Aykut Kocaman, Fenerbahçe’de uyguladığı oyun sistemiyle uzun süredir çok büyük eleştiri alıyor. Futbolcu tercihleri, sahaya çıkan kadronun dizilişi, skor üstünlüğü yakalandığında takımın geri çekilip ‘koruma’ içgüdüsüne bürünmesi, Kocaman’ın hedef alındığı, beğenilmediği unsurların başında geliyor. Kadro kalitesine bakıldığında, aslında Sarı - Lacivertli kulübün yöneticilerinin de söylediği gibi Fenerbahçe, Türkiye standartlarının hayli üzerinde; Avrupa ayarında önemli işlere imza atabilecek kapasitede.. Sezon başından bu yana yönetim içindeki sıkıntılara, Alex krizine ve Kocaman’ın istifa edip geri dönmüş olmasına karşın Fenerbahçe’nin UEFA Avrupa Ligi’nde çeyrek finali kovalaması takımın katettiği mesafeyi gözler önüne seriyor. Üstelik UEFA’nın önce BATE Borisov’la yapılan, ardından da Plzen’le İstanbul’da oynanacak rövanş maçını ‘seyircisiz’ ilan etmesiyle Sarı - Lacivertli camianın moralini bozmuş olmasına rağmen...

UEFA’da son 16’ya kalan diğer takımlara bakıldığında Viktoria Plzen, belki ‘şeker gibi’ kura değildi ancak eşleşilecek en iyi takımların başındaydı. Çek Cumhuriyeti temsilcisi, UEFA Avrupa Ligi’nin Inter’le birlikte en golcü takımı olma, kalesinde en az gol gören ekibi durumunda bulunma, bir önceki turda İtalya Ligi’nde şampiyonluk kovalayan Napoli’ye 2 maçta 5 gol atma başarılarını gösterdi. Tüm bunlar Plzen için önemli birer referans noktasıydı. Ta ki düne kadar.

İlk maçın deplasmanda olması Fenerbahçe için kontrolü ele alma adına önemli bir fırsattı. Gelin görün ki Meireles’in cezasının sürmesi, Emre Belözoğlu’nun statü gereği forma giyememesi Sarı - Lacivertlilerin oyun koordinasyonunu ister istemez etkiliyor. Selçuk Şahin - Mehmet Topal ikilisi beklenen seviyede değil, Emre ve Meireles’e oranla çok yetersiz. Zaten bu durum ilk 45 dakikada kendini çok belli etti. Fenerbahçe hücuma çıkışlarda organize olamadı, kritik noktalardaki top kayıpları takımın direncini düşürdü. Yobo’nun bu kadar kötü oynadığını ilk kez gördük. Plzen, çok hızlı ve etkili giremedi oyuna ama kontraataklar yakalamayı başardı. 37. dakikada Rajtoral’ın şutu üst direkten döndü, devamındaki iki vuruşu Sarı - Lacivertli savunma kale önünden çıkardı. 42’de Sow sağ çizgiden çevirdi, Kuyt kale çizgisi önünde topu dışarı attı.

İkinci yarı Plzen, sürekli bekleyen taraftı. Tam anlamıyla ‘uyutma’ taktiği uyguladı. Fenerbahçe ise rakip kalede tehlikeli pozisyonlar yakaladı. 59. dakikada Sow’un ceza sahası dışından sert şutunu kaleci Kozacik kornere çeldi. 66’da Ziegler’in kullandığı frikikte yine Kozacik başarılıydı. Gol “geliyorum” diyordu. Bekleyiş, 81. dakikada son buldu. Gökhan Gönül’ün sağ kanattan ortasında Sow ceza sahasında kafayı vurdu, kaleci çeldi. Boşta kalan topa Webo kafayla vurdu ve Fenerbahçe’yi 1 - 0 öne geçirdi. Bu gol, çeyrek final yolunda ‘altın’ değeri taşıyor. Dün geceki 90 dakika, aslında Plzen’in önceki turlarda gösterdiği performansa rağmen çok da organize bir takım olmadığını kanıtladı. Şimdi sıra Kadıköy’deki rövanşta... Maçın seyircisiz oynanacak olması belki dezavantaj ama Fenerbahçe akıllı bir futbolla taraftarına çeyrek finali hediye etmesini bilecektir.