Öner Yağcı

Barış romanlarının çığlığı

14 Eylül 2019 Cumartesi

İnsanın, kendisine ve özgürlüğüne karşı olan her şeyle savaşma hakkı ve özgürlüğü hiçbir zaman elinden alınamaz ve bunun için, direnmek ve özgürlük için savaşmak en temel hakkıdır.
Homeros’un İlyada’sıyla başlayan bu hakkın kullanıldığı bir barış arayışı, serüveni, çığlığı, edebiyatı var insanlığın. İlyada, tarihi bugüne taşırken insanlığın kendisinden ders almasını öğütlüyor ve bunun için bin yılları aşarak yaşıyor aramızda.
Ama hâlâ savaşlar sürüyor dünyada. Neye yaradı Troya savaşları? Hektor’u, Achilleus’u, Paris’i, Helena’yı, Agamemnun’u niçin öğrenmiştik? Bir anlamı kalmadı mı İlyada’yı okumanın? Kalmadıysa niçin yaşadı bunca yıl Homeros? Yoksa sanatın yaşamı ölümsüzleştirmesi yalan mı? İnsanlığın kendi tarihindeki binlerce savaştan çıkardığı sonuç yine savaş mı?

Tolstoy’un barış arayışı
Barışı kazanmanın gerekirliği ve duyarlığıyla, insanları aydınlatıcı ve uyarıcı birer çaba olan savaş romanlarıyla edebiyat, insani bir görevin üstesinden gelmeye çalıştı hep.
Örneğin savaş denilen dehşeti görkemli bir barış destanıyla sunduğu Savaş ve Barış’ıyla onca göz nurunu, emeğini, zamanını boşuna harcamadı koca Lev Tolstoy. O yılların Napolyon’unun düşlerini anlatırken bile bugüne işaretler gönderdi. İnsanlar kanların nasıl aktığını, vücutların nasıl parçalandığını, doğanın, canlılığın, kültürün nasıl yok edildiğini görsünler, anlasınlar, savaş denilen korkunçluğun dehşetini hiç unutmasınlar diye yazdı yüzlerce sayfayı.

Hemingway’in çanları
Bu görkemli destanın eskilerde kaldığını varsaysak bile insanlık tarihinde dün sayılabilecek Birinci Dünya Savaşı’yla ilgili savaş karşıtı onlarca “savaş romanı” herhalde insanlar heyecanlı saatler geçirsin diye, gerilim romanı olsun diye yazılmadı.
Örneğin Hemingway’in Çanlar Kimin İçin Çalıyor’u, yoğunlaşan bir insan sesiydi. “Ey insanlık, savaşın çanları senin için çalıyor...” diye başlamıştı yazar romanına ve savaşa karşı insanların tavır alması gerektiğini anımsatmıştı sevgi ve sevecenlik dolu sesiyle. Robert Jordan’ın ölmesine üzülmüştük roman bitince ama roman ölümsüzleştirmişti onu. “Robert Jordan’lar ölmesin!” çığlığını atan yüreklerle dolmuştu dünya. Hâlâ da okunuyor bu roman, okunmalı; boşuna yazılmış olmamalı…
Hemingway’in Silahlara Veda’sı da boşuna yazılmış olmamalı. Çünkü onun çoğalan sesi, insanın, yazarın, aydının zorunlu görevidir ve bu görevi yerine getiren bu roman, insanlığın silahlara veda etmesinin çığlığını atmıştır.
Hemingway gibi Remarque da, Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok ile bu görevini anlamlı bir biçimde yerine getirdi.

Yazarların barış çığlığı
Yazarlar görevlerini yerine getirdi de insanlık unuttu mu peki?
Örneğin İspanya nasıl unuttu Malraux’nun İspanya’daki iç savaşı anlatıp orada yaşanılan trajediyi evrenselleştirdiği Umut’unu?
Rolland’ın on kitaplık destanı Jean Christophe, adım adım Avrupa’yı gezerken barış mesajları iletti tüm insanlığa satırlarıyla, canıyla. Duyarlı insanın simgesi haline gelirken Rolland, insanlığın tüm damarlarına seslendi.
Nâzım Hikmet’in “Bu kitabı okumayan yarı aydındır” dediği Ateş’i yazan Barbusse, sesinin insanlığın yüz yıl sonrasına ulaşamayacağını düşünmüş müdür?
Dido Sotiriyu seslendi: Benden Selam Söyle Anadolu’ya, Ölüler Bekler
Tüm bu yazarlar yeni savaşlara karşı çığlıktılar ama yetemediler. Bombalardan daha güçlü sesler çıkaran “Birisi barışı başlatmalı, tıpkı savaşı başlattığı gibi” diyen Kafka’nın, Zweig’ın, Saint-Exupery’nin çığlıkları hâlâ insanlığın kulağında çınlıyor…
Sonra?.. Ne yazık ki İkinci Dünya Savaşı’na sürüklendi insanlık...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Zaman, savaş ve insan 7 Aralık 2024
Tüketilmek 30 Kasım 2024
Günümüzün Nazizmi 23 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları