Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Hovardanın Sonu
İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin sergilediği İgor Stravinski’nin (1882-1971) Hovardanın Sonu başlıklı operasını izledim. Sekiz temsilin sonuncusuydu. Umarım gelecek sezon da devam eder. Deneyimli rejisörümüz Aytaç Manizade’nin her zamanki özeni ve araştırmacılığı kendini gösteriyordu. Genç şefimiz Can Okan, son derece titiz yönetimiyle orkestra ve sahne arasında iyi bir denge sağladı. Biz yazarlar, hep gala temsillerini izleriz. Oysa eserler ancak birkaç temsil sonrasında olgunlaşır. Bu temsilde solistler, koro, orkestra, danslar ve sahne üstündeki devinim, yerli yerine oturmuştu. Kolay değil, ne de olsa izleyici kadar yaratıcı kadronun da alışageldiği 19. yüzyılın bel canto operalarından çok farklı bir yapıt sunulmaktaydı. Operadan çıkınca bizimle gelecek, kulağımızda kalan melodiler yoktu. Sahne üstündeki şarkıcılar, sahne çukurundaki orkestracılar ve koltuklarında oturan dinleyiciler için de bir bakıma sınavdı. Oysa eser, 1951’de bestelenmişti. O tarihte doğan çocuklar 66 yaşındalar. Sanat koleksiyoncuları o tarihte yapılmış tabloları kapışıyor; tiyatro meraklıları o dönemin temsillerini kaçırmıyor, edebiyat meraklıları ise romanlarını başucu kitabı olarak kabul ediyorlar.
İgor Stravinski, 20. yüzyılın en değerli bestecilerinden birisi. 19. yüzyıl sonundaki Rus müziğinin ilk polifonik örnekleriyle yetişmiş. Batı’nın akımlarıyla tanıştıktan sonra, kendi ülkesinin folklorunu görkemli renkleriyle dünya müziğine sunmuş. Yirminci yüzyılın ilk yarısında ne kadar akım varsa hemen hepsini uygulamış: Folklorizm (Ateşkuşu), İlkelcilik (Bahar Ayini), Yeni-klasizim (Pulcinella balesi), Empresyonizm (Scherzo Fantastique), Fütürizm (Düğün kantatındaki 4 piyanonun metalik sesi), Neo-Bach (Dumbarton Meşeleri), Caz (Askerin Öyküsü), bunlardan bazıları. 1930’larla gündeme gelen 12-ton yöntemi ve Serializmden uzun süre uzak durmuş. İsviçre ve Fransa vatandaşlıklarına geçtikten sonra 1940’ta Amerika’ya göç edip, 1945’te oradan vatandaşlık almış. Amerika’daki bestelerinde, çağdaşlarından çok sonra, atonaliteyi işlemeye başlamış. Hovardanın Sonu operasında onca yıl karşı çıktığı atonaliteyi kullanması sanat çevrelerini şaşırtmış.
Bu zor oyunu gerçekleştiren Onur Turan (Tom Rakewell), Gülbin Günay (Anne Trulove), Umut Tingür (Nick Shadow), Aylin Ateş (Baba the Turk), Çağrı Köktekin (Sellem), Peyman Yücelkan (Mother Goose) ve Kenan Dağaşan (Trulove), rollerinde çok başarılıydılar. Zira ses yeteneği ve çağdaş kültür bir yana, olağanüstü tiyatroculuk da gerektiren bir yapıt. Opera orkestramız Stravinski’nin müziğini de, klasikleşmiş bir yapıt kadar özenle yorumladı. Rake’s Progress’in sahnelenmesi, 20. ve içinde yaşadığımız 21. yüzyıl müzik sanatına bir örnek. Diğer sanat dallarında olduğu gibi, müzikte de günümüz sanatını tanıtmanın bir göstergesi. Kadıköy dinleyicisinin coşkulu alkışlarıyla sanatçıları desteklemesini de görmezden gelemeyiz.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu