Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Muhalefetin dördüncü ortağı

12 Haziran 2015 Cuma

Seçim sonuçları AKP’nin yasamayı, yürütmeyi, yargıyı tek elde, Başkan’da toplama stratejisini halkın kabul etmediğini gösterdi. Orhan Erinç üstadımızın dediği gibidir; “Seçmen, Erdoğan’ın yasama, yürütme ve yargıyı tek elde toplama girişimine ‘dur’ demekle kalmadı, yasama ile yürütmeyi de ayrıştırdı.” Seçmenin bu açık uyarısını kös dinlemek için Erdoğan’ın hiç zaman yitirmeden harekete geçtiğini hep birlikte seyretmekteyiz. Bu “seyretmekteyiz” sözüne bir mim koymanızı “hasseten” rica edeceğim.

***

Erdoğan bir kişiyi yeni hükümeti kurmakla görevlendirmeden, -ki iki görevinden birincisi budur, ikincisi gelen hükümet listesini onaylamaktır, gerisi Meclis’in işidir- iplerin hâlâ elinde olduğunu göstermek istemiş, koalisyon görüşmelerini bizzat yürüteceğini “ihsas” etmiştir demiyorum, ilan etmiştir. Böylece hem AKP’ye, hem muhalefet partilerine “böyle bensiz nereye” demiş olmaktadır. Buradan bir sonuç çıkarmalı mıyız? Evet, öncelikli olarak çıkarılacak sonuç, seçmenlerin Erdoğan’a “bundan böyle illa ki sensiz” demiş olduklarını hatırlamaktır.

***

Oysa oyları yerinde sayan büyük muhalefet partisi CHP’nin Erdoğan’ın çağrısına koşa koşa gittiğini, Meclis’e “riyaset etmesi” beklenen eski başkanını neredeyse sevinç içinde gönderdiğini hayretler içinde gördük. “AKP ile olmaz” iddiasının törpüleneceği belli olmuştur. Büyük sermayenin, ABD’nin, CHP içindeki Derviş hayranlarının da “tamam işte budur” dediklerini tahmin ediyoruz. Tahmin mi ediyoruz; hayır, biz bunu seçimlerden epeyce önce görmüştük. Solda çok değil, birkaç kalemin Selin Sayek Böke Hanımefendi’nin kontenjandan ekonomi yönetiminin başına geçirilmesi planlarına “sosyal demokrasiye bile uymaz” diye mim koydukları hatırlanmalıdır.

***

Seçimlerden önce başlayan, Derviş’in bizzat piyasada görünmesiyle açığa çıkan bu planı Erdoğan iyi bir şekilde değerlendirmiştir. Böyle bir ekonomik plan, neden övgülere boğulduğunu bir türlü anlamadığımız Babacan’ın neoliberal ekonomi politikalarını garantiye alır. Olası bir AKP-CHP koalisyonunun can damarını oluşturur. AKP ile yapılan her koalisyon, yolsuzlukların hesabının sorulacağı, güvenlik yasalarının iptal edileceği, basına baskının kalkacağı, en temel özgürlüklerin, toplantı ve gösteri hakkının önünün açılacağı umutlarını sona erdirir. “Hayır, ne alaka” diyen olursa Erdoğan’ın çağrısına koşa koşa giden Baykal’ı ve ona “seviyorsan git görüş” diyen Kılıçdaroğlu’nu, büyük sermayeyi, Derviş’i iyi izlemelerini salık verebiliriz.

***

Oyları yerinde sayan CHP, emekliye iki maaş ikramiyeyi, “ikramiye kime gidecek; bakkala, markete, piyasaya” diye açıklarken aslında gelir dağılımından bir şey anlamadığını da itiraf etmişti. Tamam biz CHP’den devrimci programlar beklemiyoruz ama neoliberal politikalara teslimiyette Alman sosyal demokratlarına taş çıkarmakta bu kadar hızlı davranacaklarını da sanmıyorduk doğrusu. Yok yok sanmıyor, biliyorduk; seçim öncesi Derviş piyasaya çıktığında, Sayek Böke Hanım konuşmaya başladığında, Babacan övgüsü alıp başını gittiğinde yazmış, söylemiştik.

***

Büyük sermaye, AKP-CHP “büyük koalisyonu” istiyor. Seçmen ise Meclis’te çoğunluğu verdiği muhalefet partilerinden AKP’ye yönelttikleri eleştirilere sahip çıkmalarını bekliyor. Bu partiler “Tamam sen oyunu kullandın, şimdi git evine bekle” diyorlarsa, halk da “Bir yere gideceğim yok; sizi seyretmekle yetinmeyeceğim, sözünüzü tutmazsanız yeni bir seçim beklemem, sokakta bir dördüncü koalisyon ortağınız olduğunu size hatırlatacağım” diyebilir...
Umuyorum diyecektir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları