Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Kripto
Recep Tayyip Erdoğan’ın “Devletin kriptolu telefonlarını bile oradan dinliyorlar, bunlar bu kadar alçak” sözü, yalnızca oğlu ile yaptığı görüşmelerin bir itirafı gibi algılandı. Oysa, bu sözün iki ayrı önemi vardı:
1- Başbakan, ona, devletin çok gizli görüşmeleri için kendisine emanet edilmiş kriptolu telefonu özel işlerinde, hatta kendisine yönelik olası bir soruşturmaya karşı önlem almak amacıyla kullanıyor.
2- Erdoğan’ın iktidarını güçlendirmek, toplum ve muhalif her kesim üzerinde baskı kurabilmek için şimdiye değin göz yumduğu cemaat yapısı devlete o denli sızmış ki, Başbakan’ın kriptolu telefonunu bile dinleyebiliyor.
Aslında Erdoğan’ın itirafı, Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasal İslamcılar tarafından ne noktaya getirildiğinin en çarpıcı kanıtı!
Ne Oluyoruz?
Hesaba çekilecekler hesap soruyor. Tan yerimizi körleştiren yavuz hırsızların gözü kararmış bir kere.
Devlet içindeki devletçikler mahalle cadalozları gibi saç saça, baş başa birbirine girmiş. En aşağılık sövgülerin, en yakası açılmadık küfürlerin çiğliği, keskin çığlıklar halinde kulak zarlarımızı yırtıp beynimizi zonklatırken... Evlerin kuytuluklarından ve yastık altlarından fışkıran kara paraların satın aldığı çirkeflik ve yüzsüzlük, büyük bir öğürtü ile boş laf olarak üstümüze başımıza boşalıyor.
Bir yanda, sıfır numara salaklardan oluşan mızıka takımı “Dik dur, eğilme, vatan seninle gurur duyuyor” nağmelerini seslendirirken... Öte yanda, şaşkınlıktan ağzı açık kalmış kopkoyu bir yalnızlık...
Ahlaksızın cesareti karşısında sürükleniş, büzüşme, küçülerek yok olma hali sanki.
Zaman, o zaman. “Dur”, hatta anlamayana “höt” deme zamanı. Haziran direnişinin ruhunu çağırma zamanı.
Fatih ile Görüşme
- Alo Fatih, ne yapıyorsun? - Bizans’ı yıkıyorum.
- Oh, ne güzel. Ben de Cumhuriyeti yıkıyorum.
- Yasa koydum! Kim tahta çıkarsa, padişahın geleceği için öteki kardeşlerini boğduracak
. - Ben de yasa çıkardım. Hukuku boğuyorum.
- Bana dik baktığı için sadrazamım Çandarlı Halil Paşa’yı hapsettim. Yetmedi, gözlerine mil çektim, sonra da idam ettim. - Ben de bana karşı basın toplantısı yaptığı için Genelkurmay başkanımı ömür boyu tutsak kıldım. - Ayasofya’yı cami yaptım.
- Ben de Çamlıca’yı.
- Damadım Zağanos Paşa, eşim Nefise Hatun vakıflar kurdu.
- Mahdumlarım ve kerimelerim onların izini sürüyor.
- Ama benim damadımın torunları, o vakıfları Türkiye Cumhuriyeti’ne devretti.
- Bizimkiler de ondan devralıyorlar işte.
- Eflak’ı, Boğdan’ı, Bosna’yı, Arnavutluk’u aldım.
- Ben Güneydoğu’yu veriyorum, yakında da Suriye seferine çıkacağım Allah izin verirse.
- Maşallah, hazinen de benimkiyle yarışırmış hani...
- Bir dakika izin, diğer telefondan bizim oğlan arıyor da...
- Babacım, paraları nereye koyayım?
- Oğlum, sıfırla diyorum, sıfırla. Bak, laf, söz oluyor. Sağır sultan bir yana, Fatih Sultan Mehmet bile duymuş götürdüğümüzü...
Sıkıysa
Özerklik kesmemiş olmalı ki, Güneydoğu’daki illere “özgür Kürdistan” pankartları asılıyormuş.
Ekranda izledik, Şırnak’ta Irak sınır hattına güvenlik yolu yapılması sırasında, BDP’lilerin yanındaki bir kişi, askeri yetkiliye, “Sıkıysa, PKK buradayken gelseydiniz ya” demeye getirdi.
Eh ne de olsa; “başkan”ıyla, okuluyla, ordusuyla, polisiyle, belediyesiyle devlet içinde devlet kurmaya hazırlanıyorlar. Hele bir de MİT Yasası çıksın, AKP ile birlikte düğün dernek ilan ederler artık.
Selam
ABD’ye sığınmış emekli vaizin tarikatı, birilerini “Selam” örgütünden oldukları gerekçesiyle dinlemiş.
Kaçış yok! Geri kalanları da AKP, yeni MİT Yasası sayesinde “Esselamünaleyküm örgütündendir” diye dinleyecektir.
Şimdi
Diyor ki, “Baykal’ın da, MHP milletvekillerinin de kasetini çıkaran cemaatti.”
Madem öyleydi, niye o zaman olayların üzerine gitmedin?
Gitmedi, çünkü cemaatle kan kardeşti... İşine gelmişti.
Ulusal ordu tasfiye edilirken de, kozmik odalara girilirken de, insanlar tutuklanırken de, cezaevlerinde ölürken de işine gelmişti.
Laboratuvar Çalışması
ODTÜ’lü öğrencileri gaza boğan baskıcı anlayışın kaynağını, mimar Tezcan Karakuş Candan’ın “Neoliberal Laboratuvar Şili” adlı kitabında bulabiliyoruz. Candan, diktatör Pinochet ile AKP iktidarının uygulamalarını karşılaştırmış:
“Allende hükümetini destekleyen bölgelerin muhalefetten arındırılarak kent içerisinde steril bölgeler haline getirilmesi, Pinochet’nin kentsel ölçekte aldığı ilk önlemlerdi. Kentsel dönüşüm, ülkemizde de benzer bir şekilde ekonomik rant, siyasi ve sosyal dönüşümleri de içerisinde barındırarak devam etmektedir.
Bugün AKP hükümeti ile kentsel yaşamın totaliterleşmesi, kentlerin, yerinden edilmelerle steril hale getirilmesinin Pinochet’nin kentsel sterilizasyonu arasındaki benzerlik, neoliberal politikalarda yatmaktadır.”
Hırsız
2. Abdülhamid döneminde “burun” demek yasaktı. 3. Abdülhamid döneminde “hırsız” demek yasak!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- ‘Toprak bütünlüğü’ masalı ve Suriye: İmkânsız bir ülke