Kılıçdaroğlu’nu “mağdur” olarak görmek mümkün değildir!

Kılıçdaroğlu’nu “mağdur” olarak görmek mümkün değildir!

13.07.2023 04:01
Güncellenme:
Takip Et:

Bugünlerde, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na çok haksızlık yapıldığı, gereğinden fazla üzerine gidildiği şeklinde bir kanaat ortaya çıkmaya başladı. Açık konuşayım bu düşünceye hiç katılmadığım gibi mantığını da anlayamıyorum. Daha önce de yazdım, öncelikle benim konum Sayın Kılıçdaroğlu’nun seçim mağlubiyeti değil. Partinin hangi “rejimle” yönetildiği!

Kılıçdaroğlu 12 yıldır bu partiyi istediği gibi yönetiyor. İstediği il başkanlarını, ilçe başkanlarını, istediği milletvekillerini, istediği parti meclisi üyelerini, uygun gördüğü belediye başkanlarını neredeyse yüzde 90 oranında kendi istediği gibi veya en yakın çevresinin önerdiği isimleri onaylayarak seçiyor ve partiyi tüm sorumluluğunu alarak yürütüyor. Bir insan 12 yıldır dümenine bu kadar hakim olduğu bir gemiyi, artık yeni kıtalara mı ulaştırabilirdi, engin ufuklara mı, yoksa güvenli limanlara mı, bilmiyorum… Ama Kılıçdaroğlu’nun “Bu gemiyi güvenli bir limana yanaştırana kadar kaptanlığı bırakmayacağım” sözleri bana artık dehşet verici geliyor… Çünkü bu yaklaşım son derece “şahsi” ve önü çok açık. Acaba bir 12 yıl daha, Türkiye’nin çalkantılı demokrasi kavgalarının orta yerinde CHP gemisi, sisli ve karanlık ufuklarda umut adacıkları mı arayacak? Yani sonuç olarak Sayın Kılıçdaroğlu şu anda hiç mağdur filan değil yine “geminin başında” sorumluluğunu alarak 12. katta oturmaya devam ediyor; salı günleri grup konuşmasını yapmayı sürdürüyor ve çevresinden yükselen seslerin işine geldiği kadarını duyuyor veya duymamayı tercih ediyor…

Haftalardır bu sütunda anlatıyorum: Gündemi değerlendirmek için iletişimde olduğumuz birçok WhatsApp grubu var, farklı görüş ve partilerden birçok eski siyasetçi, yönetici, yazar ve aydınlarımız ile uzun uzun konuşuyoruz. Sakın zannetmeyin ki anlatmaktan bıkacağız. Asla! Ne demiştik seçimlerden önce? “1 Haziran’dan itibaren CHP’de parti içi demokrasiden daha önemli hiçbir gündemimiz olmayacak.”

Evvelki gece Halk Tv’de Elazığ Milletvekili Gürsel Erol’u dinliyorum. Mealen söylediği şu: CHP gibi bu kadar kapasitesi/potansiyeli olan bir partiden neden yalnız bir veya iki genel başkan adayı çıksın? Bence on genel başkan adayı çıkmalı ve çıkabilir...Değerli dostuma sormak istiyorum, -yaklaşımının çok iyi niyetli ve olumlu bir bakış açısından geldiğini biliyorum ama- şu andaki tüzükle böyle bir temenniyi nasıl hayal edebilirsiniz? Şu anda yürürlükte olan tüzükle son kurultayda Kılıçdaroğlu dışındaki saygın ve vizyoner adaylardan herhangi biri, mesela Tolga Yarman, mesela İlhan Cihaner veya Aytuğ Atıcı, gerekli imza sayısına ulaşabildi mi?

BÜLENT KUŞOĞLU’NUN GÖRMEK İSTEMEDİĞİ NOKTALAR

Pazartesi günü Cumhuriyet’te haftanın konuğu CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu idi. Kuşoğlu, özetle partinin üst yapısında, Sayın Kılıçdaroğlu’nu görevini her şeye rağmen sürdürmesini isteyenlerin mantığını aktaran bir “sözcü” pozisyonundaydı. Mevcut gerçekliğin aksine, kendisi savunusunda kullandığı argümanlardan çok emin göründüğü için, savlarına dair kısa da olsa bazı yanıtlar kaçınılmaz hale geldi.

1- Kuşoğlu, “Cumhuriyet Halk Partisi, bir yol çizdi ve yüzde 25 olan bir parti oyunu yüzde 48’e kadar çıkardı.” diyor. Bu doğru değil, seçimi yüzeysel olarak bile takip etmiş herhangi bir insan, CHP’nin oyunu %48’e çıkarmadığını, bu rakamın en sağdan en sola kadar uzanan geniş yelpazede ve görülmemiş bir muhalefet koalisyonunun toplam gücünü yansıttığını hemen görebilir.

2- Kuşoğlu röportajın devamında “Erdoğan’ı istemeyenler hep vardı ama hiçbir zaman toplam oyları yüzde 30’u geçmedi” diyor. Maalesef bu rakam da doğru değil, çünkü Erdoğan 2014’te yüzde 51,79 oyla Cumhurbaşkanı seçildi, 2018’de de yüzde 52,39’la seçildi. 2023 yılında Erdoğan’ı istemeyenlerin oluşturduğu blok, total muhalefet oyu içinde ekstra bir artış yaratamadı ve aynı düzeyde, %47,82 civarında kaldı, Erdoğan ise bu sefer 52,18 ile seçildi.

3- Bugün halkın bir slogan haline dönüşen değişim haykırışlarını adeta yok sayarak “Değişim öncelikle bu iktidardan kurtulmaktır” demek mümkün değildir ve halkın ısrarlı taleplerini duymazdan gelmektir. Halbuki CHP gibi bir parti halkın taleplerini saygı ile dinlemelidir. Çünkü halk artık anlamıştır ki, bu iktidardan kurtulmak için, önce kendi gemimizin durumuna bakıp gerekli değişiklikleri acilen yapmak, kaçınılmaz hale gelmiştir.

4- Seçimden önce ya da seçim sürecinde CHP’nin politikalarına bir eleştiri olmadığı yine yanlış bir tespittir. Benim de aralarında bulunduğum sayısız sosyal demokrat, Kılıçdaroğlu’nun projesine saygı göstererek partinin bazı yanlış politikalarını telaffuz etseler de, bunu ön plana çıkarmamayı ve seçimler sonuçlanana kadar Kılıçdaroğlu’na destek vermeyi seçmişlerdir. Yoksa CHP’nin koalisyon yapmayı seçtiği partilerden tutun da, kendi ideolojisini aşırı sağa doğru çekmesine kadar, eleştirisi yapılacak pek çok şey gündeme geldi ancak büyük bir çoğunluk dayanışmacı bir mantıkla konuları büyütmeden susmayı tercih etti. Örneğin ben de pek çok kez belirttiğim gibi 1 Haziran’a kadar parti içi demokrasi yörüngelerinden söz etmeyeceğimizi açıklayarak her an uzun seçim ayları boyunca Kılıçdaroğlu için çalıştım.

5- Parti içi demokrasinin yaşanamamasının nedeni “Türkiye’deki Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu’nun adaletsizliğine bağlanamaz, dolayısıyla ‘bu sorun CHP ile ilgili değil” diyerek Sayın Kuşoğlu ve CHP iktidarı işin içinden sıyrılamaz. Çünkü parti içi demokrasinin adeta sonunu getiren 2003 Kurultayı’ndaki anti demokratik -ve ayrıca tüzüğe aykırı- değişikliklerin yapılmasını, herhalde Siyasi Partiler Kanunu emretmedi!

6-Erdoğan’ın kendisinin başaramadığı her noktada suçu dış güçlere atmasına fazlasıyla alışmıştık. Ancak ne kadar ilginçtir ki bu sefer Sayın Kuşoğlu’nun söyleminde aynı dil önümüzde beliriverdi: “Olay böyle değil, karşımızda çok daha büyük, çok daha güçlü bir düşman var; küresel güçler var. Bunları görmek zorundayız.

O zaman sormak lazım, küresel güçler mi sizi partinin köklerinden uzaklaştırıp sağa doğru çekiyor? Onlar mı “Aman Atatürkçülerden fersah fersah uzak durun” diye komut veriyor?

Bakın, bir de Kılıçdaroğlu savunucularının ve hatta değişimi yüzeysel vitrinde tutanların göremediği ana konumuz var…

KONU KILIÇDAROĞLU’NU DEĞİŞTİRMEK VE YENİ BİR “TEK ADAM” SEÇMEK DEĞİL!

Bilindiği gibi Genel Başkan adaylığı için isimler ortada dolaşıyor; en öne çıkanlar Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel. Buna başka isimler ekleniyor, eklenecek… Ama bu değerli arkadaşlarım dahil her adayın, her örgüt üyesinin ve her sosyal demokrat seçmenin anlaması gereken tek önemli şey var: Konumuz CHP’nin karar mekanizması koltuğuna oturacak kişisinin değişmesi, yerine aynı sistemi sürdürecek bir başka ismin gelmesi değil. Konumuz sistemin toptan değişmesi. Konumuz, CHP tabanını temsil eden halk kitlelerinin, kendilerini temsil edecek isimleri kendilerinin seçmesi! Mesela konumuz, önümüzdeki belediye seçimlerinde adayları tüm üyelerin ön seçimle belirlemesi. Oysa Sayın Kuşoğlu hala “en iyi adaylar tespit edilip onlara ağırlık verilecektir” mantığını öne sürerek yine CHP’de adayların 12. katta belirleneceğini ağzından kaçırmış oluyor. İşte bu tavır CHP’ye yakışmıyor. Halka karşı gösterilen bu güvensizlik, ister istemez tepki çekiyor ve potansiyel olarak partiye gelebilecek oyları ciddi oranda sabote ediyor. Bırakın her yörenin insanları, kendilerini temsil edecek adayları kendileri seçsinler!

Tekrar ve tekrar altını çizelim: Konumuz partinin zirvesindeki yeni ismin kim olacağı değil, partideki oyunun kurallarını saptayan tüzüğün kendisini halka açması ve parti içi tek seçicilik ve politbüro döneminin kapanması.

Bu savaşı ancak şahsi ihtirastan ve menfaat beklentilerinden uzak, koltuk/güç/titr kaybetme kaygısı taşımayan özgür ve bağımsız beyinli bireyler verebilir… Ve herkes şunu bilsin ki bu mücadele bu sefer kesinlikle kazanılacak!

Yazarın Son Yazıları

CHP kurultayı: Kazananlar ve kaybedenler

1970’lerde, İstanbul’da Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü’nde eski şampiyonlarımızdan Fehmi Kızıl vardı.

Devamını Oku
04.12.2025
CHP kurultayı demokrasiyi aydınlatacak!

CHP kurultayı, bu hafta sonu her zamanki gibi büyük bir medya ilgisi altında yaşanacak.

Devamını Oku
27.11.2025
Mustafa Kemal’i hazmedemeyen solcular!

İddianame açıklaması yüzünden geçen hafta yazamadığım konuya hemen giriyorum.

Devamını Oku
20.11.2025
İddianame ve kritik yönlendirme

Pek de sürpriz olmadı.

Devamını Oku
13.11.2025
Sahte dünyalar kuşatması

Paranın sahtesi vardır, kalpazanlar basar.

Devamını Oku
06.11.2025
Cumhuriyet, iki kahraman ve yarınlar

Dün Cumhuriyet Bayramımızı kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
CHP davasına dikkat!

Siyaset, insanların daha iyi yaşaması için yapılır, dünyanın neresinde olursa olsun.

Devamını Oku
23.10.2025
Yok olan Nobeller ve edepler

Trump bozulmuş, “Nasıl olur da Nobel Barış Ödülü bana verilmez?!” “Ben yedi savaş durdurdum, gidip hiçbir şeyi yapamamış birine verecekler o ödülü” deyip duruyordu.

Devamını Oku
16.10.2025
Özel-Bahçeli düellosu, cevapsız sorular

Sinan Ateş cinayetinin dumanı tütmeye devam ederken bu cinayetin bir numaralı sanığı 90’lı yılları anımsatan bir şekilde güpegündüz öldürüldü.

Devamını Oku
09.10.2025
‘Bombalı Nobel’ ve barış!

Bugünlerde, Trump ve Netanyahu’nun anlaşarak Ortadoğu’ya ve Filistin’e dayattıkları yeni düzenin ve “sözde” barışın hangi hızda yaşama geçip geçemeyeceğini öğreneceğiz, tabii yeni sürprizlerle karşılaşmazsak...

Devamını Oku
02.10.2025
Fenerbahçe, Türkiye ve demokrasi dersi!

Fenerbahçe Spor Kulübü’nde nöbet değişimi oldu.

Devamını Oku
25.09.2025
Misyonlarını tamamlayamayan kayyumlar!

Daha iki yıl önce kazanması için elimizden geleni yaptığımız, uğruna 24 saat koşturduğumuz Kılıçdaroğlu’nun, o gece kendisine umut bağlayan milyonların neredeyse tamamını karşısına alacak pasif duruşu ve agresif sessizliğiyle, Vito’larına binip kaybolmasına şahit olmak bize nasipmiş...

Devamını Oku
18.09.2025
Demokrasimizin açık yarası ve vazgeçilmez ikazlar

Türkiye, darbe günlerinde gördüğü sahneleri yaşadı.

Devamını Oku
11.09.2025
Kayyuma karşı halk, partisiyle direniyor!

Bunu da gördük.

Devamını Oku
04.09.2025
Anne Frank bana Gazze hakkında mektup yollamış…

Dün aldığım bu mektubu sizlerle paylaşmak istedim.

Devamını Oku
28.08.2025
Cerahatin içinde yüzüyoruz...

Haftada bir köşe yazısı kaleme alarak gündemi yakalamak için, şapkadan üç değil, beş tavşan çıkarmanız lazım!

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet İşleri Başkanı’na açık mektup

Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş...

Devamını Oku
14.08.2025
Komisyon başladı: Ufukta neler olabilir?

Cumhuriyet Halk Partisi, tabanından ve partinin ileri gelenlerinden yapılan bütün uyarılara rağmen komisyona katıldı.

Devamını Oku
07.08.2025
CHP komisyona katılmamalıdır, tersine...

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve MYK’sının bu ikazları dikkatle değerlendirmeye alacaklarına inanıyorum.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir "Altan Bey" geçti bu topraklardan

Yıl 1955, genç gazeteci Altan Öymen ve iki polis Ankara kışının ortasında…

Devamını Oku
24.07.2025
15 Temmuz’dan terörsüz Türkiye’ye...

Gündem aşırı yoğun. Ekrem İmamoğlu’na açılan en akıl almaz davalardan biri dün karara bağlandı.

Devamını Oku
17.07.2025
Satranç oynarken şahınızı veremezsiniz!

Gündem belli: AKP’nin “muhalefetsiz demokrasi modeli” için yaptığı çalışmalar...

Devamını Oku
10.07.2025
Sivas'tan bugüne... Karanlıklar ve tehditler devam ederken

Dün, 2 Temmuz’du… 32 yıl önce yobazların 35 aydınımızı yakarak katletmesinin yıldönümü...

Devamını Oku
03.07.2025
‘Mutlak butlan’a karşı CHP kararlılığı!

Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu sayesinde CHP’nin birinci parti konumuna yükseldiğini gören AKP, ne yapıp edip bu iki lideri durdurmak için her şeyi yaptı ve yapmaya da devam ediyor.

Devamını Oku
26.06.2025
Cahil ve faşist liderlerin savaşı

Aslında bu köşe yazısını kaleme almanın hiçbir anlamının olmayacağı 36 saatlik süreç yaşıyoruz...

Devamını Oku
19.06.2025
Özgür Özel’in samimi gözyaşları

Her ölüm dayanılmaz bir acıdır. Şayet o ölüm, kalp krizi, trafik kazası, elektrik çarpması, cinayet veya intiharla gelmiş ise insan nefes alamaz hale gelir.

Devamını Oku
12.06.2025
Hiçbir şey, göründüğü gibi değildir

Yaşam akıp giderken, siyasi olaylara karşı yorumlar -tahminlerim bazen çok emin görünseler de- altüst olabiliyor.

Devamını Oku
05.06.2025
Çağdaş Türkiye mutlulukları ve üzüntüleri

Hayat, iyi ve kötü olaylar arasında oluşan düğümler şeklinde akan öznel bir film gibi. Seviniyoruz, üzülüyoruz, kahroluyoruz, âşık oluyoruz, şaşırıyoruz, kâh siyasetçilere kâh en yakınlarımıza kâh tuttuğumuz takıma kızıyoruz.

Devamını Oku
29.05.2025
Hayatınızda kaç tıkanıklık var?

Bazen içiniz tıkanır ya, nefes alamaz gibi olursunuz. Uyumak istersiniz ama uyuyamazsınız. İçiniz isyanlardadır, konuşacak kimseniz yoktur. Bütün bunları yaşarken bir de kapana kısılmış fare gibi trafikte kalmışsınızdır mesela!

Devamını Oku
22.05.2025
Yoksa bu bir savaş bildirisi mi?

Hayatı terör yüzünden kararmış aileler için acaba 12 Mayıs 2025 itibarıyla acılar son bulacak mı, yoksa bu tarih iç ve dış siyasetimizi daha da büyük kargaşaya taşıyacak kritik bir eşik mi olacak?

Devamını Oku
15.05.2025
Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Devamını Oku
08.05.2025
Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Devamını Oku
01.05.2025
Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Devamını Oku
24.04.2025
Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Devamını Oku
17.04.2025
‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

Devamını Oku
10.04.2025
Gezi ve Saraçhane farkı!

Gezi ve Saraçhane farkı!

Devamını Oku
03.04.2025
Çok 'özel' bir lider, Özgür Özel

Çok "özel" bir lider, Özgür Özel

Devamını Oku
27.03.2025
İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

Devamını Oku
20.03.2025
Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Devamını Oku
13.03.2025
Tarih nedir, ne değildir?

Tarih nedir, ne değildir?

Devamını Oku
06.03.2025