Sivil darbeci, ‘ahlaken iş göremez’

17 Ağustos 2015 Pazartesi

“Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür”... Belki biraz bu yüzden insanlık doğru bir çizgide iyiye, güzele doğru evrilmez, evrim sürecinde çamura saplanılan dönemler olur.
Misal “yönetim sistemi değişikliğinin” ilan edildiği şu günlere nasıl geldik? Herkesin aklına 2010’da yargının yeniden dizayn edildiği “yetmez ama evet” sloganıyla anılan referandum geliyor. “367 krizini” de, “e-muhtıra”yı da anımsayan çıkmıyor. Tıpkı 367 karambolünde 2007 Ekim’inde hiç tartışmaksızın “cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine yönelik anayasa değişikliği referandumuna” sürüklendiğimizi anımsayanın çıkmadığı gibi… O referandum sayesindedir ki, Türkiye’nin 7 Haziran’da başkanlık sistemine “kırmızı kart” göstermesine rağmen, bugün malum şahıs çıkıp “yönetim sistemimiz değiştirmiştir” buyurup anayasayı kendine uydurmaya soyunmakta. Türkiye de sistemik dönüşümlerini ya askeri yahut popülizm soslu sivil darbelerle gerçekleştiren memleket olarak tarihe geçmekte.

***

Teselli olur mu bilmem, lakin “yalnız değiliz”. Tarihi askeri darbelerden geçilmeyen Latin Amerika bunun membaı. Ders niteliğinde en yakın örnek, Peru’da Alberto Fujimori’nin “sivil darbesi”
1980’lerin çalkantılı ortamında hiperenflasyon ve siyasi krize sürüklenmiş, Maocu Aydınlık Yol (Sendero Luminoso) ve Tupac Amaru’nun ülkenin yarısını ele geçirdiği isyanlarla baş edemeyen Peru’da, 1990’da iktidara geldi Fujimori. “Fujişok” diye anılan neoliberal programı ve Aydınlık Yol’u savaşla bitirme hedefinin önündeki engel, muhaliflerin Kongre’deki hâkimiyetiydi. Seçileli iki yıl olmamışken, “Fuji-darbe”ye girişti. Nisan 1992’de Kongre’yi feshetti, anayasayı askıya aldı ve yargıda temizliğe girişti. Anketler “milli iradenin” Fujimori’de tezahür ettiğine işaretti. O da yaptığını “meşru ve etkili demokrasi için otantik dönüşüm” diye sunuyordu.

***

Muhalefet paramparçayken, Fujimori, sivil darbesini referandumla onaylattı. Yeni Kongresi’ne yazdırdığı Fuji-darbe anayasası da 1993’te yüzde 4-5 gibi küçük bir farkla onaylanıyordu. 1995’te yine seçilirken, artık Fujimorizm hâkimdi.
İnsan hakları ihlallerinden hükümlü asker ve polisleri affetti, üniversitelerin özerkliklerini yok ettirdi, yüksek seçim kurulunu değiştirdi. Aydınlık Yol terörünü malzeme yaptı. İstihbarat devleti ve “terörle mücadele” önlemleriyle Abimael Guzman dahil pek çok lideri yakalattı. Bu arada çoğu iki ateş arasında kalan yoksul köylülerden binlercesi öldü. 1996’da esirlerin vahim durumuna dikkat çekmek için Tupac Amaru’ların giriştiği Japon elçilik eylemi kanla sonuçlanırken, Fujimori gereksiz yere yapılan baskında ölenlerin cesetleriyle fotoğraf çektirmekteydi.
ABD desteğiyle neoliberal gündemini uygulamış, küresel ekonomi ile entegrasyonu da sağlamıştı. Özelleştirmelerin kârının pek azı halka gitmişken, dört kat artmış asgari ücret artık fiyatı dört kat artan elektrik, sekiz kat artan su ve yüzde 3000 zamlanan benzinle yarışmaktaydı.

***

Muhalifleri onu “Chinochet” diye anarken, 2000’de üçüncü kez seçilmeye yeltendi. Ama ülkeyi birlikte yönettiği istihbarat şefi Vladimiro Montesinos’un rüşvet görüntüleri ortalığı karıştırdı. Fujimori, Asya turundan dönmeyip istifasını Japonya’dan fakslamak zorunda kaldı. Bunu reddeden Kongre tarafından “ahlaken iş göremez” gerekçesiyle azlediliverdi.
2000’ler Fujimori’nin görevi kötüye kullanma, yolsuzluklar, ölüm timleri, cinayet, adam kaçırma dahil insan hakları ihlallerinin ortaya serildiği gıyabında yargılama yılları oldu. 2005’te Japonya’da parti kurup ülkeye dönmeye girişmişken, Şili’de Interpol aracılığıyla tutuklandı. 2007’de Peru’ya iade edildi. Bugün 25 yıl hapis cezasını çekmekte.
Ne diyelim, darısı diğer mağdurların başına…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları