Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Hangi Hu-kukla? (01.04.2013)

01 Nisan 2013 Pazartesi

Kokmuş bir yemeğin tabağını değiştirirseniz sunumunda, sofra görünümünde değişiklik olur ama tadında olmaz.

\n

AKPnin pek çok sorunu çözüş biçimi bu örneği çağrıştırıyor.

\n

Çünkü iktidar, sorunları çözmekten çok kullanmayı tercih ediyor.

\n

Deyim yerindeyse AKPnin kullandığı başlıca kap, hukuk tabağı.

\n

İçine her şeyi koymak mümkün.

\n

Hukuk aslında sofranın genel düzeni ve dağılımı olması gerekirken, tabağı, çatalı, bıçağı, peçetesi... Aklınıza hangi kullanım ürünü gelirse.

\n

***

\n

Yukarıdaki anlatım, açılımın hangi hukuka dayandırılacağına ilişkin tartışmaları okurken, izlerken aklımıza geldi.

\n

Hukuk artık öylesine ayaklar altında ki, nereye konsa, nereye serilse, nereye asılsa, tamam buraya bu uydu, öteki yere başka bir şey koyarız diye karşılanıyor.

\n

Türkiyede her iktidar yargıyı etkisi altına almak, kontrol etmek istemiştir. Bu zaman zaman ciddi krizlere neden olmuştur. Hükümetler yargı engelini aşmak için tartışmalı yöntemler denemiştir.

\n

AKPnin yaptığı bütün bunların ötesinde. Bu dönemde yargı, hükümetin icra kollarından biri haline getirildi. Bunu yaparken de her şey hukukuna uygunmuş süsü vermeye özen gösterdiler.

\n

Ancak hukuk öylesine yaygın bir kullanım aracı oldu ki, artık gizlenemiyor. O nedenle başına bazı itibar artırıcı tanımlar koyuyorlar.

\n

Bunlardan bazıları şunlar:

\n

Özgürleştirici hukuk, çözüm hukuku, onarıcı adalet, kardeşlik hukuku.

\n

Bu tanımları kullanan hukuk insanlarının iyi niyetinden, hukukun iç barışta oynayacağı rolü tarif etmeye çalıştığından kuşkumuz yok. Ancak vurgulamak istediğimiz şu ki; hukuk sözcüğü yetersiz hale geldi.

\n

Çünkü her yerde kullanılmaktan tanınmaz duruma düştü.

\n

Yukarıdaki tanımları tersten okuduğunuzda, şunların da varlığını görmüş oluyoruz:

\n

Hukuk, özgürlükleri kısıtlamak, ortadan kaldırmak için de kullanılır...

\n

Hukuk, çözüm değil düğüm için de kullanılır...

\n

Adalet, onarmayı değil tahrip etmeyi de hedefleyebilir.

\n

Aslında bunlar Türkiyede yaşanmakta olan karmaşanın da özeti.

\n

***

\n

Hukukun, çok önemli ülke sorunlarının, uluslararası sorunların, toplumsal çatışmaların çözümünde temel etken olduğunu elbette yadsımıyoruz. Bu bağlamda onarıcı adalet, özgürleştirici hukuk da elbette karşılıkları olan kavramlar. Ne var ki, iktidar hukuku çok kirlettiği için başına konan güçlendirici terimlerin de anlamı olmuyor. Hatta onlar da kirleniyor.

\n

Zira Türkiyede son yıllardaki yargılama yöntemlerinden esinlenilerek geliştirilmiş pek çok hukuk üretimi var.

\n

İşte bazıları:

\n

Düşman hukuku: Mahkemelerde sanıkların düşüncelerine, mesleklerine, adil yargılanma haklarına yönelik saldırılar böyle tarif ediliyor.

\n

Yargılama işkencesi: Eskiden Emniyette işkence iddiaları yaygındı. Sanık suçunu itiraf etmeden mahkeme önüne çıkarılmıyordu. Şimdi bu yok. Çünkü suçunu itiraf etme kavramı ortadan kalktı. Polis, savcı, sanığın suçlu olduğuna hükmediyor; mahkeme de Masum olduğunu ispatla diyor.

\n

Tutuklama cezası: Mahkemeler tutuklu yargılamayı uzatarak cezayı baştan veriyor.

\n

İntikam hukuku: İktidara muhalif kişiler, muhalif oldukları için değil de başka ağır suç işlemiş gibi yargılanıyor. İktidar da Ben bilmem yargı bilir diyor.

\n

İktidar hukuku: En etkili yargı yolu. Başbakan, Verdiğim her karar, yasa gücündedir diyor, oluyor bitiyor.

\n

Oynar başlıklı yasalar: Yasa sabit kalıyor, ancak herkese farklı uygulanıyor. Suçun tarifi kişiye göre yapılıyor.

\n

Buna benzer onlarca yeni deyiş üretilebilir.

\n

O zaman sormak gerek:

\n

Yeni anayasa hangi hu-kukla yapılacak?

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Asgari ortalama ücret! 12 Aralık 2024
Atatürk bakışı gerek 11 Aralık 2024
BOP’ta yeni süreç! 10 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları