Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
‘Eğer iş yoksa özgürlüğün ne faydası var?’
Pazar günü Tunus’ta devlet başkanlığı seçimlerinin ilk turu gerçekleşti.
Seçim iki açıdan önemli. Birincisi, katılım oranı 2014 seçimlerinde yüzde 64’tü; şimdi yüzde 45’e düştü. İkincisi, kesin sonuçlar açıklanmasa da ikinci tura kalması beklenen iki isim de kendilerini mevcut siyasal yapının ve partilerin dışında gösteren bir kampanya yürüttü. Mesela Brookings Enstitüsü’nden Sharan Grewal’ın aktardığına göre, seçimde birinci gelen Kais Saied, hiçbir partiye üye olmayan, pazar günkü seçimler hariç daha önce hiç oy kullanmayan ve parlamenter demokrasinin sonunun geldiğini düşünen bir üniversite hocası. Ve dikta sonrası dönemin hem laik hem de İslamcı mutabakat partilerinin adaylarını geride bıraktı bu söylem. Özetle, Arap Baharı’nın ateşinin yakıldığı ülkede, temsili demokrasiye ve onun yeni aktörlerine duyulan güven kısa sürede aşındı.
İşaretleri gelmekteydi aslında. 2018’de yapılan Afrobarometre araştırmasına göre “demokrasi en tercih edilir yönetim şeklidir” diyenlerin oranı yüzde 46’ya düşmüştü Tunus’ta. Oysa bu oran, diktatör Benali’nin devrilmesini izleyen ilk yıllarda, örneğin 2013’te yüzde 70’ti. Temsili demokrasinin çekim gücü zayıflarken, “tek parti ya da tek adam yönetimi çaredir” diyenlerin oranı da yeniden yüzde 40’lara yaklaştı. Gençler içinde durum daha vahim. Gençlerin yüzde 69’u seçimlerin bir şeyi değiştirmeyeceğine inanıyor artık.
Belirttim az önce; Tunus, Arap Baharı sürecinin tetikleyicisiydi. Aralık 2010’da seyyar satıcı genç Muhammed Buazizi, tezgâhına zabıtalarca el konulmasının ardından bedenini ateşe vermişti. Bireysel bir geçinememe isyanıydı; ancak genç işsizliği ve hoşnutsuzluğu iyiden iyiye artmaktaydı ülkede. Böyle bir dönemde Buazizi’nin kendini yakmasıyla isyan ülke geneline yayıldı. Tepkilerin odağında diktatör Benali vardı; çünkü halk, ekonomik durumlarının kötülüğüyle ülkenin otoriterce yönetilmesi arasında bir ilişki görüyordu. Adı tam böyle konmasa da, demokrasi gelirse iş, ekmek, refah artacaktı.
Nitekim Benali gitti. Ardından çalkantılı bir dönem geldi. Siyasal İslamcı İhvan yükselişe geçti. İç karışıklıklarla geçen sürecin sonunda İslamcı ve laik yapılar arasında güç paylaşım mutabakatı sağlandı. 2010’da gençlerin isyanıyla başlayan değişim süreci, 2014’te 87 yaşındaki Essibsi’nin devlet başkanı seçilmesiyle sonuçlandı. Makasın yeniden açıldığına kanıttı. O arada İhvan hareketinin partisi, Arap Baharı dalgasının geri çekilişinin ve Siyasal İslamın alanının daralacağının bilinciyle kimi tavizler vererek, İslamcı siyaseti tamamen tasfiye ettirmeden oyunda kalmanın yolu olarak bu yeni iktidar mutabakatına katıldı.
Çözülen mutabakat
Neydi bu iktidar mutabakatı? Eski rejimin kimi aktif unsurlarıyla İslamcı güçleri iktidar paylaşımında uzlaştırma; ekonomideyse IMF programlarından sapmadan, neoliberal modeli kesintisiz uygulamayı sürdürme. Peki sonuç ne oldu? Halkın hayatını iyileştirecek bir ekonomik programdan yoksun demokrasi söylemi yetmedi. İşler daha iyiye gitmedi. İşsizlik oranının yüzde 15 olduğu, hatta gençler arasında yüzde 35’i zorladığı, hayat pahalılığının daha da arttığı, toplumun beklentilerinin karşılanmadığı bir ortamdan söz ediliyor bugün Tunus’ta.
New York Times seçim için Tunuslu gençlere mikrofon uzatmış, Benali’nin devrilmesinden bugüne yaşanan değişimi sormuş. Benali’yi deviren protestolara da katılmış işsiz bir mühendis gencin saptaması çarpıcı: “Hayat daha da kötüye gitti. Borç ve suç arttı. Eğer iş yoksa özgürlüğün bize ne faydası var ki?” Bu şu demek: Halkın çoğunluğu için demokrasi ya da tek adamlık bir hedef değil; iyi yaşam için araç sadece. Yani insanlar, özellikle de geçim derdi çeken çoğunluk bir rejimin iyi olup olmadığını o rejimin ahlaki değeriyle değil, ekonomiye ve hayatlarına etkileriyle, somut işleviyle ölçüyor.
Kıssadan hisse yazısı bu. Bizde de özellikle muhalefette giderek yayılan bir söylem var: “Ekonomi kötüye gidiyor; çünkü demokrasi yok, adalet ve özgürlük yok.” Güzel, ekonomiyle siyaseti ilişkilendiriyor. Ama bir otomatik beklenti yaratıyor; kendiliğinden iyileşme beklentisi. Yani tek adamlıktan temsili demokrasiye geçince ekonomi düzelecek. Tunus, bunun yetmediğinin kanıtı. Demokrasiye geçiş, yeni bir siyasal sözleşme, birlikte yaşamı garanti eden bir hukuk devleti. Evet, bunlar şart. Ama halkın demokrasiye özlemini işle, refahla, adil bir ekonomik düzenle, sosyal haklarla tamamlayacak, neoliberal modelin dışında bir halkçı programa da ihtiyaç var. Bunu bugünden kurmak, anlatmak, işlemek gerekiyor. Sadece “israf” vurgusu yetmez. Aksi halde Tunus örneği önümüzde.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı