IŞİD halifeliğin ilk yılını terörle kutluyor

28 Haziran 2015 Pazar

Dünkü yandaş gazetelerin ilk sayfalarını görmeliydiniz...
Tunus’taki “plaj katliamı”nı “Yeni Şafak” sadece “Yabancı turistlerin kaldığı bir otele giren teröristler rastgele ateş açtı” sözleriyle görmüş.
Turistleri sanki UFO’lar (paralelciler?) hedef almış...
Star” daha radikal bir çözümle, konuya ilk sayfada hiç yer açmamış.
Sen sağ, ben selamet!
Bütün dünyada ilk haber!
Tüm dünya Tunus, Lyon, Kuveyt’i aynı günde kana bulayan İslamcı/IŞİD teröründen söz ediyor. Yandaş basında tık yok!
Bu gazetelerin okurlarının, “barış, kardeşlik ve huzur” ayı olması gereken “ramazan”ı, vahşi şekilde kana bulayanın IŞİD olduğunu bilmeleri sanki bilhassa istenmiyor. Neden acaba? Baş sayfalara bakınca edinilen ilk izlenim her halükârda bu…

Farklı bölgelere mesaj
Şiilere mezar olan Kuveyt’in “cuma namazı” katliamı ile Tunus plaj katliamını doğrudan IŞİD üstlendi; Avrupa’da ilk kez yaşanan “kafa kesme” olayı ile gündeme gelen Fransa’daki “terör saldırısı” ise -ilham yoluyla- gene bu adrese atfedildi.
Arap Yarımadası, Kuzey Afrika ve Avrupa’ya uzanan muazzam bir coğrafyada, kutsal mekân bir cami, seküler mekân beş yıldızlı bir otel ve işyeri bir fabrika gibi farklı ortamlara yapılan eşzamanlı saldırılar; “kuruluşunun ilk yılını arkada bırakan halifeliğin”, terör dalgasıyla gerçekleştirdiği “dev bir propaganda hamlesi” olarak yorumlandı.
Tüm gece dünya televizyonlarını izledim.
Ana mesajın cümle âleme, “Hangi ortamda olursanız olun sizi vurabiliriz!” olduğu belirtildi.
Ama IŞİD analistleri, terör uzmanları ve eski istihbaratçılar, sınır tanımayan bu yeni küresel terörün “değişik bölgelere” farklı mesajlar da ilettiğini sözlerine ilave ettiler.
Kuveyt katliamı örneğin, Ortadoğu’nun “Sünni-Şii yangınını” kaşımaktaydı.
Beş yıldızlı Riu Imperial Marhaba plajındaki Tunus saldırısı; Bardo Müzesi katliamından sonra, Tunus’un turizm ekonomisini bitirmeyi hedef almaktaydı.
Seküler demokrasi”nin zorlu yolunu deneyen tek Arap ülkesi olan Tunus ekonomisinin malum turizm…candamarı.
Tunus’ta “turizmi bitirmek” sadece ekonomide tahrip edici bir kriz tetiklemekle kalmıyor, aynı zamanda “laik demokrasi” yanında “devletin” köküne de kibrit suyu dökmeyi amaç ediniyor.

Yeni bir Sykes-Picot mu yolda?
Fransa’daki “baş kesme” dehşeti ise kafadan Avrupa’ya “artık savaş burada, kapınızın önünde” mesajını taşıyor.
Küresel kanallarda uzmanlar saatlerce bu üç olayın tek üs tarafından yönlendirilip yönlendirilmediğini tartıştılar.
Ortak kanı bir koordinasyon merkezi olmasa da üç hadiseyi birbirine eklemleyen yüzer gezer ortak bir cihatçı ideolojinin yadsınmaz varlığı.
Saldırılardan hangisinin daha vahim ve ağır siyasi, psikolojik sonuçları olduğu konusunda görüşler değişiyor ama herkes “kanlı ramazan” ve “kanlı cuma” olarak hatırlarda kalacak “26 Haziran”ın bir yol ayrımı vurguladığından emin.
Son Irak savaşının yaşandığı 2003’ten bu yana Ortadoğu bilindiği üzere önü alınmayan bir güç boşluğuna düştü.
IŞİD’i yaratıp besleyen bu boşluğun etkileri işte şimdi Ortadoğu’nun sınırlarını aşarak Avrupa’ya dayanıyor.
Avrupa “26 Haziran”da, “hem toprakları üzerindeki ‘kafa kesme” şokuyla ve hem Tunus kumlarında güneşlenirken Kalaşnikov’la kurşun yağmuruna tutulan turist yurttaşları ile doğrudan açık hedef haline geldi ve IŞİD yangını Akdeniz’in göbeğine sıçradı.
İlk derecede sorulan soru bugün, bu jeopolitik boşlukla daha ne kadar yaşanabileceği oluyor.
Sorunun yanıtı yok.
Ama ikinci bir Sykes-Picot’nun pişirildiği yolunda hız alan söylentiler bu bağlamda yeni önem kazanıyor. Başka bir yazıda buradan devam ederiz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları