Miralay Mehmet Behiç Erkin kimdi? - 3

26 Kasım 2021 Cuma

Miralay Mehmet Behiç Erkin ile ilgili iki yazıma ilişkin olarak okurlarımdan iletiler aldım... Bazıları bilgiler verdi, bazıları da sorular sordu...

***

Bir okurumun iletisi şöyle:

“(…) 8 sene evvel iyi bir grupla İsrail’de holikost müzesini de gezdim. Rehberimiz İstanbul Ortaköyde bir sinagogun hahamının kızıydı. Holikost müzesinde Behiç Erkin’in adını aradım. ‘Maalesef yok’ dedi. Niye? ‘Buraya bu konuda müracaat edilmesi ve gerekli belgelerin sunulması gerek. Erkin için bir başvuru var mı, bilmiyorum’ dedi. Çok acı tabii bizler için (…)”

Bir yanıt şöyle:

İsrail Yad Vaşem Vakfı’nın ‘Milletler İçinde Adil Kişiler’ listesine alınması ve İsrail’in en önemli devlet nişanı olan ‘Uluslararası Dürüst Kişi’ nişanının verilmesi için İsrail’deki Türkiyeliler Birliği 2007’de başvuru yapmıştır. 

Ancak birlik, geçen zaman zarfında 2011’de hazırlanan ve hâlâ hayatta kalan, ‘Turkish Passport’ adlı belgeselde hikâyelerini anlatan 20 kadar tanığın hiçbirinin şahitliğini Yad Vaşem’e vermediği için, bu sadece başvuru olarak kalmıştır.

Yad Vaşem, Rodos’ta konsolos iken Yahudileri katliamdan kurtaran Selahattin Ülkümen’e 1990’da ‘Uluslararası Dürüst Kişi” nişanını vermişti…”

***

Bir okurum, “Erkin” adlı “donanma gemisinin” Erkin ile bağlantısını sormuştu. Bir okurumun yanıtı şöyle:

“(…) Elimdeki belgeleri araştırınca gemiye ismini Atatürk’ün verdiğini buldum. Alman Trier yolcu gemisi 1923 yılında inşa edilir. 1936’da Türk donanması için satın alınır. 

23.7.1936’da hizmete girer. Atatürk gemiye Erkin ismini verir. Gemi 1966’da hizmetten çıkar. Atatürk’ün isimlendirdiğine dair kaynağım: Cumhuriyet Donanması 1923-2000 Kitabı (Cem Gürdeniz, Erdoğan Yüceliş) 2000, 1. Baskı. (…)”

***

Meslektaşım Emin Çölaşan, 2007’de Hürriyet’te, Erkin’in torunu Emir Kıvırcık’a dayanarak, dedesinin anılarının Türk Tarih Kurumu’nda (TTK) olduğunu ve kitaplaştırılmadığını yazmıştı!

Bir okurumun iletisi şöyle:

“(…) Erkin’in anıları, gecikmeli olarak 1. baskısı 2010 yılında, 2.’si 2019 yılında TTK Yayınları’ndan ‘Hatırat (1876- 1958) Behiç Erkin’ olarak basılmıştır. Ancak kitapçılarda yok. İnternet aracılığıyla buldum. Tarihe ışık tutan önemli bir eser. Yayınevleri hakları elde edip yaygınlaştırmalıdır.(…)”

***

Bir başka okurumdan şu ileti geldi:

“(…) Yıllar önce bir Eskişehir seyahatimde Erkin’in mezarını ziyaret ettim. Bir istasyondan geçip raylara paralel yürüdüm. Mezarlıkta temiz, bakımlı bir Türk bayrağı dalgalanmakla birlikte etraf bakımlı değildi. Etrafı otlar bürümüş, adeta unutulmuş, terk edilmişti. Umarım Eskişehir Belediyesi duruma el atmış, bu üzücü durum değişmiştir.(…)”

***

Yazar Ayşe Kulin’den gelen ileti ise özetle şöyle:

“(…) Erkin’e ilişkin yazınızı okuyunca ve dünyanın bu öyküyü bilmediğine dair üzüntünüzü öğrenince, size yazmak istedim.

Benim iki binli yılların başında, gazetelerde sık tekrar eden bir fotoğraf dikkatimi çekti. Vefat eden pek çok emekli büyükelçinin cenaze törenine İsrail’den bir delegasyon katılıyor ve ailelerine plaket sunuyordu. Yazar merakı… İz sürdüm, yanıtı Türk Musevilerinin 500. Yıl Vakfı’nda buldum. 

Pek çok Türk diplomatı, canları pahasına yüzlerce Türk asıllı (Osmanlı demek belki daha doğru) Yahudiyi ve Türklükle ilgisi olmayan Yahudi gencini Hitlerin zulmünden kurtarmış, Türkiye’den yollanan vagonlarla üç ayrı seferde Türkiye’ye göndermişlerdi.

Bu olağanüstü hikâyeyi, bu trenlere binmiş hayatta kalan bir kaç kişiyi bularak ve yine hayatta kalmış yegâne iki çok yaşlı emekli büyükelçi ile (Namık Yolga ve Necdet Kender - Kent ) temasa geçerek yazdım. (…)

(…) Erkin de hayatta olsaydı, onu da gerçek karakter olarak kitabıma dahil ederdim. Bu kitabı ısrarla kendi yayıncıma İngilizceye çevirttim. Sonra kitabın hakları Amazon tarafından satın alındı, tüm mevcut Avrupa ülkelerinin dillerine, Çinceye, Farsçaya, Brezilya dili olan Portekizceye, kısacası yirmi sekiz dile çevrildi.

Ben New York’taki Strand Kitabevi’nde ve şehrin en büyük Sinagog’unda  kitabımın tanıtımını yaptığım gün, kitap Amazon’da bir numaraya yükselmişti. Amazonun İngilizce baskısı önce 100 bin satışa, sonraki yıl da 250 bin satışı aşınca bana iki kez onur plaketi yollandı.

 Demek istemem şu ki, yurtdışında ses getirmiş ve Amerika’da 250 bin baskı yapmış kitabı okuyanlar, roman belgesel nitelikli olduğu için, Türkiyenin savaş sırasındaki onurlu duruşundan haberdar oldular.

 Oldu da ne oldu? Fransada senaryosu hazırlanan kitap, tam film çekimi sırasında Türk aleyhtarı malum çevrenin devreye girmesiyle durduruldu. Aynı çevre Amerika’da da devreye girdi. Dünya bu kafayla döndükçe, bizim hikâyemiz film yapılmaz, ancak okunur ve hemen unutulur.(…)”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları