Yol Ayrımındaki Dünya

08 Temmuz 2016 Cuma

Gerçeklerin adlı adınca yazılmasından hoşlanmayan, “hâlâ mı eski jargon” diyenleri üzmeyelim; emperyalist yerine büyük devletler diyelim, “cumhuriyetçi” ya da “demokrat”, “sosyal demokrat” ya da “muhafazakâr” fark etmiyor; karşılarına fırsat çıktığında aralarındaki çelişkileri ertelemeyi başarıyorlar. Sovyetler’in dağılması böyle bir fırsattı. Dünyada yeni bir düzen kurmak için hızlıca harekete geçtiler. Teorik çerçevesi 70’li yıllarda Milton Friedman tarafından hazırlanan, faşist Şili’de denenen monetarizmin tüm ülkelerin politikasına dönüşmesi böyle başladı.

***

İngiltere’de İşçi Partisi lideri Tony Blair’in, Almanya’da sosyal demokrat Gerhard Schröder’in, Türkiye’de faşist darbe desteğinde Özal’ın neoliberal politikalara ülkelerini teslim etmesi de bu dönemdedir. Almanya’da SPD’de sol politikalarda ısrar eden Oscar Lafontaine’in “Yürek Solda Çarpar” isyanıyla partisini terk etmesinin nedeni de buydu. Yeni düzen yalnızca ekonomide neoliberal politikaların egemenliğini değil, aynı zamanda “renkli devrimleri”, kanlı silahlı müdahaleleri de içeriyordu.

***

Irak işgali öncesi Blair-Bush mesajlaşmaları neoliberal politikalarda anlaşanların ortak savaş paydasında da kolayca buluşabildiklerini gösterdi. Aynı yıllarda Avrupa Birliği’nde sosyal demokratların neoliberalizme teslimiyeti temel politika yaptıklarını, işçi haklarını büyük bir zevkle tırpanladıklarını yakından izlemiştim. Şimdi de dünya, gelir dağılımında makası daha da açan ekonomik politikalara, savaştan medet uman, ırkçı, otoriter eğilimlere yelken açmış görünüyor.

***

Tehlike büyüdü; çünkü neoliberal politikalar iflas etti. Bir süre savaşçı yöntemlerle ayakta kalmayı başardılar ama tüm dünyayı saran kriz yatıştırılamadı. Neoliberal politikaların inatçı sahipleri ise ayakta kalabilmek için iflasın teorisini yapmakta “yeni normal” gibi anlamsız kavramlar uydurmakta ısrarlılar. Aslında gerçeğin farkındadırlar. Başarısızlıklarını IMF’nin yayın organı Finance and Development dergisinde üç imzalı, “Neoliberalism: Oversold- Neo-Liberalizm Abartıldı mı?” başlıklı bir makaleyle itiraf ettiler.

***

Dünya hızla yol ayrımına yaklaşıyor. Doğu’dan, Güney’den, Batı’ya ve Kuzey’e siyasal anlamı büyük göç dalgası ilerliyor. Savaşların hızlandırdığı bu dalganın, krizi daha da tırmandırma ihtimali yüksektir. Bu gidişi önlemek mümkün değil ama ona hâkim olmak için otoriter yönetim eğilimleri de hem Atlantik ötesinde hem Avrupa’da güçleniyor. Irkçı söylemler karşılık buluyor. Türkiye de bu siyasal çerçevenin içinde kendine çıkış arıyor. Genel gidişte de, özelde de tehlike büyüktür.

***

Türkiye’nin egemenleri dış politikalarında radikal değişikliklere gider, büyük devletlerle atışmaktan vazgeçerken, içeride sınıf ittifaklarını güçlendirmek için yoğun çaba içine girdiler. Açıklanan ekonomik önlemler sermaye sınıflarına daha fazla rant aktarmayı, ekonominin yükünü işçi, emekçi sınıflara daha fazla yüklemeyi öngörüyor. İktidarda kalabilmek için ırkçı, milliyetçi politikalarla kitle desteğini stabilize etmeyi, militer desteği kalıcılaştırmayı, muhalefeti tuzağa düşürmeyi hedefliyorlar.
Dünyadaki genel gidişe ayak uydurma, otoriter yönetim heveslerine destek bulma çabasındalar. İtiraz eden, birleşip buluşup “yeter” diyen olmazsa başaracaklarından emin olabilirsiniz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları