Bizde kulüpler doğru yönetilmiyor. Aslına bakarsanız hiç bir kurumumuz; TFF’si MHK’si doğru yönetilmiyor. Ya da şöyle söylemeli, doğru yöneltilmelerinin önüne her engel konmuş. Çünkü biri alışılmış dışı çağdaş uygulamaya geçtiğinde anında sistem onu dışarı atıyor. Ve insanlarda “ne yaparsan yap o bariyerleri aşmak mümkün değil; ya biat eder sistem içinde kendine iyi bir yer edinirsin ya da dışlanır kaybetmeye mahkûm olursun” duygusu hâkim. Ama bir yerden başlamak gerekmez mi? Kulüplerin kendi dışında gelişen olaylara olmasa da içindeki olaylara müdahale etme yetkisi var çünkü. Ama bizde en başta kulüpler sisteme teslim olmuş. Seçim kazanma ya da kaybetme kaygısı yönetimleri popülizme teslim olmaya itiyor. Doğru kararlar almak yerine herkese mavi boncuk dağıtmaya, günü kurtarmaya yönleniyorlar. Taraftar istiyor diye gereksiz ve kulübü zora sokacak transferler yapılıyor. Sonuçta ne takım iyiye gidiyor ne kulüp kasasını hale yola sokabiliyor. Giderek her şey batıyor.

Bu ortamda doğru stratejiler belirleyip bunları sabırla uygulayacak ehil kişiler barınamıyor. Eyyamcılara, gösteri budalalarına, demagoglara ve rantçılara kalıyor ortam. Daha önceki yazımda da bahsetmiştim. Göztepe bu ortamda sıra dışı bir uygulamayla ilk kez yabancı sermayedarlara hisselerini açtı. Yeni yönetim uluslararası standartta ve düzeyde ama bizim için çok yabancı bir sistem kurdu. Yabancı olunca iyi olur anlayışı tabii ki doğru değil ama işi bilen insanları yerli ya da yabancı bulabilmek ve görev vermek, arkasında durabilmek önemli. Çünkü bizim kulüplerde futbolun yönetimi dünya futbol sektörünü ve işleyişini bilmeyen insanlara emanet ediliyor. Sırf bazı ilişkilerin sonucu olarak. 

Günümüz futbolunda sportif direktörlük ile teknik direktörlük çok farklı meslekler. Daha önce futbol oynamış olmanıza da gerek yok. En başta teknik direktörlükten gelme sportif direktör varsa bu her zaman takımın başındaki hoca için tehdit unsuru. Yedekte bekleyen bir teknik direktör aslında. Göztepe’nin yabancı başkanı Rasmus Ankersen’in çok kısa bir futbolculuk geçmişi var. Midtjylland formasıyla çıktığı ilk maçta ciddi bir sakatlık geçirince sportif yöneticiliğe yöneliyor. Sonra kulübün çeşitli kademelerinde görev alıyor. Ve başarıları ardı ardına geliyor. Brendford’u 74 yıllık tarihinde ilk kez Premier Lig’e çıkarıyor sportif direktör olarak. Sport Republic spor fonunun kurucu ortaklarından. Ve 2021’de Southampton’ı satın alıyor fon. Şimdi de Göztepe’nin yüzde 70’inin sahibi olarak Türkiye’nin ilk yabancı yatırımcısı ve başkanı. İşini iyi bilen bir futbol insanı Göztepe’de bakalım neleri başarabilecek? Ve bu farklı uygulama Türkiye tarihinde nasıl bir değişiklik yaratacak?