Ismet Inönü’nün yazgısı
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Ismet Inönü’nün yazgısı

10.10.2018 09:00
Güncellenme:
Takip Et:

İnönü, yatağında, sağından soluna, solundan sağına birkaç kez dönmüş olmalıydı. “Bir görev veriyorum, neticesini memurumdan önce Amerikan sefirinden öğreniyorum!” kaygısının son durağındaydık işte. İnönü’nün cezası, bizim canımızdan kesilmişti, kesiliyordu.

İsmet İnönü’nün tarihteki yerini, salt “insan” kimliğiyle belirtmek kuşku yok ki yeterli değildir. Çünkü İnönü, yalnızca kendinde bir kimlik değil, aynı zamanda tarihle bütünleşmiş, tarihimizle kucaklaşmış bir kimliktir.
Bu kimlik, ikinci büyük paylaşım savaşında, paylaşan ve paylaştıran kimliklerin kıskacında, paylaşılmaktan ülkeyi kurtarabilmiş olmasıyla da ayırt edilebilir. (“Paylaşan” ve “paylaştıran” ile, ikinci paylaşım savaşıyla ve sonrasıyla sınırlı olarak, Türkiye odağında, Hitler, Stalin, Çörçil ve Rozvelt’i imlediğimi ekleyeyim.)
Bu kimlik, aynı zamanda, savaşarak kurtarılmış yurdunu, savaştan koruyarak kurtarmış olmasıyla da ayrı bir nitelik taşır.
İnönü’nün dramını ise, ilkin İnönü’nün kendini kendine yakınmasından okumak olanaklıdır. İkinci büyük savaşın küllerinin savrulmasıyla başlayan, yeni savaş stratejilerinin birbirine eklemlendiği, genel savaş stratejisinden sınırlı savaş stratejisine, sınırlı savaştan dolaylı savaş stratejisine evrildiği zaman somut olaylarda kendini açığa vuracaktı. Öyle ki, “Amerika’nın mesuliyetine inanıyordum. Bunun cezasını çekiyorum.” (Milliyet, 16 Nisan 1964) söyleminde, karşı tarafı suçlamadan önce kendini sorgulayıp yargıladığı açıktı. Ama İnönü’nün bu özsözü, o günden bugüne yinelense de, genellikle bir mezartaşı yazıtı gibi okunmuştur. Yani “ölmüşlerin ruhuna fatiha okumak” gibidir.

1940’lardan 2000’lere
Çünkü, “inanılan mesuliyet” ile İnönü’nün neyi anımsatmak istediğini bildiğim kadarıyla soran, soruşturan olmamıştır. Olsa da, orada kalmış, toplumsal bilince yansımamıştır. Bu “mesuliyet”in alanının 1940’lı yıllardan 2000’li yıllara yayılan ve toplumu ilgilendiren negatif bir “mesuliyet” olduğunu, kuşku yok ki sorumluluk alanında bulunan çok az sayıda insan görmüştür, ama görmekle yetinmek durumunda bırakılmışlardır.
“Bir görev veriyorum. Neticesi bana gelmeden Washington’un haberi oluyor. Sonucu memurumdan önce Amerikan sefirinden öğreniyorum” sözünün söylendiği günden bugüne her durağı, biz son durak saydık. Giderek son durağa gelince, örneğin dört artı dört durağında bu kez onu biz kendimiz bildik. Marx’ın söylemiyle, kendimize kendimiz yabancılaştık.
İnönü dendiğinde, anımsayacağım çok şey olmalı.
Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın talimatıyla Himmetdede’de, İnönü’yü Kayseri’ye götürmekte olan trenin durdurulması emrine, istifa ederek direnmiş olan Kurmay Binbaşıyla 27 Mayıs’ta (1960) Soğukkuyu Askeri Cezaevinden birlikte çıktık. Celal Bayar’ın treni durdurma talimatını alan ve ilgili komutana ileten zamanın Kara Kuvvetleri Komutanını protesto etmek için istifa eden Kurmay Albayla aynı cezaevindeydim. Anımsayacağım çok şey olmalı. Ama “çok şey”, “bir şey”le bütünleşecekse, bir ağıttır anımsayacağım.

İnönü ölmüştü
Şöyle de betimlenebilir: Tecrit’e uzanan dar koridorda volta atmış, yatağıma uzanıp dinlenmek istemiştim. 10. koğuşun altında küçük odadaydı yatağım. Kapıyı açıp girmiş, öyle kalmıştım. Radyoda çalınan neydi bilemedim. Ama bir sazın ya da eşdeş sazların tellerinin tınısında yoğunlaşan ve derine işleyen ağıt bitmiş, ben öyle ayakta kalmıştım. İsmet İnönü ölmüştü. (24 Aralık 1973)
Buraya, yani Ankara Kapalı Merkez Cezaevine, Mamak Askeri Cezaevinden getirilmiştim. Karmaşık bir 12 Mart (1971) yolculuğuydu, benim cezaevi yolculuğum. Ankara Emniyetinden (Tecritten) alınmış, Sansaryan Hanın altıncı katındaki hücrelere konmuştum. Çok kalmamış, o gün Selimiye Kışlasına götürülmüştüm. Selimiye Kışlasına alınmamış, Davutpaşa Kışlasına konmuştum. Bu, birinci gözaltımdı. Gözaltı süresi bitmiş, Ankara’ya getirilmiş, Yıldırım Bölgede ikinci gözaltına alınmıştım. Gün saymakta “hukuk”a gösterilen özen ikinci gözaltında da gösterilmişti. Bir gün önce değil, bir gün sonra değil, otuzuncu gün milli demokratik devrimi savunmaktan tutuklanmış, Mamak Cezaevine konmuştum. 1 No’lu Cezaevinden Yıldırım Bölge 3 No’lu Cezaevine, Yıldırım Bölgeden Mamak 2 No’lu Cezaevine getirilmiştim. 3 No’lu Cezaevini kapatmışlardı çünkü. (Sonra yeniden açılacaktı.)
Mamak Askeri Cezaevi her gün sayısı artan tutuklularla dolunca, gene 28. Tümen içinde burun buruna yapılmış iki er koğuşu cezaevine dönüştürülmüş, bizi, 3 No’lu cezaevinden 2 No’lu Cezaevine darbenin eşyaları olarak taşımışlardı.
Bir el işaretiyle binleri cezaevine dolduran sihirli gücün sultası altında, kışın küçük bir buzdağına dönüşen tuvaletsiz tuvaletin buzları çözülmeye, hava ısınmaya başlayınca, biz de avluya çıkmaya başlamıştık.
Mart ayının son günleri, öğle geçkiniydi. Mamak gecekondularına yukardan ve tel örgülerin aralığından bakan avluda, bir masa üstünde açık bırakılmış radyoya yaklaşmıştım. Konuşan İnönü’ydü. Konuşması biraz kekremsiydi, yani sorulan soruları yanıtlarken zorlanıyordu. Bu anı, coğrafyadaki yerine yerleştirerek fotoğraflayabilirdik:

Kızıldere ilk haber
Türkiye haritasında, Mamak 2 No’lu Cezaevi avlusuna dört yüz-beş yüz kilometre uzakta, Kızıldere’de, muhtarın evi askerle ve özel timle çevriliyken, bugünler için SOA’da eğitilmiş nişancıların gözleri gez’de, parmakları tetikteyken; Mamak 28. Tümen paftasında dört yüz-beş yüz adım ilerimizde, Hüseyingazi Dağının nirengi noktasında, 1 No’lu Askeri Cezaevinin arka hücrelerinde, Gladyo’nun saati, anayurdun saatiyle can alıp can verme kavgasındayken, görüşmeyi sürdüren radyo muhabiri sorularıyla bunaltıyordu İnönü’yü.
Kızıldere, ilk haber olarak ortalığa düştüğü zaman, bir basın çalışanı, özellikle tek radyo istasyonu olarak devlet radyosunun muhabiri, ilkin olayla ilgili görevlilere sorar sorusunu. Bir basın çalışanının o gün ve olay devam ettiği sırada ilk değil, son soracağı kişi olabilir miydi İnönü!

İdam kararları
Kaçanlar, kaçıranlar, amaçları açısından soru sorulacak olanlar, Çankaya’da Cevdet Sunay’a, hükümette Nihat Erim’e, Mecliste Süleyman Demirel’e sormaları gerekmez miydi sorusunu! Üstelik, dört Amerikalı albaydan emirleri alıp onların direktifleri doğrultusunda hareket etmiş olan 1. Ordu komutanına, yani “Kore (dolayısıyla Kunuri) kahramanı” Faik Türün’e sorulması gereken soruyu, idam kararlarını Anayasa Mahkemesi’ne götürmeye hazırlanan İnönü’ye, o günün muhalefet partisi liderine sorulması doğru olabilir miydi?
Mamak 1 No’lu Cezaevi.
Demir ne kadar sessizse o kadar sessizdi.
6 Mayıs’ı 7 Mayıs’a ulayan gecenin sessizliğine, koridorun öteki ucundan duyulan zincirlerin sesi, ses olmuştu. Sabah ezanı okunmadan, cezaevinin radyosu açılmış, “müjde” verilmişti.
Fırtınanın uğultusundan sessizliğin kuyusuna iniyorduk.
İnönü, yatağında, sağından soluna, solundan sağına birkaç kez dönmüş olmalıydı. “Bir görev veriyorum, neticesini memurumdan önce Amerikan sefirinden öğreniyorum!” kaygısının son durağındaydık işte. “Bu işin üzerine bir an önce gitmek gerekirdi. Yoksa yapamazdık bağımsız iç politika, yapamazdık dış poltika da!” söylemi sayıklanır gibi yinelenmiş olmalıydı.
Yani biz hücredeydik, işkencedeydik, filistin askısında, idam sehpasındaydık.
İnönü’nün cezası, bizim canımızdan kesilmişti, kesiliyordu.

Muzaffer İlhan Erdost Türkiye İnsan Hakları Kurumu (Tihak) Başkanı

Yazarın Son Yazıları

Yeni bir tür: ‘Barrack-us’ - Dr. Çiğdem Bayraktar Ör

“Devletler arasındaki çıkarları uzlaştırma sanatı” olarak tarif edilen diplomasiyle ülkelerarası diyalogun yapılandırılmasında; bir devletin kimi, nereye, ne zaman gönderdiği son derece önemlidir.

Devamını Oku
15.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025