Korona rakamlarıyla mücadele!

08 Aralık 2020 Salı

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) Türkiye açıklamalarındaki karmaşa, salgınla mücadelede geldiğimiz noktayı özetliyor. DSÖ yetkililerinin de başı dönmüş olmalı ki yaptıkları açıklamaya ilişkin yeni açıklama yapıp, “Sağlık Bakanlığı’nın şu andaki sistemi doğrudur” dediler.

DSÖ’nün Türkiye Ofisi Temsilcisi Dr. İrshad Ali Shaikh’in sözlerinden, salgının resmen dünyayı sardığının ilan edildiği 11 Mart’tan bu yana Türkiye’deki verilerin sağlıklı açıklanmadığı sonucu çıkıyor.

Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemeden sonraki süreç devam ediyor.

Bilim Kurulu’nu büyük bir ciddiyetle dinleyen Sağlık Bakanı, Saray’ın kabul ettiği verileri büyük bir ciddiyetle kamuoyuna açıklıyor.

Ben bu kadar ciddi bakan görmedim!

Durum şu:

-İstanbul’daki koronadan ölüm sayısı,

Türkiye’dekinden fazla!

-Türkiye’de korona dışında, korona kadar etkili, hatta daha fazla ölüme neden olan başka bir salgın hastalık var.

-Türkiye koronaya yakalanan sayısı bakımından Avrupa birincisi ama öyle bir tedavi yöntemi geliştirdi ki bu hastalığa yakalanıp ölenlerin oranı, Almanya’nın üçte biri!

***

Yukarıdaki saptamaların hiçbirini kara mizah üretelim diye yapmadık. Hepsi Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı verilerden çıkan sonuç.

Muhalefet ve sağlık kamuoyu bastırınca gerçek vaka sayısı açıklandı ama bu kez ölüm rakamlarında çatallanma var. Vaka sayısını gerçek verip, ölüm sayısını düşürünce, ortaya mucizevi bir tedavi geliştirdiğimiz çıkıyor. Ama açıklanmıyor. Ölenlerin bir kısmına korona adı koymayıp, “salgın hastalık” deyip geçince, bu kez de başka bir ani salgın mı yaşıyoruz, sorusu beliriyor!

Sağlık Bakanlığı, rakamlarıyla uğraşacağına, sadece salgınla ilgilense daha fazla yol alırdık!

Bu vurguyu yapmamızın nedeni, şu ana kadar yaşanan yanlışları göz önüne sermek değil. Şu:

Önümüzde bir aşı süreci var. Hiç değilse, bundan sonra şeffaf olmayı deneyin!

Toplumda şimdiden karmaşa belirdi. Güven sorunu çıktı. Bunun nedeni bilgilerin kamuoyu ile sağlıklı paylaşılmaması.

Dünyanın pek çok ülkesi neredeyse bir yıllık rota çizdi, Türkiye’de şu sorular hala net değil:

-Hangi aşıdan ne kadar alacağız?

-İlk kimlere uygulanacağı açıklandı ama uygulama ne zaman?

-Ülkeler aşıya ayırdıkları bütçeyi açıkladı. Maliyet hesapları çok net. Türkiye’ninki ne kadar?

-Aşı ithal eden ülkeler kendi çalışmaları konusunda da bilgi veriyor. Türkiye’de hep “eli kulağında”. Bu konuda kim ne yapıyor?

***

Yukarıdaki soruların altındaki gerçek şu:

AKP, sonbahara salgının etkisini yitireceği fikrini benimseyip, ona göre adım attı. Hesap tutmayınca gerçeği kabullenemiyorlar.

Salgın, KHK dinlemiyor ki art arta iki KHK çıkarıp haddini bildiresin!

Şimdi “kurtuluş” aşıda. Bir dönem de “geldi, geliyor” diyerek zaman kazanacaklar.

İşte bunu yapmayın.

Her şeyle oynadınız, sağlıkla oynamayın.

1998’de çalışmaları durmuş olan Refik Saydam Hafzısıhha Enstitüsü’ne son tekmeyi vurup 2011’de kapattınız. O enstitü ki 1928’de kurulup onlarca yıl 17 çeşit aşı üretmişti. Şimdi tüm aşılar ithal.

Aşı üretecek laboratuvarları kapatıp, “Biz de aşı üretme çalışmasına katıldık” demeniz, otoyolda yüzme şampiyonu yetiştireceğiz demeye benziyor.

Güldürmeyin...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024
Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları