Hayalleri hayallerimizdi

30 Kasım 2016 Çarşamba

Çağımızın en büyük devrimcilerinden Fidel Alejandro Castro Ruz 25 Kasım günü 90 yaşında yaşama veda etti. Yoldaşı Ernesto Che Guevara, kuşağımızın sosyalist, devrimci kesimini oluşturan bizler için nasıl yalnızca “Che” idiyse o da yalnızca “Fidel”di. İkisi de hayallerini paylaştığımız, hayalleri hayallerimiz olan yoldaşlarımızdı.
Dünyayla ilgilenmeye, “sol”, “sosyalizm”, “devrim” gibi kavramlarla tanışmaya başladığımız 1960’lı yılların başlarında Fidel ve Che adlarını da duymaya başlamıştık. Onlar, Fidel’in kardeşi Raul Castro’nun da aralarında bulunduğu bir grup gerillayla 2 Aralık 1956’da “Granma” adlı bir tekneyle Küba’ya çıkarma yapmışlar, Oriente’de hükümet kuvvetleriyle girdikleri çatışmada arkadaşlarının büyük çoğunluğunu yitirerek 12 kişi kalıp Sierra Maestra dağlarına çekilmişler, buradan yola çıkarak devlet güçlerine karşı iki yıl süren bir gerilla savaşı yürütmüşlerdi. Giderek siyasi desteğini yitiren ve bir dizi askeri yenilgiye uğrayan diktatör Batista, 31 Aralık 1958’de Dominik Cumhuriyeti’ne kaçmış, Castro ve ona bağlı gerillalar 1959’un ilk günlerinde Havana’ya girmişler, Manuel Urrutia Leo devlet başkanlığına, Castro da başbakanlığa getirilmişti.
Devrimci iktidarın ilk işi fiyatları ve kiraları düşürmek olmuş, ardından köklü bir toprak reformuna girişilmiş, 40 hektarı geçen toprak bedelleri 20 yılda ödenmek üzere kamulaştırılarak halk çiftlikleri olarak işletilmeye başlanmıştı. Toprakların kamulaştırılmasından zarar gören ABD şirketlerinin baskısıyla ABD hükümeti, Küba’ya karşı ekonomik ambargo uygulamaya başlamıştı. Ekonomisi tek ürüne, şeker kamışına dayalı bir ülke olan Küba, öteden beri ABD’ye sattığı şekeri Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’ne satmaya başlamıştı. ABD şirketlerinin elindeki rafineriler, şeker karşılığında SSCB’den alınan ham petrolü işlemeyi reddedince Castro bu rafinerileri devletleştirdi. Bu gelişme ABD ile Küba’nın arasını daha da açmıştı. Devrimden sonra ABD’ye kaçan ve John F. Kennedy yönetiminden silah ve mali destek sağlayan Kübalıların Nisan 1961’de giriştiği Domuzlar Körfezi Çıkarması başarısızlıkla sonuçlandı.
Artık Küba ile ilgili ne bulursak okuyor, okudukça Fidel’e ve Che’ye olan hayranlığımız artıyordu. 1961’de Küba Sosyalist Halk Partisi ile birleşme sonucu ortaya çıkan ve 1965 yılında Küba Komünist Partisi adını alacak olan Birleşmiş Sosyalist Devrim Partisi’nin genel sekreterliğini üstlenen Fidel, ülke içinde çok yönlü ve kapsamlı politikalar uygulamaya başladı. Okuma yazma seferberliği sonunda okuryazarlık oranı yüzde 90’ın üzerine çıktı. Yeni okullar açılarak eğitim olanakları yaygınlaştırıldı. Zenginlik kaynaklarının, ulusal gelirin ve sağlık hizmetlerinin dağılımında köklü değişiklikler gerçekleştirildi. İşsizlik büyük ölçüde ortadan kaldırılırken herkese çalışma yükümlülüğü getirildi. Küba’da 1959’dan sonra ilk kez yerel seçimlerin yapıldığı ve devlet yapısında yeni düzenlemelerin geliştirildiği 1976’da Devlet Konseyi ve Bakanlar Kurulu başkanlığını üstlenen Fidel, güçlü ve merkezi bürokrasiye dayanarak toplumsal ve ekonomik yaşamdaki yönlendirici rolünü sürdürdü.
Ne var ki ABD ambargosu ve ürettiği şeker kamışının en büyük alıcısı olan SSCB’nin 1989 yılında dağılması üzerine uzun süre ekonomik zorluklarla karşılaştı. Her şeye rağmen Küba, tüm Amerika okur yazar düzeyi en yüksek olan ülkedir. İlkokuldan üniversiteye eğitim parasızdır. Devlet, her üniversite mezununa iş sağlamakla yükümlüdür. Ulaşım ve kültür hizmetleri neredeyse parasızdır. Küba sağlık sistemi her açıdan mükemmeldir. Tıp dalında ulaştığı yüksek düzey başta ABD yurttaşları olmak üzere her yıl yüzbinlerce sağlık turistini ülkeye çekmektedir. Turizm sektörü giderek büyümektedir. Küba, tercihi kapitalizm olan birçok Latin Amerika ülkesinden daha ileri bir konumdadır.
Bu gelişmelerde en büyük payı olan ise 31 Temmuz 2006’da sağlık sorunları nedeniyle tüm devlet görevlerini kardeşi Raul Castro’ya bırakan Fidel Castro’dur. O, kişiliğiyle, düşünceleriyle ve başardıklarıyla gelecekte de dünya devrimcilerine ışık tutacaktır.
ÖZÜR: Geçen haftaki “Teşekkür” başlıklı yazımda Kitap Fuarı’nda Cumhuriyet Kitapları standında gazetemizle dayanışmada bulunan dostlarımızı sayarken teknik bir nedenden ötürü Bayrı Nazmi, Ayşe Sarısayın, Tülin Dursun, Sevim Korkmazdinç, Yüksel Pazarkaya, Ömer Özgeç, Turan Feyzioğlu, Sevim Gökyıldız dostlarımızın adları atlanmış. Kendilerinden ve siz değerli okurlarımdan özür dilerim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları