Kurtuluş Savaşı’ndaki gibi...

12 Mart 2023 Pazar

Tim Marshall’ın “Coğrafya’nın Gücü/The Power of Geography” adllı kitabını yeni bitirdim. 

Kitabın alt başlığı “Dünyamızın Geleceğini Belirleyen On Harita/Ten Maps That Reveal The Future Of Our World”

Burada coğrafyadan kasıt tamamiyle jeostrateji.

Marshall “dünyanın geleceğini şekillendirecek on ülkeye” İran, Suudi Arabistan, Birleşik Krallık, Yunanistan’ın yanında Türkiye’yi de dahil etmiş...

Anadolu’ya girişten günümüze... Türklerin 2000’lere uzanan tarihini, şapka çıkarılacak bir hâkimiyetle özetleyen Marshall, ülkemize ayrılan bölümün sonunda Batı-Doğu arasında keskin bir yol ayrımında olduğumuzu belirtiyor ve “Zarlar atıldı mı?” diyerek soruyor.

Yanıt (“almost”) “Evet. Atıldı!”

“Seküler Türk demokrasisinin temellerinden sökmek ve üstüne İslamcı tonlarda otoriter bir sistem inşa etmek 20 yıl aldı” diyen Marshall şöyle devam ediyor: 

“Yeni iktidarı konsolide edebilmek amacıyla dünyanın başka hiçbir ülkesinde görülmeyen sayıda gazeteci hapse atıldı. Akademi ve sivil toplum sesleri susturuldu. Ordu ve yargının üst kademeleri yandaşlarla dolduruldu...  20. yüzyılından kopuş, Atatürk’ün 1934 kanununun 12 Temmuz 2020’de  çiğnenmesi ve Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesiyle somutlaştı.”

AYASOFYA YOL AYRIMI

Türkiye’nin her Allah’ın gün yeni bir gündemle sarsıldığı baş döndürücü ajandasında sıradan sarsıntılardan biri olarak değerlendirilen  “Ayasofya’nın camiye çevrilmesi”, Hristiyan Batı’da “gündem değiştirici herhangi bir epizot” değil “radikal kopuş” olarak görülüyor... 

Konu, İslamcı olmayan çevrelerde önemsenmedi.  

Dünya dengelerinde mevzunun ne kerte derin fay hatlarına uzandığını ve algılanışını kavramak için Batı’da yaşamak lazım.

Kitapları New York Times best seller listelerine giren eski BBC gazetecisi Marshall’ın dediği gibi Ayasofya konusu özetle, 20. ve 21. yüzyıl arasındaki Türkiye için bir dönüm noktası oldu.  

Ne ki Ayasofya denli önemli diğer dönüm noktası seçimler. 

Türkiye başlığına Atatürk alıntısıyla başlayan Marshall, “coğrafyamızın kaderinin seçimlerin sonucuna bağlı” olacağını teslim ediyor... 

İngiliz yazar 14 Mayıs’ta  tarihi bir değişim gerçekleştirilebileceğine, Türkiye’nin Atatürk yolunda ilerlemeye devam edebileceğine, ancak “alınacak mesafenin coğrafya ve reel politikle kayıtlı olduğunu” kaydediyor.

Marshall’ın tahlillerine böyle uzun yer vermemenin nedeni, dış basındaki 14 Mayıs yankılarını birebir yansıtan bir değerlendirme olması: 

1. Türkiye, Batı radarından çıkmakta olan bir ülkedir. 

2. Türkiye’de masallarda “yenilmez dev” tadında tarif

edilen bir RTE hegemonyası hüküm sürmektedir. 

3. Bu hegemonyaya karşı şimdi peri padişahının kızına varmak

isteyen Keloğlan kıvamında bir Kılıçdaroğlu muhalefeti çıkmakta... 

4. Türkiye’de buzul çağına giren siyaset, yenilmez deve 

bayrak açan bu Keloğlan’la canlanıyor... 

5. Keloğlan’ın devi yenmesi öyle pek beklenmese de bunlar 

Türktür! Ne yapacakları kestirilemez. Beklenmedik hamleler yaparlar. “Gandi Keloğlan”ın encamını görelim?

Tavır bu. 

BAKIŞ FARKLI

Marshall’ın içinden çıktığı Anglosakson medyasında özellikle bu “bekle gör” bakış çok belirgin. 

 Türkiye’ye “otokrata karşı birleşen demokrat güçler ülkesi” Brezilya/Macaristan gözü ile bakılmıyor. 

Altılı masanın kazanması durumunda global siyasette gerçi tam... böyle bir okuma yapılacaksa da şu aşamada denklem doğuya özgü “Yenilmez deve karşı Keloğlan” örgüsü ile anlatılmakta. 

Bunda kanatları kırılan Türk demokrasisine güvensizlik denli, Erdoğan’ın 20 yıldır baskı altına aldığı mutlak basın ve algı hegemonyası da rol oynuyor. 

Konu basit bir önyargıdan ibaret değil. 

Batı, 14 Mayıs seçimlerine “ilginç vaka” gözüyle bakıyor. 

Millet İttifakı zafer sağlarsa alkış kopacak ve herkes hizaya girecek ama o ana değin kimse kendini bağlamak istemiyor. 

O zamana dek yalnızız. 

Tıpkı Kurtuluş Savaşı yıllarında olduğu gibi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024
Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları