Lanetli çözüm, ahmakların seferi

27 Temmuz 2015 Pazartesi

Her zaman, her yerde, barışı yönetemeyenler çareyi savaşta görürler. Lanetli bir çare! Ve çare değil! Savaş, ya aç gözlülük ve kör hırsların ya da düpedüz aczin, ahmaklığın, vicdansızlığın sonucudur. Sorunlarla baş edemeyenler, insanların canı üzerinden bahse girmiş olurlar, savaş budur. Savaş naraları ya ihtirasların ya da korkaklığın ve ahmaklığın üzerini örtmek için çıkarılan hayvani seslerdir, başka bir şey değil.

Vicdan tükendi
Türkiye’nin geldiği yer maalesef burası; aklın, izanın, vicdanın denizi çoktan tükendi. AK Parti iktidarı, çok oy almayı başarmanın, Türkiye’yi iyi yönetebilmekle aynı şey olmadığını bir türlü anlamadı, yoldaki işaretleri göremedi. Hoş, onlardan öncekiler de daha iyi değildi; bakmayın körün öldüğünde “badem gözlü” diye anılmasına, sorunları geçiştirip kartopu gibi büyütmek, AK Parti’den öncekilerin işiydi. Yönetebilme becerisinin değil, “durumu idare etme”nin siyaset sayıldığı, hatta iyi siyaset sayıldığı bir ülkede yaşıyoruz, topyekûn bir muhasebe yapmadan yola devam edilemezdi, nitekim edilemedi.

İflasın acı blançosu
Yok, henüz topyekûn bir savaşa girmiş değiliz, çok şükür; ama gidiş o gidiş, akıl o akıl. Mesele, IŞİD ile mücadele değil, bir iflasın acı bilançosu. Bazı ahmaklar, hâlâ bir taşla çok kuş vuracaklarını sanmaya devam ediyor. IŞİD’le mücadele bahanesi ile Kürtleri aradan çıkarmayı, içerdeki muhalefeti sindirmeyi planlayanlar ne kadar yanıldıklarını anlayacaklar, ama iş işten geçmiş olacak.
O halde, biraz daha açık konuşalım; iktidar Batılı müttefiklerinin baskısının artması ve artık bahanesi kalmadığı için “IŞİD ile mücadele”ye girişti. Dahası, İran-Batı anlaşması sonrası, Batı dünyası ile bu kadar ayrı düşmenin faturasının yükseleceği anlaşılmaya başlandı. Belli ki bu gönülsüz hamle karşılığında, Batılı müttefiklerin, daha önce olduğu gibi Kürtlerin üzerine çullanmalarına, içeride otoriter rüzgârlar estirmelerine göz yumacağını, destek olacağını sanıyorlar. Öyle bile olsa (ki öylesi daha da acı ve utanç verici olur) bedel bu ülkenin çözülüşü olacak, hiç kuşkuları olmasın. En iyisi, hâlâ imkân varsa, çok geç olmadan bu yoldan dönmek.
Diğer taraftan, öyle görünüyor ki Kürt siyasetinin de kafası çok karışık. “AKP-IŞİD çetesi” söyleminin barışa hizmet etmeyeceği çok açık, ateşkesi bitirmenin de! Bu şartlar altında en zor durumda kalan HDP oluyor. İktidar zaten, HDP’nin seçimde yakaladığı demokratik başarıyı örselemek için elinden geleni yapıyor. Çatışmalı döneme geri dönmek, kısa vadede en çok HDP’ye, yani Kürt siyasetinin demokratik kanadına zarar verecek. Mevcut iktidarın da istediği bu, ne olursa olsun bu tuzaktan uzak durmak lazım.

Şaşırtıcı gelmedi
Diğer taraftan, bölgesel çapta Kürt siyasetinin de konjonktürel olan ile olmayanı ayırt etmeyi başarması, bölgede IŞİD’e karşı yürütülen mücadelenin Batı dünyasında bulduğu olumlu karşılığı iyi değerlendirilmesi lazım. Suriye’nin kuzeyinde bir PYD koridorunun, bölgesel ve uluslararası siyasi gerçekler açısından karşılığı yok gibi görünüyor, o nedenle Batılı müttefiklerin, bu konuda Türkiye’deki iktidarın tutumunu desteklemesi şaşırtıcı olmaz.
Kürt siyaseti, Batı dünyasının Kürtlere verdiği desteği abatmakla “ABD/Batı Türkiye ile anlaştı, bir kez daha Kürtleri sattı” sonucu gibi iki aşırı yorum arasında savrulmak riski içinde gibi görünüyor.
Türkiye içinde de, her koşulda demokratik siyasette ısrardan başka her yol tüm taraflar için felaket olur, bu husus ne kadar dikkate alınıyor, bilemiyorum.
Kısaca, çatışma ve savaş siyaseti kimse için çözüm olmayacak, bir adım ötesinde felaket olacak. İktidar partisi, belli ki içine düştüğü aczden çıkışın çaresini lanetli bir çözümde görüyor, ne Kürt hareketi ne muhalif çevreler, hiçbirimiz bu değirmene su taşımayalım. Her koşul altında, “ahmakların seferi”nden uzak durmanın, dahası bu seferi durdurmanın yollarını bulalım.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Yeni devlet’ 7 Ağustos 2017

Günün Köşe Yazıları