1 Mayıs ve küreselleşme...

30 Nisan 2020 Perşembe

Bu yıl 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı koronavirüs salgını gölgesinde, gelecek nasıl şekillenecek, sorusunun çengelinde kutluyoruz.

Emeğin en yüce değer değil, ne yazık ki en cüce değer sayıldığı günlerdeyiz.

İktidarı kullananlar, “salgında ilk kurtarılacak” diye düşündükleri kesimler için hemen harekete geçtiler. Onlara, “İşçi çıkarabilirsin ama bunun adı çıkarma olmasın, izne yollamış ol” dediler. Bu yolla işinden olanlar, böylece “işsiz” de sayılmayacak, işsizlik rakamları da yüksek görünmeyecek!

Sanayi Devrimi’yle makine, insan emeğinin yerini alırken, insana makineden daha az değerin verildiği dönemleri yaşadık. 1 Mayıs 1886’da ABD’deki işçiler, günde 12 saat çalışmanın 8 saate indirilmesi için canları pahasına mücadele ettiler. İlk kez beyaz ve siyah binlerce işçi omuz omuza yürüdü. Ertesi yıldan itibaren 1 Mayıs evrensel olarak İşçi Bayramı ilan edildi. Türkiye’de de ilk kez 1923’te resmen kutlandı. 1 Mayıs 1977’de 500 bin kişinin buluştuğu Taksim kutlaması kana bulandı, 34 kişi yaşamını yitirdi. Onları saygıyla anıyoruz. 2009’da da 1 Mayıs resmi tatil olarak kabul edildi.

***

1980’li yıllardan itibaren yükselen yeni küreselleşme dalgasının özü şuydu:

Sermayenin önünde engel olmayacak, ulusal sınırlar sermayeye işlemeyecek, para küreselleşecek!

ABD’de Reaganizm, İngiltere’de Thatcherizm olarak yükselen bu dalgaya Türkiye de Özalizmle katıldı. Ancak o dönemin ANAP’ı küreselleşmeye tam hitap edemedi, bunu AKP tamamladı. AKP, siyasal İslamın iktidarı görüntüsü altında vahşi kapitalizmin iktidarıdır.

ANAP, 7-8 milyar dolarlık özelleştirme yaptı, AKP 64.

AKP iktidara geldiğinde emeğinin karşılığını maaş ve ücret olarak alanların milli gelirdeki payı yüzde 35’ti. 18 yıl sonra bu oran yüzde 18’e indi.

AKP, emekliler ve bütün çalışanların gerçek maaşını büyük ölçüde azalttı. Kestiğinin bir kısmını yardım olarak veriyor, “Ben gidersem bunlar da gider” deyip yoksulluğu oy deposu olarak kullanıyor.

Dünyada her geçen yıl emeklilik maaşı bağlama oranı düşen bir ülke var mı?

Var... Türkiye!

Gerek AKP gerek finans küreselleşmecileri, konu çalışanlar olunca moda deyiş olarak şunu söylüyorlar:

Her şeyi devletten beklememek gerek!

Özünde doğru ama enerjiden ulaşıma, sağlıktan altyapıya kadar bugün bütün büyük yatırımlar devletten gelir garantili!

***

Tablo sadece Türkiye’de değil, dünyada da böyle.

1980 sonrasında yükselen çokuluslu şirketler (ÇUŞ) devletlere dediler ki:

- Bundan sonra biz size kârdan vergi vermeyeceğiz. Vergiyi halkın sırtına yükleyin. Kârımızdan size arada borç vereceğiz. Faiziyle geri ödeyeceksiniz!

Düzen kabaca böyle kuruldu.

Koronavirüs küreselleşmenin bütün makyajını döktü.

Gelecek nasıl şekillenecek?

Küreselleşmeyi geniş anlamda kullanıp tarihsel dizinle bakarsak...

Kuran’ın Sebe suresindeki, “Ey Muhammed, biz seni bütün insanlara müjdeci ve uyarıcı olarak göndermişizdir” ayeti, bir anlamda İslamın küreselleşmesiydi. Hz. Muhammed’in, “En hayırlınız, ahlakı en güzel olandır” derken, güzel ahlakın küreselleşmesi hedefi vardı.

Karl Marx, “dünyanın bütün işçileri birleşin” sözüyle, emeğin, üretenin yöneten olması ilkesinin küreselleşmesini hedefliyordu.

Mustafa Kemal Atatürk’ün, “yurtta barış, dünyada barış” sözü, barışın yeryüzünde egemen olmasına yönelik hümanist bir önermeydi. 1980’lerden bu yana yükselen küreselleşme ise, paranın insana şiddet uygulamasıydı.

Güncel soru şu:

Salgından sonra yeni bir dünya düzeni kurulur mu, bu nasıl bir düzen olur?

Soruya otoriterleşmenin artacağından sosyal devletin güçleneceğine kadar çok farklı yanıtlar veriliyor.

Gelecek, ona hazır olanındır.

Bugünkü küreselleşme, “bir an önce insanlar iyileşsin” demiyor, “bir an önce AVM’ler açılsın” diyor!

İktidarını kaybetmek istemiyor.

Buna karşı insanlığın bilincinde yükselme var.

Onurlu bir mücadele dönemi başlıyor.

1 Mayıs kutlu olsun...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024
Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları