Öner Yağcı

Damarı damara bağlamak

16 Ocak 2021 Cumartesi

30 ülkede, 20 dilde yayın yapan referans gazetesi Le Monde Diplomatique’in dünyada yaşananlarla ilgili ayrıntılı çözümlemelerin yer aldığı makalelerini her ayın ilk pazartesi günü gazetesiyle birlikte okuduğu için Cumhuriyet okurları çok şanslı.

4 Ocak’taki gazetede (12. sayı) “Eski dünyaya doğru ileri!” başlıklı, Laurent Cordonnier’nin yazısı, Gramschi’nin tanımıyla “ölmeyi reddeden eski dünya ile doğmakta zorlanan yeni dünya” arasındaki tansiyonu anlatıyor. Virüsle birlikte yaşananların insanlığın umudu olan yeni bir yaşam biçimi arayışındaki kaygıları artırdığının vurgulandığı yazıda, dünyanın bugününü anlamak isteyenler için sayılarla gerçek durum veriliyor.

Düşman kim?

Le Monde Diplomatique’te, İngiltere İşçi Partisi’ndeki sağcı stratejinin, Husi isyancıların ardı ardına zafer kazandığı Yemen’deki Suudi fiyaskosunun, Çin’deki Harward tipi kamu yönetimi üniversitesinin incelendiği yazılar da yer alıyor.

Serge Halimi, “Bir sonraki düşman kim olacak?” sorusunu Trump’ın Çin, Biden’ın Rusya düşmanlığı ekseninde tartışıyor. Yazar, emperyalizmin sürekli bir düşman yarattığı gerçeğinden hareket ederek yakın geçmişte Afganistan ve Irak’ı işgal eden ABD ve müttefiklerinin önümüzdeki on yılda daha güçlü rakiplerle karşı karşıya geleceğini ve baş düşmanın kim olacağının saptanmasının kolayına olamayacağını öngörüyor.

Bu çözümlemeler 1960’lı yılların sonunu getirdi gözümün önüne. Emperyalizmin düşmanı belliydi: bağımsızlık, özgürlük, eşitlik isteyen halklar. Biz de o yıllar temel çelişki ne, baş çelişki ne, kimler dost, kimler düşman tartışırdık. Emperyalizme karşı duruşun rüzgârı dünyanın her yanında esiyordu. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan Soğuk Savaş ertesinde oluşan bu rüzgârı anlamak, günü kavramanın, geleceği tasarlamanın ipuçlarını veriyordu.

‘Eski’yi kavramak

Eski”yi doğru kavramanın önemini, Melih Cevdet Anday’ın “Eskimeyen Eski” adlı yazısındaki şu cümleler fotoğraf gibi işlemişti beynime: “Bütün iş, tarihte olanı, tarihte olduğunu bilerek değerlendirmekti, duygularımızın, isteklerimizin etkisinde kalarak değil. Eski, gerçekte hiç eskimiyor.” (Cumhuriyet, 11 Mart 1977)

Nâzım Hikmet, dünün bugüne, bugünün yarına bağlanmasını hep vurgularken Hasan Hüseyin, “Damarı damara bağlamak” diyordu buna. 

Adnan Binyazar, Cumhuriyet’teki “Gençlere sayfa açmak” başlıklı yazısında (8 Ocak 2021) bu gerçekliği vurguluyor: “Gençler gelişen toplumlarda, tarih boyunca ‘kurşun’ gibi ağır baskılara, düzensizliğe, insan kıyımına karşı çıkmayı göze almıştır.” 

Özdemir İnce, Tanzimat’tan Cumhuriyet devrimlerine aydınlanma savaşımımızın siyasal, ideolojik temellerini incelediği Türk Aydınlanması ve Laiklik (Sia Kitap) kitabıyla tam tamına bunu yapıyor.

Dünden bugüne, bugünden yarına

Dünü kavramada ufuk açıcılarımız vardı. DTCF bünyesinde 1939’da kurulan Felsefe Kürsüsü’nde Niyazi Berkes, Muzaffer Şerif Başoğlu, Behice Boran, Mediha Berkes, Nusret Hızır, Aydın Sayılı gibi adlarla ve Türk Halk Edebiyatı ve Folkloru Kürsüsü’nde Pertev Naili Boratav toplumbilimimizin (sosyoloji) temellerini atmışlardı.

Rektörün atamayla değil, üniversite içinde yapılacak bir seçimle belirlenmesi gerektiğini belirten Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin, Mahzuni’nin Yuh Yuh parçasını yeniden düzenleyerek çektikleri klip dünün bugüne, bugünün yarına bağlanmasıdır: 

Okulumun kapısına/ Yuh kelepçe vuranlara/ Sen rektör değilsin, seni seçmedik/ Atanmış kayyuma biat etmedik/ Hayır dedik olmaz, kabul etmedik/ Buna rağmen koltuğunda kaldın ise yuh/ Yuh yuh soyanlara/ Soyup kaçıp doyanlara.” 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Anadolu'nun seçimi 30 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları