Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
‘İnanmıyorum, İnanmıyorlar, İnanmayın’ Seferberliği
İlahiyatçı yazar Hidayet Tuksal; “Geldiğimiz nokta benim gibi insanlar için bir ‘hüsran’ noktasıdır” diyor…
Ama bu görüş azınlıkta…
“Arkasında durmaya devam edeceğim bir AKP artık yoktur” diye ilave ediyor Hidayet Hanım; “Bu pislikleri nasıl temizleyeceğini bilemediğim, hem kızıp hem acıdığım ve maalesef artık yolun sonuna gelmiş olduklarını düşündüğüm siyasetçiler var…” diyerek sözünü sürdürüyor ve sonunu şöyle bağlıyor:
“Erdoğan ne kadar sevilirse sevilsin, ‘paralel yapı’ diye ne kadar bağırırsa bağırsın, sırtında bu ‘şey’lerin yüküyle yola devam etmesi imkânsız görünmektedir!”
Keşke AKP cephesinde herkesin zihni Hidayet Tuksal’ınki denli açık olsa…
Tersine her şey gerçek olsa bile inanmayız, inanmıyorlar, inanmayın, diye diretiyorlar.
Yukarlardan dalga dalga yayılan komut böyle…
İlk gün hemen Burhan Kuzu yazdı; “Doğru olsa bile inanan olmaz!”
Dün de Fehmi Koru’dan okuduk: “Hiç Zorlamayın. İ-nan-mam!” diyor Koru: “İsterseniz ‘saf’ deyin bana, isterseniz başka bir sıfat takın; bu tavrımın değişeceğini sanmıyorum.” Ve devam ediyor:
“Tayyip Erdoğan gibi biri harama el uzatmaz; diyelim Şeytan’a uydu, onun gibi biri, günahına çoluk çocuğunu ortak etmez
O bunu yapmaya kalsa, yanında tek kişi kalmaz…
İnanan insan da sonuçta insandır ve günah işleyebilir ancak işlenecek günahın da bir sınırı var…”
“Harama el uzatmaz”, “çocuklarını harama ortak etmez” ve haşa “günahların Rubicon çizgisini asla aşmaz”(!) ön kabulüyle Koru, kasetlerle ilgili hiçbir delil/emare/veriye inanmıyor.
Muhafazakâr yaşam zırhına sarılmak
Yeni Akit’ten Ali Karahasanoğlu bu “inanmama sendromuna” daha ilginç ve ayrıntılı bir sosyolojik açıklama getiriyor; “Halk, bu tür iftiralara inanmaz” diyor Karahasanoğlu:
“Çünkü halk şuna bakar… Bana gösterilen, var olduğu ileri sürülen yolsuzluk... Tek kare resimle ispat etmiş olunmaz. Halk buna bakıyor… Ve diyor ki, ‘Ben, hayatın tüm kareleri ile o yolsuzluğu görmeliyim.’ Nasıl yani? ‘Suçlananların günlük yaşantısında o yolsuzluğun izlerini görmeliyim’ diyor, vatandaş. Ki, ‘yolsuzluk yapılmış. Yapıldığı, gömleğinden, ayakkabısından, tatilinden, gece kulübünden, pavyonundan, içkisinden, lüks yatından belli’desin… Var mı, adice iftiralarla devirmek istedikleri Tayyip Erdoğan’ın hayatında, isnat edilen yolsuzluğa paralel bir lüks hayatın emareleri? Makamın gerektirdiği zorunluluklar dışında abartılı bir harcama… Ailesinin hayatında bir lüks… Oğlunun, kızının hayatında bir lüks… Ne bileyim, oğlunun gittiği bir gece klübü… Bir kumarhanede sabahlama… Bir gece onun kızı ile bir gece bunun kızı ile orada burada tatile çıkmalar… Var mı, sevgilisinin ayakkabısından içki içme şovları…” vs.
Bir dönem Yeşilçam filmlerinde tefessüh etmiş zengin fabrikatör karikatürleri vardı…
Erdoğanlar, kızlı erkekli o karikatür şablona uymadıklarından; yolsuzluğa karışmış olamazlarmış!
Bu nedenle “yolsuzluk tek kare resimle ispat edilmez”miş.
Bu görüşe göre başlıca günah ve en büyük yolsuzluk kabul edilen “kızlı erkekli yaşamın ifratları” dışında kaldığınız sürece, yedi göbek sülalenizi ihya edecek kirli ve gizli servet edinseniz de kimsenin gıkı çıkmayacak.
Çıkan olursa hemen onu; “Tek fotoğrafa bakma! Fotoğrafın geneline bak!” diye hizaya sokanlar bulunacak.
Rafsancani örneğine bakın
Halkın baktığı biricik kriter; “gece kulübü, pavyon, içki, lüks yat” olduğunda; “dindar yaşantı”kolaylıkla her şeyi kurtaran bir “zırh”a dönüşebiliyor.
Bunun örnekleri yanı başımızdaki İran’da çok yaşandı…
İki dönem İran’da cumhurbaşkanlığı yapan ve rejimin halihazırda en güçlü kurumlarından biri olan “Teşhis Konseyi”nin başında bulunan Rafsancani’ye bakalım örneğin.
Aynı zamanda önemli bir “din adamı” kendisi. “Hüccetülislamlığa” dek yükselmiş…
Gelin görün ki bu “dini bütün” nitelikler, Rafsancani’nin iktidar ve servet hırsına mani olmamış.
İran’ın aynı zamanda en zenginlerinden biri olarak nam salan Rafsancani; tam işte deveyi havuduyla yutması ile biliniyor.
77 yaşındaki Rafsancani şahın zamanında yaptığı gibi vur patlasın çal oynasın İsviçre Alpleri’ndeki tatilleriyle gününü gün etmiyor ve çoluğu çocuğu da gece kulüplerinde gezmiyor ama bütün bunlar onu, ne “rüşvetçilikten”, ne “harama el uzatmasından” koruyabiliyor.
Öyle ki hâlâ bugün İran’ın sistemli ve azılı yolsuzlukların temelinde, devrimin ilk yıllarında (1989-1997) cumhurbaşkanlığı yapan Rafsancani’nin bulunduğu söyleniyor.
“Rüşvet onun döneminde bunca kök saldı ve kronikleşti” deniyor.
Tanıdığınız bir İranlı varsa bulun sorun!
İran rejiminin bu kaçın kurası “usta” dinsiyaset adamının yıllar yılı İsviçre bankalarında istiflediği kara paralar, anlata anlata o gün bugün bitirilemiyor.
Ünlü laftır:
“Paranın da imanın da kimde olduğu bilinmez!”
Bu sözü günümüze; “Rüşvetin de, imanın da kimde olduğu bilinmez!” diye çevirebilirsiniz.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- ‘Toprak bütünlüğü’ masalı ve Suriye: İmkânsız bir ülke