Türkiye Cumhuriyeti’nin koskoca Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Suriye karasuları içinde düşen RF-4 savaş uçağı hakkında “Nüanslar üzerinde durmayın!” diyor.

Bir an, Türkiye ile Suriye arasında savaş çıkaracak, KAAÖ’yü de savaşa bulaştıracak bir “taciz olayı” yaşanıyor, uçağımız düşürülüyor, iki pilotumuz şehit ediliyor, böyle bir ortamda Arınç, soru soran gazetecileri “Nüanslar üzerinde durmayın!” sözleriyle azarlıyor.

***

Olayın başlangıcına dönecek olursak… Suriye resmen “Türk uçağını bizim karasularında biz uçaksavar ateşi ile düşürdük!” dedi mi, dedi. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad Cumhuriyet’in Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer’e “Türk savaş uçağını düşürdüğümüze pişmanım..” dedi mi, dedi...

Demek ki uçağımızı Suriye kendi karasularında düşürdü. Bu gerçeği bir yana yazalım...

Çelişkili açıklamalarının ardından, ABD’nin deniz araştırma gemisi Nautilus’un 1260 metreden çıkardığı parçalarla ilgili olarak Genelkurmay şu gerçeği Türk halkına duyurdu: “Petrol türevi herhangi bir yangın başlatıcı ve hızlandırıcı madde artığına ve herhangi bir mühimmata ait olduğu değerlendirilen bir bulguya rastlanmadı…”

Demek ki -yüzeye çıkarılmış parçalara göre- bir “füzenin” ya da “mühimmatın” çarpmasıyla uçak düşmedi. Bu gerçeği de bir yana yazalım...

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu TRT’de şöyle demişti: “Ulusal radar sistemimiz test uçuşu yapan uçağımızın Suriye hava sahasına kısa bir süreliğine girdiğini saptadı. Ancak uyarı üzerine hızla geri dönüş yaptı. Bu sırada uluslararası sularda düşürüldü. Uçak güzergâhı olan İskenderun üzerinden Akdeniz’e kadar gidip geldi. Alçak uçuş yapmasının nedeni budur.”

Bakan, Suriye’ye yapılan “sınır ihlali” savını doğruluyor. Anlaşılan Suriye’den uçaksavar ateşi açılınca, alçak uçuş yapan savaş uçağımızın pilotları paniğe kapılıyor, argo deyimiyle uçağı gazlamak için topukluyorlar. Bu uygulamada ani basınç değişikliği ile uçak, pilotların denetiminden çıkıp döne döne çakılıyor. Nerede? Suriye karasuları içinde kıyıya 8.5 mil uzaklıkta... Bu gerçeği de bir yana yazalım...

***

Daha önce Kıbrıs Rumlarının Doğu Akdeniz’de petrol arama girişimlerinde kullanılan çağdışı kalmış “Piri Reis” gemisi yerine Deniz Kuvvetleri’nin “TCG Çeşme” adlı araştırma gemisi 1260 metre derinlikte yatan uçak için yöreye gönderildi. Ancak Çeşme gemisinin teknik donanımı bu derinliğe ulaşamadığı için eli kolu bağlı kaldı.

Bunun üzerine Amerikalılardan yardım istendi. Türkiye kıyılarında “arkeoloji” ve “petrol” araştırmaları yapan Nautilus yardıma geldi. Nautilus, Suriye karasularına (izinli-izinsiz) girerek uçağın iki pilotu ile bazı bölümlerini çıkardı. Sıra gövdeye gelince her nedense arızalanıp Bodrum’a döndü!

Üç bir yanı denizle çevrili Türkiye Cumhuriyeti’nin bu tür araştırmalarda da kullanabileceği bir gemisi bulunmadığı için Amerikalılara el açılıyor. Bu gerçeği de bir yana yazalım...

***

Arınç, “Nüanslar üzerinde durmayın!” dese de basın soruyor: “Pilotlarla yapılan telsiz konuşmalarını açıklayınız!” Çıt çıkmıyor...

Basın yine soruyor: “Uçakla bağlantılı radar görüntülerinde neler var?” Yine çıt yok... Çünkü koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin radarları felç...

Olayın yaşandığı yerin burnunun dibindeki Adana İncirlik Hava Üssü’nde radar yok mu var? Ama o radarlar, ABD Hava Kuvvetleri’nin denetiminde...

Uçak Malatya Erhaç Havaalanı’ndan havalanmıştı. Malatya’da Erhaç’ın hemen yanı başında başka ne var? Önce ABD’nin açtığı, ancak sonra KAAÖ’ye devredildiği söylenen Kürecik Radar Üssü yok mu? Var... Füze kalkanı amaçlı o radarların üzerinde simgesel olarak Türk bayrağı olsa da uygulamada kimin denetiminde?

Bu üsteki radarlar, düşen uçağımızın pistten havalandığı andan itibaren iz sürmediler mi? Sürdüler... Peki, neden hükümetten, Genelkurmay’dan çelişkili olmayan, doğru dürüst bir açıklama gelmiyor? Bu gerçeği de bir yana yazalım...

***

Bir bakıyoruz ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone “ABD hükümeti olarak düşen uçakla ilgili elimizdeki bütün bilgileri Türk hükümetine ilettik...” açıklamasını yapıyor. Türk uçağının kendi hava sahasından çıkışı ve düşüşü ile ilgili bilgi Türk radarlarından değil, Amerikan radarlarından geliyor!

Yine bir bakıyoruz, İngilizler Kıbrıs’taki Dikelya üslerinde elde ettikleri radar görüntülerini Türk hükümetine veriyorlar. Türk uçağının kendi hava sahasından çıkışı ve düşüşü ile ilgili bilgi Türk radarlarından değil, bu kez İngiliz radarlarından geliyor!

ABD ve İngiliz radar görüntüleridir ki Brüksel’de KAAÖ toplantısında örgüt anlaşmasının 5. maddesinde Suriye’ye askeri müdahale olasılığını ortadan kaldırıyor ve Ankara’nın ısrarını önlüyor!

362 general ve amiralinden 39’unun cezaevinde olması elbette bu beceriksizliğin nedeni olarak gösterilemez. Bu olay neyi gösterir? Türkiye Cumhuriyeti’nin savunmasının “Allaha emanet olduğunu” ortaya koyar. Suriye bile, hava sahasına giren bir yabancı savaş uçağını saptayıp ateş açarak düşürme becerisini gösteriyor, ama koskoca TC’nin eli kolu bağlı kalıyor.

Ondan sonra Arınç “Nüanslar üzerinde durmayın!” diyor. Eğer bu olaylar zinciri “nüans” ise varın gelin, gerisini siz düşünün. Vallahi de billahi de pes doğrusu!

***

Başbakan Yardımcısı’nın Başbakan’ı Recep Tayyip Erdoğan ise İstanbul Çamlıca tepesine görkemli bir cami kondurma hevesinde. Böylece “Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker” olup Türkiye’yi savunacaklar. Çamlıca’nın füze görünümlü sivri minareleri düşman saldırılarına karşı herhalde caydırıcılık etkisi yapacak!

Çamlıca camisinin yerine, Türkiye’nin denizleri için Nautilus gibi çok amaçlı bir araştırma gemisinin önceliği yok mu? Yoksa basın ve muhalefet, hatta bıyık altından gülen yabancılar “Uçak terlikle mi, sapanla mı yoksa sineksavarla mı” düştü alayını sürdürecekler, demektir.

Belki de bu sorunun yanıtını Suriye’nin en büyük destekçisi Ruslar çarşamba günü Moskova’da Başbakan Erdoğan’a verirler!

Garip bir dünyadayız! Bir kadının başbakan olduğu Almanya’da erkeklere “sünnet” yasaklanıyor. Bir erkeğin başbakan olduğu Türkiye’de ise kadınlara “kürtaj” yasaklanıyor. Siyasacılar, lütfen ellerinizi insanların apış aralarından çekiniz!