Erol Manisalı
Erol Manisalı erolmanisa@yahoo.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Avrupa’ya Neler Oldu?

09 Haziran 2014 Pazartesi

Son Avrupa Parlamentosu seçimlerinde radikal sağın öne çıkması “merkez” ve sosyal demokratların zayıflaması nasıl ortaya çıktı?
- 2008’de ABD ve AB’de başlayan ekonomi (ve finans) krizinin geniş kitleler üzerinde yarattığı refah kaybı mı?
- 1990 sonrası ivme kazanan “neoliberal” uygulamaların büyüttüğü istihdam sorunları mı?
- Sosyal politika ağırlıklı olarak rahatına alışmış Avrupa insanının, yeni küresel düzenin pompaladığı vahşi kapitalizm karşısında zorlanmasının yarattığı rahatsızlıklar mı?
- Avrupa’nın 2008 sonrası artan iktisadi sorunlar karşısında, “ötekilere (yabancılara), Avrupa dışı güce karşı çıkışı mı?”
- AB’nin dev kurumsal mekanizmalarının getirdiği dışsallıklara karşı, “atalet ve baskının yarattığı negatiflikler mi?”
- AB’nin son 25 yılda dünya ölçeğinde “görece olarak küçülmesi”, Çin ve Hindistan’ın küresel pazar paylarını hızla arttırmaları mı?
Bu faktörlerin hepsinin de son Avrupa Parlamentosu seçim sonuçlarına yansıyan etkileri oldu.
Merkezin ve kapitalizmin temel dayanakları olan liberal, muhafazakâr temel partilerinin gerilemesi; buna karşı aşırı sağ ve sol ile birlikte AB kurumlaşmalarına karşı olan partilerin öne çıkması Avrupa’nın geleceği açısından olumsuz sinyaller vermektedir. Çünkü bu seçim sonuçlarının itelediği eğilimler şunlardır:
1) Avrupa’nın içe kapanması,
2) Demokrasinin zarar görmesi,
3) Ötekileştirmenin ve yabancı düşmanlığının beslenmesi.

Çelişki nerede?
Ancak tepkilerin ve seçim sonuçlarının besleyeceği eğilimler, Avrupa (ve AB) için daha da olumsuz sonuçları yığımlı olarak üretecek özelliklere sahiptirler.
Ben yine de umutluyum. Nedenlerine gelince:
- Avrupa (ve AB ülkeleri) derin ve yerleşik bir demokrasi kültürüne sahiptir. Bu birikim, uç ve antidemokratik partilerin ve eğilimlerin önünü kesecektir.
- AB’nin ABD, Çin, Rusya ve Hindistan ile karşı karşıya bulunduğu küresel rekabet ve çekişmesi, “uluslararası ilişkiler açısından” AB’yi zorunlu olarak olumlu (akılcı) bir çizgiye çekecektir.
Avrupa ülkeleri bu derin tarihi birikime sahiptirler. Tepkisel olarak ortaya çıkan aşırı uçlardaki görece başarılar törpülenecek ve geriye itilecektir.
Avrupa insanı kendisini, “azınlıktaki radikallerin kontrolüne bırakmayacak olgunluğu gösterecektir”.

Tarihte görüldü
Bu tür iniş çıkışlar Avrupa tarihinde daha önce de görüldü. Ancak Avrupa ülkeleri (ve toplumsal birikimleri) bu tür aşırılıklar karşısında hep galip geldi. Çünkü “çıkarları” bunu gerektiriyordu.
Avrupa’daki demokrasi kültürü ve birikimi, “kendisi için akılcı yolları” daima bulmuştur. Hitler, Mussolini, Franco, Stalin Batı ve Doğu Avrupa’da rejim olarak yaşatılmamışlardır. Sonuçta akılcılık ve demokrasi Avrupa’da hep galip geldi. Bugün de aynı şey olacaktır.
AB’nin yapısı belki değişim gösterecektir. Ama yıkılmayacak, varlığını sürdürecektir. Çünkü küresel rekabet ve çatışmalar Avrupa ülkeleri için bunu zorunlu kılmaktadır.
1957’den bugüne kadar AB yaşadığı deneyimlerle vazgeçemeyeceği dışsallıkları, “hem kendi içinde hem de uluslararası ilişkilerinde” yarattı.
Türkiye açısından ise özellikle kısa vadeli etkileri olumlu olmaktan uzaktır. Ve aynı zamanda Türkiye’nin iç politikasında, “demokrasinin yeniden kurulup kurulmaması ile bağlantılı olacaktır”.
Çünkü Türkiye’nin AB ile ilişkilerindeki sorunların büyük bölümü, “Türkiye’de demokrasinin uygulanamaması ve çağdaş küresel değerlerden uzaklaşmasından” kaynaklanmaktadır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları