Örsan K. Öymen

Batıfobik Doğu taklitçiliği

02 Kasım 2020 Pazartesi

CumhurbaşkanıRecep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 97. yılında, düşüncesi, bilgisi, vicdanı özgür nesiller yetiştirmek için çıkılan yolun, sığ, bayağı ve çarpık bir Batı taklitçiliğine dönüştüğünü iddia ederek, Cumhuriyetin kazanımlarını eleştirdi!

Bu açıklamalar, AKP’nin sığ, bayağı ve çarpık Doğu taklitçiliğinin ve Batı düşmanlığının sonucudur. Uygarlığı, kültürü, bilimi, sanatı ve eğitimi, insana ve dünyaya ait nitelikler olarak görmek yerine, din, mezhep, etnik kimlik üzerinden bir Doğu-Batı karşıtlığı tasarlamak, Osmanlı İmparatorluğu’nun da sonunu getirmiştir.

***

Türkiye’de, Batı’yı da Doğu’yu da kavramadan taklit edenler vardır. Ancak, farklı uygarlıkların ve kültürlerin karşılıklı etkileşimlerini doğal karşılamak yerine, her etkileşimi “taklitçilik” olarak damgalamak, sığ, bayağı ve çarpık bir anlayıştır.

Bu anlayışa göre, Orta Asya’dan göç eden Türklerin Şaman iken, Batı’daki Araplardan ve Perslerden etkilenerek Müslüman olmalarını da bir taklitçilik olarak mı değerlendireceğiz? Bu durumda Türkler de kendi kültürlerini bir kenara bırakarak, Arapları ve Persleri taklit etmiş olmuyorlar mı?

Müslümanların, Musevilerden ve Hıristiyanlardan etkilenerek bir din kurmuş olmalarını, bir taklitçilik olarak mı değerlendireceğiz? Müslümanların, her şeyi yaratan mükemmel, akıllı, bilgili, adil, merhametli, ödüllendirici, cezalandırıcı tek ve tinsel Tanrı anlayışını, ölümsüz ruh, cennet, cehennem, vahiy, peygamberlik ve iman anlayışlarını, Musevilerden ve Hıristiyanlardan alarak, onları taklit ettiklerini mi savunacağız? Bu durumda İslamın kendisini de taklitçilik olarak mı nitelendireceğiz?

Musevilerden, Hıristiyanlardan, Müslümanlardan, Araplardan, Perslerden etkilenmek taklitçilik olmuyor da Fransızlardan, Almanlardan, İngilizlerden etkilenmek mi taklitçilik olmaktadır?!

***

Öte yanda, Anadolu toprakları, köken itibarıyla Musevi, Hıristiyan, Müslüman değildir; ayrıca Sami-Semitik dillerinin konuşulduğu bir coğrafya da değildir. Merkezi Anadolu’da olan en eski uygarlık Hitit uygarlığıdır; Hitit dili de Sanskritçe, Yunanca, Farsça, Latince, Almanca, Fransızca, İngilizce gibi Hint-Avrupa dil ailesine aittir. Türkçe ise Macarca ve Fince gibi Ural-Altay dil ailesine aittir. Arapça, İbranice, Süryanice ve Aramca ise Sami-Semitik dil ailesine aittir.

Hititlerden sonra Anadolu’da yüzlerce yıl antik Yunan uygarlığı egemen olmuştur. O uygarlığın da Musevilikle, Hıristiyanlıkla, Müslümanlıkla bir ilgisi yoktur.

Türklerin veya Anadolu’nun, Araplaştıkça ve İslamlaştıkça kendi köklerine döndüğünü ve taklitçilikten kurtulduğunu sanmak bir yanılsamadır.

***

Atatürk Batı taklitçiliğini savunmamıştır, uygarlığı, belli bir coğrafyanın, dinin, mezhebin, etnik kimliğin tekelinde görmemiştir. Atatürk, Osmanlı’nın geri kaldığı alanları geliştirmek, demokrasi, laiklik, eğitim, bilim, matematik, felsefe, resim, heykel gibi alanlardaki eksikleri gidermek amacıyla bir mücadele vermiştir. Bu alanlarda dünyada hangi bölge daha ilerideyse, ondan etkilenmenin, ancak onu da daha ileri bir seviyeye taşımanın önemine inanmıştır.

Nitekim Atatürk, Cumhuriyetin 10. yılında, Türkiye’yi çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkarmak hedefini ortaya koymuştur. Türkiye ise AKP yüzünden, bırakın çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkmayı, çağdaş uygarlık seviyesini bile yakalayamamış, Avrupa’da 18. yüzyıldan önce geçerli olan teokratik, monarşik, feodal düzene dönmüştür.

***

Erdoğan’ın Fransa’ya yönelik çıkışları da bu çerçevede değerlendirilmelidir. Erdoğan demokrasiye, güçler ayrılığına, laikliğe, düşünce, ifade, yayın özgürlüğüne inanmamaktadır. Erdoğan, Osmanlı padişahlarıyla birlikte, 1789 Fransız Devrimi öncesinde yaşayan Fransa krallarını da taklit etmektedir. Atatürk’ün karşı çıktığı monarşiyi, teokrasiyi ve feodalizmi Fransa kralları da savunuyordu.

Bugünkü cumhuriyetçi Fransa devleti İslama karşı değil, laiklik karşıtı İslamcı hareketlere ve teröre karşı mücadele vermektedir. Radikal sağdaki İslamofobiyi tetikleyen de radikal sağdaki İslamcı hareketler ve terördür. İslamofobi de İslamcılık da dünyayı Doğu ve Batı arasında kutuplaştırmak isteyenlere hizmet etmektedir. İslamı İslamcılık ile özdeşleştirenler, bunu da anlamaktan yoksundurlar.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları