Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Umudun sonu, kurtuluşun başı
Yaşanmış öyküler, kurgu öykülerden daha etkileyicidir. Çünkü gerçeğe dayalı inandırıcılığın yanı sıra, yeniden “olabilirlik” umudu aşılar ya da tehdidi taşırlar. Okuyana ve dinleyene “Benim de başıma gelebilir” diye düşündürürler.
Anlatacağım öykü, böyle bir öykü. Çıkmayan candan umut kesilmeyeceğini, her an, her şeyin değişebileceğini öyle güzel anımsatıyor ki...
Bakırköy Ermenilerinden doktor Peştemalcıyan ve ailesi, 1930’lu yıllarda Almanya’ya göçer, Berlin’de bir halı kilim mağazası açarlar. İşleri yolunda gider. Doktor Peştemalcıyan bir süre sonra mağazayı oğlu Aram’a devreder. Ama İkinci Dünya Savaşı’yla birlikte, aile için zor günler başlar.1943’ün sonuna doğru Almanların savaşı yitirecekleri belli olur. 1945 yılı başında karşı saldırıya geçen Kızıl Ordu, 25 Nisan’da Berlin’i kuşatır ve kısa sürede işgal eder.
UMUDUN SONU
Zaten yakılıp yıkılan kent, Batı’dan müttefik orduları gelene kadar Sovyet askerlerinin yağma ve talanına bırakılır. Yalnız talan mı? Ruslara daha sonra Batılı müttefiklerin de katılacağı işgal güçleri askerlerinin, kızlara ve kadınlara tecavüzü sıradanlaşır, inanılmaz boyutlara ulaşır.
Berlin’i işgal eden Kızıl Ordu komutanlığı, Berlin’de tüm kapıların askerlerine açık tutulması için bir emir yayımlamıştır. Savaşı zor koşullar altında olsa da sağ salim atlatabilen Peştemalcıyan ailesi de ister istemez emre uyar. Zaten arka bölümünde yaşadıkları halı mağazasının kapılarını açarlar.
Korkulu beklentileri uzun sürmez. Çekik gözlü, vahşi görünümlü iki Rus askeri, bağıra çağıra mağazaya dalar. Aram Peştemalcıyan ve eşi, bir köşede aralarına aldıkları kızlarına siper olmuş, endişeyle onları izlemektedir. Askerlerden biri halılarla ilgilenirken, diğeri çevreyi kolaçan ediyormuş gibi aileye yaklaşır ve elini genç kıza doğru uzatır.
KURTULUŞUN BAŞLANGICI
Aram, içgüdüsel bir hareketle atılıp kızına uzanan eli bileğinden yakalar. Çekik gözlü asker, anında çektiği tabancayı babanın şakağına dayar. Aram’ın ağzından aynı içgüdüsellikle “Şimdi b.ku yedik!” sözleri dökülür. Asker şaşkınlıkla tabancayı indirip “Ne dedun, ne dedun?” demez mi? Aram da şaşkınlıkla tekrarlar: “Şimdi b.ku yedik!” Asker bu kez sevinçle Aram’ın boynuna sarılır. Şok üstüne şok yaşayan Peştemalcıyan ailesi, olayı kavramaya çalışırken asker sevinçle haykırmaktadır: “Miz gan gardaşız, men senig gardaşınam!”
Mağazayı basanlar, Sovyet ordusundaki Kırgız askerlerdir ve Aram’ın Türkçe konuştuğunu duyunca “kan kardeşliği” durumu ortaya çıkmıştır. Karşılıklı şok atlatılınca Peştemalcıyan ailesi rahat bir soluk alır, askerlerle çay içilir, yarenlik edilir ve sonraki günlerde iki Kırgız, mağazayı Rusların talanından korumak üzere gönüllü bekçilik yaparlar.
CELİ SÜLÜS HATTI
Aradan yıllar geçer. Peştemalcıyan ailesi, bir gün halı mağazasına gelen Türk gazeteciye, hem yaşadıkları olayı anlatır hem de yaşamlarının seyrini değiştiren “Şimdi b.ku yedik!” tümcesini bir hattata yazdırıp duvara asmak istediklerini söylerler.
Gazeteci, Türkiye’ye döndüğünde hattat ve mücellit Emin Barın’ın Çemberlitaş’taki atölyesine gidip söylenen tümceyi hat olarak sipariş eder. Emin Barın, lafın edepsizliği nedeniyle bir süre kararsız kalır. Ama Almanya’da kendisinin de çektiği savaş çilesini düşününce kabul eder. “Şimdi b.ku yedik” sözünü “celi sülüs” usulünde yazar, çevresini “hatip ebrusu” ile süsler. Hazırlanan levha, Almanya’ya, Peştemalcıyan ailesine gönderilir.
Demem o ki, umut yaşamın ta kendisidir. Her şeyin bittiğini sandığınız an, belki de her şeyin başladığı zamandır. Gördüğünüz gibi bazen “b.ku yemek” bile, kurtuluşun müjdesidir!
GAZETECİNİN ADI YOK
Berlin’in Sovyetler tarafından işgali sırasında Peştemalcıyan ailesinin yaşamını değiştiren “celi sülüs” hattın öyküsü, 17 Temmuz 1966 tarihli Yeni Gazete’de “Levhaya bir ailenin hayatını kurtaran argo cümle yazıldı” açıklamasıyla yer almış. İnterneti taradım, haberin haberine ulaştım, ama Yeni Gazete’nin baskısına ve gazetecinin adına ne yazık ki erişemedim.
1945 yılında Berlin’i işgaliyle Nazi Almanyası’nın sonunu ilan eden Kızıl Ordu’nun, parlamento binası Reischtag’ın tepesine SSCB bayrağını diken üç askerinden biri de Dağıstanlı Abdülhakim İsmailov’du. 2010 yılı şubat ayında, Dağıstan’ın Hasavyurt yöresindeki Çagar-Otav köyünde 94 yaşında ölen Abdülhakim İsmailov, Sovyetler’in en büyük devlet nişanı olan “Rusya Kahramanı” madalyasına sahipti.*
KISSADAN HİSSE
* 2013 yılında yazdığım bu gerçek öyküyü, topluca “B.ku yedik” diye düşündüğümüz 2025 yılının arefesinde sizlerle paylaşmak istedim sevgili okurlarım. En umulmadık anda karşımıza çıkıp en garip biçimde gerçekleşen olasılığa umut denir. Yeni yılda hepinize gerçekleşen umutlar dilerim.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
-
İmamoğlu ve İBB’yle ilgili 560 milyar iddiasına yanıt
-
Mustafa Balbay sert eleştirdi
-
Mezhep çatışması değil insanlık suçu
-
Emekliye bayram ikramiyesi ne kadar olacak?
-
Alfa Romeo'nun ilk elektrikli modeli: Junior Elettrica
-
'Kayyum atamaları, hukuksuzluk ve kontrollü kaos'
-
AKP’de kongre öncesi hazırlığı devam ediyor: Prof. Kalay
-
Emeklilerin Gözü Bayram İkramiyesinde: Beklentiler Karşı
-
Hutbelerde Bunlara Dikkat Edin!
-
Ekonomist Atilla Özkan'dan Şok Eden Enflasyon Yorumu!
En Çok Okunan Haberler
-
Cem Küçük'e canlı yayında sert tepki!
-
Hakan Fidan'a 'İmamoğlu' tepkisi
-
İmamoğlu'nun diplomasına ilişkin flaş gelişme!
-
İBB operasyonlarına halktan büyük tepki!
-
Alışverişe çıkan Ticaret Bakanı'na, CHP'den ilk yanıt!
-
Özel'den TOBB Başkanı'na sert yanıt!
-
'Boykot' çağrısı uyutmadı!
-
Özel'den derbi için çağrı
-
O kişilerin emekliliği iptal edilecek!
-
Tutuklu başkan için kritik rapor