Yunanistan Dersleri

17 Temmuz 2015 Cuma

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliğini savunanların iki temel tezi vardır. Birincisi, üyeliğin demokrasi getireceği, demokratik hakları genişleteceği, güvenceye kavuşturacağı, ikincisi; üyelikle ekonominin düze çıkacağı, büyümede yeni rekorlara imza atılacağıdır. İkisi de uydurma, ikisi de yalandır. Yunanistan’ın başına gelenler bu iki büyük yalanın son ama gözleri açacak ölçüde güçlü kanıtıdır. Bakmakla yetinmiyor, görmeyi daha önemli buluyorsanız kuşkusuz.

***

AB’nin son dayatmaları, Yunan halkının eğilimini güçlü bir şekilde belli etmesine karşın ağır bastı. Yunan parlamentosu tüm koşulları kabul etti. Halkın kararını dikkate almayan SYRİZA ve bir kısım muhalefet milletvekilleri ekonomi politikaları konusunda karar verme hakkını Yunan halkının isteklerini, sokakları, Stigma Meydanı’nı dikkate almaksızın Troyka’ya devrettiler. Dayatmalara karşı çıkan, AB yetkililerinin istenmeyen adam ilan ettikleri Maliye Bakanı Varoufakis’in istifası da AB’nin demokrasi getireceği yalanının bir başka kanıtı oldu. Egemen bir ülkenin bakanı AB kodamanlarının emriyle görevden alındı; istifaya zorlandı.

***

Bütün bu gelişmeler AB üyeliğini kurtuluş gibi görenlere hele hele onun getireceği kurallarla ülkenin demokratikleşeceğini savunanlara ders olmalıdır. AB’nin merkez ülkeler dışında kalan ülkelere demokrasi getirmek, ekonomilerini geliştirmek gibi bir niyeti, kararı, uygulaması yoktur. Genişleme politikalarının çökmesi onları da Birliğin yapısını yeniden gözden geçirmeye yöneltecektir. Aslında bugünkü durumu öngörmüşler, teorik bazda kimi hazırlıklar da yapmışlardı. Yunanistan olayı bir zamanlar Helmut Schmidt ve Joschka Fisher tarafından ısrarla savunulan “Üç Halkalı Birlik” modelinin yeniden gündeme getirileceğini gösteriyor. Başta Almanya olmak üzere merkez ülkeleri, kredi verdikleri çeper ülkelerin karar mekanizmalarında yer almasını istemiyorlar. Yunanistan bunalımı bu açıdan onlara da ders oldu.

***

Varoufakis’in anlattıkları da bu durumu kanıtlıyor. AB’nin kodamanlarının sıkıştıkları zaman demokrasi, kural, ortaklık falan dinlemediklerini gösteriyor. Bu demokrasi karşıtlığını, AB anayasası sayılacak belgenin üye ülkelerde halkoyuna sunulduğu zaman da görmüştük. Halkoylamalarında olumsuz sonuçlar çıktığında karar verme hakkını halkın elinden almış, daha kolay yönetebildikleri parlamentolara devretmeyi tercih etmişlerdi. Şimdi daha ağırını söylemekten kaçınmıyorlar. Yunanistan’da halkoylaması hatırlatıldığında “ne yani her seçimde, her oylamada karar mı değiştireceğiz” diyebiliyorlar. Ne kendi ülkelerinde, ne de çeperde demokrasi umurlarındadır. Rasyonel düşünen, krizlerden kurtulabilmek, kendi ekonomilerini ayakta tutabilmek için akıllı bir tefeci gibi düşünen ülkeler birliği ile karşı karşıyayız.

***

Tefecinin tuzağına düşmek istemeyenler, demokrasiyi de ekonomiyi de başkalarına bırakmamayı öğrenmelidirler. Masaya elleri kolları bağlı oturanlar kaybetmeye mahkûmdurlar, Yunanistan’da olup bitenler “AB de AB” diye tutturanlara ders olmalıdır... Olur mu bilmem...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları