istemez bir genel kuşbakışını beraberinde getiriyor. Dünya tarihinde en ağır şekilde bedel ödeyerek 28 yıl geçirmiş bu efsane kent, yıllarca aileleri, ideolojileri, aşkları tam ortasından parçalayarak bölmüş, Soğuk Savaş’ın küçük bir karşılaşma alanında dünyanın iki dev kutbunu karşı karşıya bırakmış. Düşünün ki, ABD ve Sovyetler, dünyanın o kadar farklı bölgelerinde ve diplomasi masalarında doğrudan veya dolaylı olarak her gerilim hattında birbirlerinin soluğunu enselerinde hissederken, burada Checkpoint Charliede, sınır-savaş alanı ışıkları ve sayısız kum torbası arasında kapitalizmin ve komünist rejimin askerleri elleri makineli tüfeklerinde göz göze geliyorlardı. Her türlü izinli geçiş, şüpheli adam takası, buradan oluyordu. Arabaların bagajına, hatta altına saklanarak özgür Berline geçmeye çalışırken öldürülen 150-200 civarında Doğu Berlinli arasından ilk kurbanı olan Günter Litfinin anıtı önünde bugün karanlık günler hatırlanıyor... Bu arada belki 5000 kadar şanslı Doğu Alman ise bu kaçışı başaranlar arasında tarihte yerlerini almışlar.

\n

Bir gecede, 13 Ağustos 1961de şeytanca bir uygulamayla birbirinden koparılan insanlar, çoğu bir daha ömür boyu birbirini göremeden yaşayıp gittiler. Dünya küçük dilini yutarcasına, Nazizmin yarattığı yıkımların ardından yine Alman topraklarında yeni bir insani dramın yüküyle karşılaştı. Dünya Harbinde istemeden ittifak içine giren ABD ve Sovyetler, bu sefer kurtardıkları bölgede General Pattonfilminin sonunu doğrularcasına yeni bir hesaplaşmaya giriyorlardı. 26 Haziran günü Kennedynin Batı Berlinlilere ve tüm Berlinlilere destek vermek için söylediği Ich Bin Ein Berliner(Ben bir Berlinliyim) sözü, bu dönemecin zirve yapan anlarından biridir. Glasnostbuzları eritmeye basladıktan sonra, Polonya, Macaristan ve Çekoslavakyanın yaşadığı demokratikleşmelerden sonra bir gece o kapılar sanki kendiliğinden açılıncaya kadar: Doğu Alman Sosyalist Birlik Partisi yetkilisi Günther Schabowski, 9 Kasım 1989 akşamı bir basın toplantısında biraz da yanlış anlamalara sebep olarakSürekli yeniden yerleştirilmeler Doğu ve Batı Berlin arasında tüm sınır geçiş noktalarından yapılabilirdemecini spontane şekilde, bir soruya cevap verirken ortaya atıverdikten sonra, şaşkın insanlar, pek de inanmadan o kapılara yığılmaya başladılar ve gardın düşmüş olduğunu gördüler!

\n

O andan itibaren on binlerce insan tarihin sayfaları yırtılıp, zaman geriye alınırmışçasına 28 yıldır görmedikleri yakınlarının adreslerine koştular. Acı, gözyaşı, kültür-şok ve özgürlüğün şizofrenik şekilde içten kestiği damarlar, sayısız trajik filme konu olabilecek hikâyeleri bu insanlara yaşattılar... Peki şimdi size niye hatırlatıyorum bu Berlin hikâyelerini? Bugün Berline giden her Türkün gezmesi gereken ilk yer Berlin Duvarı Müzesidir. Fakat ne yazık ki Almancıtaksilerimizin de teyit ettiği gibi, alış-veriş iştahını bir türlü doyuramayan yurdum insanı, Berline bile siyasi-kültürel tarihi irdelemekten çok mağazaları talan etmek için gelmekte. Hem de ülkemizde her köşe başında rakip iki AVM bulunan şu günlerde bile! Berlin caddeleri, Hitler iktidarının ihtişamlı karanlıklarındanduvar günlerine, duvarın çöküşünden bugünlere kadar çıkarılacak bin bir dersle dolu.

\n

Rejimler bir-iki ay, yıl veya günde yıkılabilen kumdan kalelere dönebilirler. Fransız İhtilali, Rusyada çarlığın çöküşü, Kübada Batista rejiminin devrime yenilmesi, Romanyada Çavuşeskuların ihtilale boyun eğerek kurşuna dizilmeleri, Ortadoğuda dış provokasyonlarla gelen devrik liderler, yerinden sökülen heykeller... Bunlara onlarcasını ekleyebilirsiniz...

\n

Bizde ise sözde siyaset normal sürerken içten yapılan sürekli bölgesel ameliyatlarla gelen sinsi rejim değişikliği, her an iliğimizi, kanımızı boşaltan bir uzun Çin işkencesi gibi geliyor. Kimin hangi nedenle eğitimimizi, ordumuzu, anayasamızı, yaşam tarzımızı zorla değiştirdiğini sorgulayamadan, 10-15 yıla yaydırılarak yapılan bu karşıdevrimlerle, düne kadar vazgeçilmez ve tartışılmaz olan temel değerlerimiz, Nutuklarımız, bugün suç unsuruna dönüştürülerek sorgulanıyor! Ve bizler bu yeni rejim devirme metodolojisinin birer kurbanı olarak bu süreci, zorla gözlerimiz blefarostalarla açık tutularak izliyoruz, hem de bir şey görememeyi başararak! Tarihe bu sürecin açıklanması, Berlin duvarının anlatılmasından çok daha zor olacak...

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları