Bazı aydınların ‘Ermeni kardeşler’inden özür dilemeleriyle başlayan tartışma, sonunda Süheyl Batum’u da çileden çıkarmış. Hukuka ve siyasete hâkimiyeti, sağduyulu ve soğukkanlı yaklaşımı ile tanınan Süheyl Hoca, bir gün televizyon seyretmiş, görüşü değişmiş.
Bakın nasıl olmuş.
‘Özür’le ilgili tartışmanın yapıldığı programı izlemeye başlarken Batum’un düşüncesi şudur: Ben imzaya açılan bildirinin yazım biçimine de hedefine de katılmıyorum. Neden Ermeni yurttaşlarımızı değil de Batılıları ve diyasporayı hedef aldığını da anlamıyorum. Ama yine de böyle düşünenlerin var olması gerektiğine, herkesin benimle aynı düşünmemesinin doğal olduğuna inanıyorum. Çünkü demokrasi, farklı düşünme, farklı olabilme hakkına dayanır. Bu demokrasinin zorunlu bir koşuludur.
Süheyl Hoca bu duygular içinde televizyon izlerken duyduklarıyla şaşkına dönüyor. Dinledikleri arasında gazeteciler, Avrupa Birliği uzmanları, emekli diplomatlar vardır. Ve kimileri özür kampanyasını öylesine savunmaktadırlar ki, Süheyl Batum irkilir.
Örneğin biri, kampanyanın Türkiye’ye zarar vereceği yönündeki bir soruya karşı şöyle demektedir: ‘Zaten soykırımla suçlanan Türkiye değil ki, ilgili olan Osmanlı İmparatorluğu ve İttihat ve Terakki hükümeti, biz değiliz, bizi ilgilendirmez.’
Süheyl Hoca’nın, ertesi günkü yazısında soracağı soru hazırdır: ‘ASALA ve benzeri örgütler tarafından katledilen çoğu diplomat 42 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, İttihat Terakki üyesi miydi? Osmanlı tebaası mıydı? Türkiye’nin diplomatları değil miydiler? Hani Türkiye ile hiç ilgisi yoktu olayın?’
Bir başka soru: ‘Ermeni soykırımı olmadı’ diyenlere hapis cezası verilmesini öngören yasa Fransız Meclisi’nde tartışılırken söylenenler neydi? Hani milletvekilleri René Rouquet’nin, François Rochebloine’ın, Richard Mallié’nin, Pierre Lequiller’nin, Thierry Mariani’nin, Rudy Salles’in ve Patrick Deveciyan’ın söyledikleri. Muhatabın Türkiye olduğunu, Türkiye’nin soykırımın tanınması önünde engel olduğunu, Türkiye’nin sağa sola insan hakları dersi verecek konumda olmadığını, hatta AB’ye girebilmek için önce Türkiye’nin tarihi ile hesaplaşması gerektiğini söylemediler mi?’\t\t\t\t
***
Süheyl Hoca bir başka yorumla bir kez daha irkilir. Televizyonda emekli bir diplomat, şu yorumu dile getirmektedir: ‘Zaten BM Soykırımın Önlenmesi Sözleşmesi’nde hedef alınan kişilerdir, devletler ya da toplumlar değil. Bu nedenle zaten Osmanlı’nın ya da Türkiye’nin sorumluluğu yoktur.’
Oysa o diplomatın bilmesi gerekir ki, 26 Şubat 2007 tarihli Bosna Hersek / Sırbistan Karadağ kararında, La Haye Adalet Divanı tam tersini söylemiştir. Sözleşmenin 1’inci maddesi devletleri sorumlu tutmaktadır.
Bu kadarı fazladır. Cahilliğe, bilgisizliğe, yanıltmaya isyan eden Süheyl Hoca, televizyonun karşısından kalkar, kâğıdı kalemi eline alır. (25 Aralık, Vatan).