Firavun uzlaşması

13 Ocak 2016 Çarşamba

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Büyükelçiler Konferansı” açılışında, “Dış politikada popülizm ve hamasete yer yoktur. Her zaman mutedil ve temkinli bir dil kullanıp, yapıcı ve yaratıcı öneriler getireceğiz” sözleri karşısında “gözlerimiz yaşarsa” yeridir. Keşke Türkiye’ye yön veren siyasi heyetin böyle bir vizyonu olsaydı diyeceğiz de, deneyim el vermiyor.
Hakikatte “malum fıtrat” sebebiyetiyle halimiz, “aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” misali. Onca popülizm ve hamasetin ardından 2015’e “İsrail’e ihtiyacımız olduğunu” işiterek veda ettik. 2016’ya “dört parmak çıkarılmışAbdülfettah el Sisi’nin Mısırı’na davetiye ile girdik. Dışişleri sözcüsü Tanju Bilgiç, 54 üyeli İslam İşbirliği Teşkilatı’nın dönem başkanlığını Türkiye’ye devredecek olan Mısır’ı 10-15 Nisan’daki İstanbul zirvesine “doğal olarak” davet ettiklerini açıkladı. El Sisi gelir mi, gelirse hangi koşullarda?
Reelpolitik zeminde normalleşme yeğ olsa da, Türkiye’nin taşındığı aşamada neresinden tutsak elimizde kalıyor.

*** 

1-  İsrail ile normalleşmeyi aralık sonunda yazdık. Bir kısım odaklara yarayan ticaret “tam gaz katlanmıştı” zaten. Rusya’yı yitirmiş Türkiye alternatif enerji tedarikçileri arıyor. Gayet rasyonel. İlişkilerin kilidi ise İsrail’in Türkiye’nin Gazze’ye doğrudan gemi göndererek yardımına izin vermesi ve “iç siyasette ideolojik kullanım değeri” nedeniyle Tayyip Erdoğan’ın “Gazze çıkartmasına” geçit vermesinden geçiyor. Yani neredeyse “imkânsızlardan”...
Misal Başbakan Ahmet Davutoğlu da mayısta Sakarya mitinginde “Mescidi Aksa’ya postalla girenlerle biz dost olmayız” buyurmuştu. Kendisini sabah ve akşam söyledikleri tutmadığı için geçiyoruz. Aslolan Erdoğan olduğundan dönüp Mısır’a bakıyoruz…
2-  İsrail ile Mısır “stratejik güvenlik ilişkileri” hele de Gazze düşünülürse birbirinden ayrılmaz. Gazze’nin kilidi İsrail’den olduğu kadar Mısır’dan geçer. Nitekim Türkiye-İsrail uzlaşmasını işitir işitmez Kahire, Tel Aviv’den izahat istedi. Mısır, AKP’yi bölgedeki radikal İslamcı hareketlerin destekçisi görüyor. Hamas’ı Sina Yarımadası’ndaki IŞİD’e biat etmiş Ensar Beyt el Makdis’le ilişkilendiriyor. Mısır Dışişleri, geçen temmuzda işi Sina’da MİT ajanları yakalandığını öne sürmeye kadar vardırdı.
Dolayısıyla artık El Sisi için “Benim için Mısır’ın cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’dir. BM’de onunla aynı masaya oturmadım. Oturursam, kendimi inkâr ederim. Oturursam demokrat olmam” demiş olan Erdoğan’ın nisana kadar söyleyeceğine bakacağız.

*** 

Esasen Mısır ile Türkiye yönetimleri arasında demokrasi ve ideolojik anlamda fazla kaygıya mahal de yok. Mısır’da 25 Ocak Devrimi’nin asıl sahipleri olan sol/liberal gençlik, seküler kesim ve işçi sınıfına “tamam biz geldik, evlerinize gidin” deyip “ordu-millet el ele” sloganını benimsemiş İhvan zamanında da öyle, El Sisi zamanında da... Mursi, insan hakları ihlalleri ve Şiilerle Kıptilere linçlere sessiz kalmış, basına baskı kurup devlet medyasına İhvancıları atamış, aydınlara ve sanatçılara davalar yağdırmış, ülkeye –sanki yokmuş gibi yangından mal kaçırırcasına şeriat dayatmak için tüm yetkileri gasp ederek “firavun” lakabını kazanmıştı. Kendi atadığı El Sisi tarafından halkın yarısının alkışları eşliğinde devrildi.
El Sisi’ye muhalefet eden de ya tutuklanıyor, ya öldürülüyor, ya sürgüne gidiyor ya hain damgası yiyor. Olsun! Ezher’de aşırılıkçılara karşı “İslamiyette reform” çağrıları yaparken, Süveyş Kanalı’nın açılışında kendisinden “Allah’ın lütfu” diye söz ediliyor. İmamlar televizyonlardan ahaliyi en yüksek otoriteye itaate çağırıyor. İsim vermeden kendisi için “Allah’ın yeryüzündeki gölgesi” deniliyor.
Yani üzülmeyin. Her koşulda Türkiye ile Mısır zaten Suud’un kurduğu kimi üyeleri bihaber olsa da 34 ülkelik “Sünni Ordusu”nda müttefik oldular. Hele Suud “parasını bastırırsa” Ankara ile Kahire uzlaşmayacak da kim uzlaşacak…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları