İBB, İstanbul Büyükşehir Belediyesi.

İKD, İlerici Kadınlar Derneği.

Bugünlerde bu iki kurumun kamuoyuna iki açıklaması yayımlandı.

Ben bu yazıda biri kamuoyunda büyük yankılar uyandıran, öteki ise hak ettiği ilgiyi görmeyen ama ikisi de aynı siyasal, adli ve ekonomik krizin yani Demokratik Rejim bunalımının belirtilerini dile getiren bu iki açıklamayı aynı anda ele almayı uygun buldum.

***

Dün İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun televizyonlar ve Sosyal Medya aracılığıyla kamuoyuna yaptığı “Kendisine yönelik olan terör suçlamasına ilişkin” açıklaması, bırakınız bir bakanı, bir hükümeti iktidardan düşürmeye yol açacak derecede önemli belge ve bilgileri içeriyordu.

İmamoğlu, sadece kendisine yönelik olan suçlamaların haksızlık ve hukuksuzluklarını ispatlayan belge ve bilgileri açıklamakla yetinmemişti:

Aynı zamanda doğrudan doğruya İçişleri Bakanlığı’nın, İstanbul Valiliği’nin, kendisinden önceki Belediye Başkanının ve Kayyumın da bu suçlamalar bağlamındaki sorumluluklarını belgelemiş ve onları da kamuoyunun dikkatine sunmuştu.

Şimdi İmamoğlu’nun suçsuzluğunu artık net olarak gören kamuoyu, adı geçen bu makamlar hakkında da ne gibi soruşturmalar ve kovuşturmalar yapılacağını beklemektedir.

Çok iyi hazırlanmış olan ve hem hukuksal hem tarihsel açıdan çok önemli bir nitelik taşıyan İmamoğlu’nun bu açıklaması, hiç kuşkusuz, hak ettiği ilgiyi gördü.

Siyasette, mutlaka bugün, bugün olmazsa yarın, çok çok önemli sonuçları olacak.

Özellikle İçişleri Bakanı, İçişleri Bakan Yardımcısı, Adalet Bakanı ve onların emriyle haksız ve hukuksuz işlemlere alet olanlar, üstelik eski İBB Başkanı ve İstanbul Valisi de bu belge ve bilgilerin ışığı altında belli iddialara yanıt vermek durumundadırlar.

Sonuç olarak Ekrem İmamoğlu, haksız ve hukuksuz olarak iptal edilen İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminde başarıyla uyguladığı “Gerçekleri kamuoyuyla anında paylaşmak” yöntemini, kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda da uygulamış ve yine büyük bir başarı sağlamıştır.

***

İlerici Kadınlar Derneği, İKD’nin, yine aynı günlere rastlayan ve Demokratik Rejim bunalımını yansıtan, iktidarın türban konusundaki Anayasa teklifine ilişkin açıklaması ise hak ettiği ilgiyi görmedi.

Açıklama “AKP’nin Anayasa Değişiklik Teklifi Laikliği Tasfiye Girişimidir: Reddediyoruz!” başlığını taşıyor...

2010 yılında yapılan Anayasa değişikliğinin “askeri vesayet ile hesaplaşma” ve “özgürlüklerin genişletilmesi” aldatmacasıyla yargıya müdahalenin aracı haline getirildiğini belirtiyor...

Ve 2017’de yapılan Anayasa değişikliğinin de başkanlık sistemine geçiş ve bugünkü istibdat rejiminin inşası ile sonuçlandığına işaret ediyordu.

Açıklama, AKP iktidarının bu teklifle laikliğin tasfiyesini ve rejim değişikliğini Anayasa bağlamında tescillemek istediğini vurgulamaktaydı.

Türban olayının referanduma götürülme önerisinin temel hak ve özgürlüklerin referanduma konu edilmesi açısından son derece yanlış ve tehlikeli olduğu belirtilmişti.

Teklifin bütün kadınları değil, örtünmeyi mutlak surette korumakta olduğu anlatılıyor, örtünme baskısını önlemeye ve kadınların tercih özgürlüğünü güvence altına almaya dair hiçbir düzenlemenin olmadığına da işaret ediliyordu.

Ayrıca belli bir kıyafet kodunun kamu hizmetleri söz konusu olduğunda korunmasının, devlet organlarının yurttaşlar nezdindeki tarafsızlığını da ortadan kaldırmakta olduğu açıklanıyor, söz konusu teklifin, Anayasa’nın dini kurallara göre düzenlenmesi anlamına geldiği belirtiliyordu.

Anayasa değişiklik önerisindeki aile tanımıyla, tek ebeveynli aile, nikâhsız birliktelikler, farklı cinsel yönelimlerin birliktelikleri gibi pek çok farklı aile biçimine dönük ayrımcılık yapıldığı, değişik cinsel yönelimlere sahip yurttaşların da hedef haline getirilmekte olduğu açıklanıyordu.

Öte yandan önerilen maddenin aileyi çok eşlilik şeklinde de yorumlanmaya açık hale getirmekte olduğu uyarısı yapılmaktaydı.

Bildiri tarikat ve cemaatlerin kapatılmasını öneriyor, bütün kadınları eşitlik, özgürlük ve laiklik mücadelesine güç vermeye çağırarak son buluyordu.

Bildirinin tümünü İKD’nin https://ilericikadinlardernegi.org.tr adresinden okumanızı öneririm.

***

Değerli okurlarım, ikisi de çok önemli olan bu iki açıklamayı birlikte okuduğunuz zaman Demokratik rejim açısından nasıl bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuz daha iyi anlaşılıyor.

Lütfen işsizlik, geçim ve açlık sorunlarıyla bütünleşen bu iki konudaki açıklamaları önümüzdeki seçim bağlamında değerlendiriniz.