Yağmurlu, soğuk bir Ege sabahında uyandım.

Önceki akşam saatlerinde Ankara’dan gelen sarsıcı haber, gazetelerin manşetlerinde:

“12 adaya vize yok!”

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), haklarında eski “mahkûmiyet kararlarını” gerekçe göstererek yedisi BDP’nin desteklediği 12 bağımsız milletvekili adayının seçimlere giremeyeceğini açıklamıştı. YSK’nin gerekçesi ilginçti:

“Yedekleri yok!”

BDP ayrıca Mersin, Elazığ ve Siirt’te tek aday gösterdiği için bu üç kentte seçimlere giremeyecek.

***

YSK’nin kararı tepkilere neden oldu. TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin de tepkisini dile getirdi:

“Karar parlamentonun misyonunu zayıflatmıştır. Şartlar elverişliyse YSK kararını yeniden gözden geçirmeli.”

Yazı masamın başındayım...

Yağmur iyice hızlandı!..

Gözlerim TV ekranlarında...

Bir yandan Cumhuriyet yazarı ve ressam Bedri Baykam ve asistanı Tuba Kurtulmuş’un bıçaklı saldırıya uğramalarıyla ilgili gelişmeleri izliyor, öte yandan yazımı yazmaya çalışıyorum...

Bedri’nin fotoğrafları...

Sağ eliyle bıçaklandığı yeri tutuyor ve bağırıyor:

“Ölüyorum, hastaneye kaldırın!”

Bir tanrının kulu yardım etmiyor Bedri’ye.

Ne biçim ülkedir burası...

İnsanlar vicdanlarını mı sattı ne?

***

Yağmur pencere camlarına vuruyor.

Bir yok oluş, insan olmayı yitirmiş bir toplum.

Boş vermişlik!..

Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın anlayışı!

Yüreğime mıh gibi saplanan acı...

Hepsi iç içe!..

Bedri’nin çığlığı, YSK’nin 12 Haziran seçimlerine açık bir biçimde müdahalesi...

Leyla Zana, Hatip Dicle, Gültan Kışanak, Ertuğrul Kürkçü ve öteki milletvekili adayları...

YSK kimin adına yaptı bu operasyonu?

Sebahat Tuncel ve Gültan Kışanak 2007 seçimlerine katılırken YSK’nin aklı neredeydi?

Bu karar salt YSK kararı değildir, arkasında bir siyasal güç vardır...

CHP’li Sezgin Tanrıkulu’nun söylediği gibi, demokrasi açısından büyük bir ayıp, büyük eksiklik ve hukuk dışılıktır.

Eğer düzeltilmezse demokrasimizin üzerinde “kara bir leke” olarak kalacaktır.

Şimdi ben soruyorum:

“Bu mudur demokrasi, bu mudur hukuk?”

***

Yıllardır 12 Eylül faşizminin getirdiği Siyasi Partiler ve Seçim Yasası’nın ne denli ilkel olduğunu yazıp çiziyoruz.

Dört yıl önceki hukuksal sorunları bugün önlerine engel olarak getiren düşünce kimlerin ürünüdür?

12 Eylül anayasa halkoylamasında AKP bu düzenlemeyi neden getirmedi?

Yüzde 10 seçim engeli benim ülkemde 30 yıldır kaldırılmıyor?

Gerekçesi ne?

İstikrar bozulur!..

Türkiye’de “hukuk garabeti” olduğunu, artık görmeyen gözler bile görüyor...

2007’de seçilmiş milletvekillerine 2011 yılında şöyle deniliyor:

“Şimdi seçilemezsiniz!”

Güler misiniz, ağlar mısınız!

Söyleyin ne yaparsınız?

***

Yağmur daha da hızlandı...

Pencereden dışarıya bakıyorum...

Bedri Baykam’ın çığlığı yankılanıyor kaldığım otelin odasında:

“Ölüyorum, hastaneye kaldırın!”

Umursamazlık!..

Korkaklık!..

Vicdansızlık!..

Bedri’ye ve asistanına yapılan bu saldırı karşısında niçin ayağa kalkmıyor aydınlar, sanatçılar, gençler, bilim insanları, niçin!..

Türkiye nereden nereye geldi, bilmem farkında mısınız?

Saldırgan neden bıçaklamış Bedri’yi?

Gıcık oluyormuş...

***

Gözlerim televizyon ekranlarında...

Başbakan Erdoğan’ın o sözleri geliyor aklıma:

“Biz de gösteri yapan 2 bin öğrencinin karşısına 5 bin, 10 bin öğrenci koyarız!”

Ve 12 bağımsız milletvekili adayı hakkında YSK’nin aldığı karar:

“Milletvekili adayı olamazsınız!”

Canım sıkılıyor canım!..

Ya sizin?