Hançerlenenler!

29 Nisan 2014 Salı

Başbakan Recep Tayip Erdoğan’dan “Birlikte yürüd(t)ükleri paralel laik devlette, imamlardan oluşan Brütüs’ler Sezar’ları kasetler ile vurdular” dediğim son yazıma doğrulama geldi!
İstanbul’da imam hatip okulları mezunlarına konuşan Erdoğan “Kardeş zannettiklerimiz bizi hançerledi!” dedi. Bir zaman yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen Feto Efendi’ye, her konuşmasında “Pennsylvania’daki kişi...” diye yükleniyor.
Yazımda ayrıca şöyle demiştim: “Şimdi de Sezar kalkmış, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) ‘Ortada apaçık bir ihanet ve casusluk varken, nasıl serbest bırakılırlar? diye Brütüs’lerden hesap sorulmasını istedikten sonra ekliyor: ‘Bunların elinde “şantaj (tehdit)” kasetleri var. Bu devletin en tepesinden en aşağısına kadar... Cumhurbaşkanı’nın da benim de var. Genelkurmay Başkanı’nın da...”
Erdoğan, cumartesi günü “Anayasa Mahkemesi’ni de dinliyorlar” eklemesini yaptı. Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı kim? Onun görevi ülkeyi yönetmek değil mi? Bu açıklamalar yönetim aczini göstermez mi?
Romalılar, hançerleme olayının anısına ekteki sikkeyi bastılar. Türkiye’nin dış ticaret açığını kapattığı söylenen altın cambazı Rıza Sarraf’a önemli bir görev düşüyor. Çağdaş hançerleme olayının anısına altın sikkeler bastırıp Cumhurbaşkanlığı seçimi arifesinde halka dağıtmalıdır!

Türk Bayrağıyla Gömüldü!
Kültür ve Turizm Bakanlığı, pazar gecesi Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) salonunda önemli bir “vefa” konseri gerçekleştirdi. Japon İmparatoru Akihito’nun kuzeni Prens Tomohito Mikasa’nın (66) iki yıl önceki ölümü, Japon ve Türk sanatçılarının ortak konseriyle görkemleşti.
Prens Mikasa’yı anımsayalım. 1926’da kurulan “Türkiye- Japonya Dostluk Cemiyeti”nin yıllarca başkanlığını yapan babası Prens Takahito’nun önerisiyle, onun ölümünden sonra, iki ülke arasında dostluğu, kültürel ilişkileri geliştirmenin baş mimarı olmuştu
2002’nin aralık ayında Tokyo’da görüşme istemimi imparatorluk ailesinin ilke kararının dışına çıkarak kabul etmişti. İmparatorluk ailesi üyeleri basına röportaj vermiyorlardı. Ancak gazete “Cumhuriyet”, konu “Türk-Japon kültürel ilişkileri” olunca Prens, “Evet” demişti.
Kardeşi Prens Takamado, beyin kanamasından öldüğü için imparatorluk ailesi yastaydı. Ben de “siyah kravat takarak” ve “terlikle” girdiğim sarayda kendisiyle görüşmüştüm. Söyleşimize Kalehöyük Kazı Başkanı Sachihiro Omura da çevirisiyle katılmıştı. Konsere aynı siyah kravatla giderek büyük Türk dostunu saygıyla andım.
1986’da ilk kazmanın vurulduğu Kalehöyük’te bir höyük biçiminde düzenlenip içine müze, dışına Japon bahçesi yapılan bu alanın dünyada bir benzeri yok. Höyüğün kazısı, müzesi, arkeoloji enstitüsü, laboratuvarları, kütüphanesinin yanı sıra yakınlardaki iki Japon kazısının da ortak yaşam dünyası birlikte sıfırdan yaratılmıştı.
Japonya’daki 47 ilin 41’inde Türkiye ve Kalehöyük hakkında konuşmalar yaptığını söyleyen Prens, ülkemize her gelişinde zengin Japon turistlerine kendisi rehberlik yaparken, onlardan da bu bilim yuvasına önemli maddi kaynaklar sağlıyordu.
Görüşmemizde “1991’den beri kanser tedavisi gördüğünü, ameliyatlar geçirdiğini” söylerken de sigarasını zincirleme tüttürüyordu. “Kendisini düşünmese bile, biz Türklerin, Dr. Omura’nın, Kaman’ın kendisine gereksinimimiz bulunduğunu, sigarayı bir an önce bırakmasını” önerdiğimde “Haklısınız” demekle yetinmişti. Sonraki yıllarda gırtlak ameliyatı olmuştu, boğazına dayadığı araç yardımıyla güçlükle konuşuyordu.

***

Konser için kızı Prenses Akiko Mikasa da Ankara’ya Japon müzisyenlerle birlikte gelmişti. Konser öncesinde ilginç bir konuşma yaptı. Bakan Ömer Çelik de babasını övdü.
Konserden kısaca söz edelim... Prens Mikasa’nın sevdiği yapıtların çalındığı ve CSO’yu yöneten şef Yoshiyuku Kozu, konsere Joaquin Rodrigo’nun ünlü “Aranjuez”i ile başladı. Gitar yerine, Bayan Kiyomi Izhigak arpın yatayı ve kanunun benzeri Japon “koto” çaldı. Soprano Bayan Nobuko Takahashi üç arya söyledi. Piyanist Bayan Yoko Mifune, George Gershvin’in “Mavi Rapsodi”sini yorumladı. Türk şef Burak Tüzün, Ulvi Cemal Erkin’in “Köçekçe”sini yönetti. Prenses Mikasa konukları özetle şu konuşmayla duygulandırdı: “Babam Türkiye’yi her ziyaretinde, Japonya ve Türkiye bayraklarını her iki elinin tırnaklarına manikür yaptırır, ‘Güzel oldu, değil mi?’ diye coşkuyla gösterirdi.
Hem Japonya’da hem Türkiye’de kırmızı Türk bayraklı tişörtünü hevesle giyer ve fotoğraflarda gülümserdi. 2020 Olimpiyatları’nın nerede düzenleneceğine ilişkin olarak Tokyo ve İstanbul yarışırlarken, ‘Ben hangi tarafı desteklesem?’ diye içtenlikle düşündüğünü, ‘Japonlar Tokyo’yu destekleyeceğinden, ben Türkiye’ye duyduğum minnetten dolayı İstanbul’u destekliyorum!’ dediğini şimdi dahi net biçimde hatırlıyorum! Babamın tabutuna özel kâğıtları ve dolmakalemi gibi genellikle kullandığı eşyalarının yanı sıra, sıkça giydiği kırmızı Türk bayraklı tişörtünü de bıraktık. Bu akşam belki de gökyüzünde onu giymiştir. Babamın bayraklı tişörtüyle gülümseyen ifadesinin Türk halkının gönlünde ebediyen yer etmesini dilerim!
Konserin son parçası olan “Kaman-no Yuhi (Kaman’da Günbatımı)yi yönetmeden önce şef Kozu şu açıklamayı yaptı: “Prens ile Kalehöyük kazısını geziyorduk. Binlerce yıl önce ölen bir annenin altı çocuklu cesedi olağanüstü etkiyici idi. Anne, her zaman anneydi! O akşam Kaman’da gün batışını izlerken bu parçayı besteledim!”
Bakanlık ne yapıp yapı bu konserin kaydını televizyonlara ve radyolara dağıtmalıdır!
Not: İsveç’te “Biby” koleksiyonundaki tabloların satışı gelecek yazıya kaldı!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kadın cinayetleri... 18 Ekim 2024
İran-İsrail... 11 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları