Öner Yağcı

Basınımızın altın yılları

14 Kasım 2020 Cumartesi

1960’lı yıllarda 68 kuşağının en çok okuduğu gazete, Nadir Nadi’nin başyazarı olduğu Cumhuriyet’ti. 

Pencere’sinden umut salan, bilgilendiren, soran, sorgulayan, merak ettiren güller atıyordu İlhan Selçuk

Cumhuriyet’te, Ş. Süreyya Aydemir, H. Veldet Velidedeoğlu, M. Cevdet Anday, Bahri Savcı, Mustafa Ekmekçi, Yalçın Küçük, Müşerref Hekimoğlu ve daha birçok aydının yazılarıyla bilgileniyor, Yaşar Kemal, Samim Kocagöz, Oktay Akbal, Fakir Baykurt, Rauf Mutluay gibi edebiyatçıların yazılarıyla buluşuyorduk. 

Akşam, Milliyet

Doğan Özgüden’in yönetiminde vazgeçilmez bir gazetemiz olan Akşam’da, Onlar Uyanırken kitabıyla sarsan Çetin Altan, güpegündüz kaçırılıp dövüldükten sonra ıssız bir yere atılan İlhami Soysal bizi coşturuyordu. 

Başyazılarıyla yayın yönetmeni Abdi İpekçi, Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi ile tanıdığımız İsmail Cem, Mümtaz Soysal, T. Sait Halman, Ali Gevgilili, Refik Erduran, Hasan Pulur ve daha birçok gazetecinin yazdığı Milliyet’i severek okuyorduk. 

Devrim gazetesi

1961-63 arasında satışı 30 binlere ulaşan etkili dergi Yön’ü çıkaran, “Yön arayıştı, şimdiyse yön belli olmuştur” diyen Doğan Avcıoğlu’nun, “Türkiye’nin ekonomik, toplumsal ve siyasal sorunlarına yönelik projeler veya bir diğer anlatımla iktidar programı” olduğunu söylediği Devrim gazetesinin ülke gerçeklerini açıklama kampanyaları, kitap ve dergilerin yanı sıra önemli bilinçlenme kaynağımızdı.

Ş. Süreyya Aydemir, İlhan Selçuk, İlhami Soysal, Çetin Altan, Bahri Savcı, Altan Öymen, Jülide Gülizar, Nimet Arzık, Aslan Başer Kafaoğlu, Türkkaya Ataöv, Uluç Gürkan’ın da yazdığı Devrim’de, efsane gazeteci olarak doğan, “Bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunmaz” ilkesini ülke gündemine yerleştiren bir düşünce adamı, bağnazlığa, yobazlığa, teröre karşı gözü pek savaşımın, aklın, bilginin simgesi olan Uğur Mumcu, önerme ve yorumlarıyla kuşağın has ağabeyiydi.

Altın yıllardan sonra

1960’lı yıllar için basınımızın altın yıllarıydı. TİP, DİSK, TÖS, DEV-GENÇ’in doğduğu, birçok demokratik örgütlenmede insanların kitleselleştiği o yıllarda muhalif basına yönelik baskılar da sürüyor, gazetecilerin başına belalar açılıyordu. 

Özgürlükleri ve yaşamları tehdit altında yaşadılar hep. Soruşturmalara uğradılar, hapsedildiler, işsiz bırakıldılar, yetmedi. Dövüldüler, işkence gördüler, kurşunlandılar, bombalandılar, öldürüldüler. Hep baskı altında tutuldular. Özellikle 12 Mart ve 12 Eylül baskıcı dönemlerinde ve sonrasında basınımızın bu değerli birikimi ezilmeye, yok edilmeye çalışıldı. 

Muhalif gazeteciler, gazetecilik ilke ve geleneklerini, bilgi edinmeyi asıl alarak gerçeğe bağlılık gibi değerlerini savundular. Onlar dünyanın ve ülkelerinin içinde bulunduğu durumla ilgilenmeleri, özgürlük, insan hakları, adalet arayışının içinde olmaları gerektiğinin bilincindeydiler.

Atatürk’ün mirasını aktarmak

Cumhuriyetin ilk kuşağının öğrencisi olan bu öncüler, Atatürk’ün bilim, kültür odaklı yaşam arayışını, laiklik, dil, kadın devrimini her engele karşın yeni kuşaklara aktarmayı başarmıştı o yıllarda. 

Bugün, basının yüzde doksanının yandaşlaştırıldığı koşullarda bile 10 Kasım’da 9’u 5 geçe milyonlarca kişi ayağa kalktıysa, yaşamı durdurduysa bunun içindir. Bugünkü aydınlık arayışını, Atatürk sevdasını, o yıllardaki bilinç aktarımına, direnişe borçluyuz. 

Nar Ergülen çocuğumuz ne dedi: “Ağlayarak değil anlayarak...

***

Gazetecilik hakkını savunmanın korkuyla, korkutulmakla özdeşleştirildiği şu günlerde dersimiz: Bağımsız gazetecilik korunmalı, çünkü basın özgürlüğü olmazsa demokrasi de olmaz. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eğitim ve kitap 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları