Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Işçi ‘Öcü’ Değildir!
1 Mayıs İşçi Bayramı, emekçinin, alın teri ile yaşamını sürdürenlerin bayramıdır.
1 Mayıs’ta alanları dolduran emekçiler gönüllerince eğlenir, bayramın tadını doyasıya yaşar. Tüm dünyada coşku ile kutlanan 1 Mayıs son yıllarda Türkiye’de yasaklamalar, kısıtlamalar, inatlaşmadan ötürü anlamına uygun kutlanamıyor.
1 Mayıs ve korku
Ne yazık ki ülkemizde 1 Mayıs istisnalar hariç her yıl gerilimi, korkuyu, endişeyi beraberinde getiriyor. Türkiye’de emekçiler son iki yılda 1 Mayıs’ı hiç de hak etmediği halde dayak ve TOMA’lardan sıkılan su altında kutlar oldu. Tabii kutlayabilirse.
Karanlık güçler tarafından kana boyanan Taksim’de 34 emekçinin yaşamını yitirdiği 1977’deki 1 Mayıs kutlamaları o tarihten bu yana birkaç istisna dışında hep üzücü görüntülere sahne oldu.
Taksim yok!
Taksim Meydanı, AİHM kararına karşın bu yıl da emekçiye kapatıldı. Taksim’i tarihi ve kutsal bir alan olarak kabul eden emekçilere bu alan yine yasaklandı, kutlamalara izin çıkmadı.
Hükümet yasakta ne denli kararlıysa DİSK, KESK, TTB, TMMOB ve diğer kitle örgütleri de Taksim’de o denli ısrarlı.
Tatil eden kimdi?
Yapılan görüşmelerden uzlaşma çıkmadı. İstanbul Valisi sendikalara Yenikapı ya da Maltepe’deki alanları adres gösterdi. Oysa AKP hükümeti değil miydi 22 Nisan 2009’da çıkardığı yasa ile emekçiler doyasıya bu günün tadını çıkarsın, kutlasın diye 1 Mayıs’ı “Emek ve Dayanışma Günü” ilan ve tatil eden?
Hükümet 1978’den tam 32 yıl sonra 2010 yılında Taksim’de kutlamalara izin vermiş, dönemin başbakanı da bunu her yerde övgü ile anlatmıştı. Yine 2011 ve 2012’de Taksim’de kutlamalara izin verilmiş, buradaki coşkulu bayramda hiç kimsenin burnu bile kanamamıştı.
Ne değişti?
Ne değişti de Taksim Meydanı 2013, 2014’te ve bu yıl emekçiye kapatıldı? Hükümet Taksim’i yasaklaya dursun, AİHM bu konuda emekçiye destek çıktı. DİSK ve KESK, 1 Mayıs 2008’deki kutlamalara polisin müdahale etmesi üzerine Avrupa insan Hakları Sözleşmesi’nin toplanma ve örgütlenme özgürlüğünü düzenleyen 11. maddesinin ihlal edildiği gerekçesiyle AİHM’ye başvuruda bulunmuştu.
Başvuruyu haklı bulan AİHM, Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkûm etmişti. Yine geçen yıl ki kutlamalardan ötürü, halkı kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne kışkırttıkları iddiası ile haklarında dava açılan DİSK Genel Başkanı Kani Beko, KESK Genel Başkanı Lami Özgen ile DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu İstanbul 28. Asliye Ceza Mahkemesi’nde beraat etti.
Hem Türk yargısı hem de uluslararası yargı, kararlarıyla emekçilerin 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamasına bir anlamda onay vermiş oldu.
Ancak yargı kararlarına karşın Taksim Meydanı bu yıl da emekçiye kapatıldı. Taksim Meydanı emekçiye neden kapatılıyor, anlamak mümkün değil! Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizdeki emekçilerin de coşku ile bayramı Taksim’de kutlamasına neden izin verilmiyor?
İşçiden korkmamak
İşçiyi öcü gibi gören anlayıştan vazgeçilmeli. Eşini, çocuğunu yanına alan emekçiler, özgür bir şekilde, şiddetten, gaz bombalarından uzak, eğlenerek, halay çekerek, türkü söyleyerek gününü doyasıya kutlamak istiyor.
1 Mayıs’taki korku ve kâbus yerini, neşeli, gerilimden uzak, güvercinlerin, balonların uçurulduğu, türkülerin söylendiği, halayların çekildiği kutlamalara bırakmalı. 2010, 2011 ve 2012’de farklı sendikaların, kesimlerin dostça, kardeşçe Taksim’de kutladıkları 1 Mayıs niye bu yıl da gerçekleşmesin? Artık 1 Mayıs korku ve gerilim günü olmaktan çıkarılmalı.
ŞÜKRÜ KARAMAN Gazeteci
Öncelik Yoksullukla Mücadele
Genel seçimlerin yaklaştığı şu günlerde, yurttaşlarımızın önceliği, sürüklendikleri borç batağından nasıl kurtulacağı ve yoksulluktan nasıl uzaklaşacaklarıdır.
Yaklaşan genel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi’nin stratejisinin demokrasi, özgürlük, insan hakları vb. entelektüel söylemler yerine “yoksullukla mücadele”ye dönük ekonomi politikalarının oluşturacağını Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu açıkladı.
Borç sarmalı
Doğru bir yaklaşımdır. Çünkü yurttaşlarımızın önceliği sürüklendikleri borç/yoksulluk sarmalından nasıl kurtulacağıdır.
Evine bir ekmek götürmede, çocuğunun okul giderlerini karşılamakta çektiği zorlukları aşamadıkça, antidemokratik uygulamalar, meydanlarda uygulanan polis şiddeti, “baskıcı/sansürcü devlet” anlayışı fazla ilgilerini çekmiyor. İktidarın baskıcı/ sansürcü, kumpasçı, entrikacı, soyguncu, yankesici politikalarının ayırdına varamıyor.
Yurttaş bağımlı
Siyasal İslamcı iktidar, devamlılığının yoksullaşmanın getirdiği bağımlılıktan geçtiğini biliyor. Sürekli yurttaşlarımız bağımlı kılınmaya çalışılıyor. Bağımlı kılma yollarından ilki ölçüsüz borçlandırmaktır. Yöntemi de tüketici kredileri, kredi kartları, toplu konut uygulamaları.
Köylerinden/beldelerinden koparılarak kent varoşlarına getirilen alt gelir grubu aileler, ucuz konut sahibi yapmak söylemiyle on/on beş yıl gibi uzun süreli borçlandırılmakta. Düzenli işi, yeterli geliri olmayan aileler aylık ev kredisi borçlarını ödeyebilmek için sokaklardan çekilmiş, konutlarında hapsolmuştur.
Kredi artışları
Orta gelir grubu ihtiyaç, araba, konut kredileri ve kredi kartları ile ölçüsüz borçlandırılarak bankaların kıskacına alındı. Siyasal iktidarın özendirmeleri ile 2002 yılında kullanılan konut, taşıt, ihtiyaç kredisi tutarı 2014 yılında yaklaşık 126 kat arttı. Türkiye Bankalar Birliği verilerine göre, tüketici ve konut kredisi kullanan kişi sayısı 15 milyona ulaşmıştır.
Aynı dönemde kredi kartları ile yapılan harcamalar 4.3 milyar liradan 79.2 milyar liraya yükseldi. Merkez Bankası verilerine göre kredi/kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin sayısı sürekli artıyor, takibe alınan kredi kartı borcu miktarı 20 Şubat (2015) itibarı ile bir önceki yıla göre yüzde 10.39 artışla 6 milyar liraya yaklaştı.
Sosyal yardımlar
Yurttaşlarımızı bağımlı kılmanın diğer yolu yapılan sosyal yardımlardır. Başvuran herkes yardıma ulaşabildiği gibi alması için de özendiriliyor. Sosyal yardımlardan yararlanmak için siyasi taraftarlık dışında hiçbir ölçüt dikkate alınmıyor.
Bugün vakıflar ve belediyeler aracılığı ile yapılan yardımlardan yararlananların sayısı 2 milyon aileye, yeşil kartlı sayısı 9.5 milyon kişiye ulaşmıştır. Yapılan bir araştırmada yardım almanın yaşam biçemine döndüğü, bağımlılık yaptığı saptandı. Ailelerin çoğu yardımsız yaşamayız diyor.
Yardım alan üç kişiden ikisi işsiz olmasına karşın iş aramıyor.
Tembelliğe sürükleme
Kısacası uygulanmakta olan yardım izlencesi, insanlarımızı tembelleştirmekte, üretimden kopararak yoksulluğu sürdürülebilir kılıyor.
Yaklaşan genel seçimlerde CHP’nin başarılı olmasının yolu yurttaşları borçlarından/yoksulluktan kurtaracak politikalar üretmesinden geçmektedir. Sayın Kılıçdaroğlu’nun “yoksullukla mücadele”yi temel aldık söylemi, bu nedenle önemlidir.
Eğer yurttaşlarımızı borçlarından kurtarıp özgürlüğüne kavuşturmazsak siyasal İslamcı iktidar önümüzdeki on yılı teslim almakla yetinmeyecek, tüm geleceğimizi esir alacaktır.
İRFAN O. HATİPOĞLU Uzman-Mustafa Kemal Üniv.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- ABD basınından Esad iddiası