Öztin Akgüç

2013 Zor Yıl - I (Ekonomik Açıdan)

04 Ocak 2013 Cuma

\n

\n

Önbilicilik, kehanet olarak nitelendirilebilir, ama 2013 yılı Türkiye için ekonomik ve siyasal açılardan zor bir yıl olarak görünüyor. Ekonomik zorlukların siyasal baskıları tetikleme olasılığı da giderek artıyor.\n

\n

2013 yılı resmi ekonomik hedefleri, büyüme hızı yüzde 4.0; enflasyon hızı gerek milli gelir deflatörü, gerek TÜFE yıl sonu olarak yüzde 5.3, ihracat (FOB) 158 milyar USD, ithalat 253 milyar USD olarak açıklandı. Hedefler tutturulduğu takdirde, 2013ün ekonomik performansının 2012den daha kötü olmayacağı görülür. Ancak 2013 yılında özellikle büyüme hedefi yüzde 4.0 gerçekleştirilebilir mi?\n

\n

2012 yılı için de büyüme hızı yüzde 4.0 olarak hedeflenmişti; ancak yılın ilk dokuz ayına ilişkin gelişmeler, bu hedefin de altında kalacağını göstermektedir.\n

\n

2012 yılı başlarında ekonomimizin uzun süreli olarak durağan döneme girmekte olduğunu öngörmüş; bunun nedenlerini de şöyle açıklamaya çalışmıştım:\n

\n

Dünya ekonomisi 2008 yılı öncesi canlılığına, yakın bir gelecekte kavuşamayacaktır. Öngörüldüğü gibi neoliberal politikalarla, para politikasına öncelik verilerek, sermayenin çıkarları kollanarak, serbestleşme, özelleştirme, globalleşme gibi sadece kulağa hoş gelen sözcüklerle, ekonomileri durgunluktan çıkarma olanağı yoktur. Bu tür politika, ancak ekonomik durgunluğu süreğenleştirir. 2013 yılında ihracatta 158 milyar USD olarak belirlenen hedef gerçekleştirilebilir. 2012 yılı için ihracat hedefinin 148 milyar USD olduğu dikkate alındığında, ihracatta sınırlı bir artış sağlansa bile, bu artışın ihracat çıkışlı bir büyüme yaratamayacağı açıktır. Kaldı ki ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 62-yüzde 63 düzeyinde olması, ihracatın ulusal geliri artırıcı etkisini hemen hemen ortadan kaldırmakta, ithalat artışı, yurtdışı üretimin yurtiçi üretimi ikame etmesi, yerini alması da ulusal geliri azaltıcı etki yapmaktadır.\n

\n

***\n

\n

İç talebin yeşermesi, canlanması olasılığı zayıftır. Geçmiş yıllarda iç talepteki artış, geniş kitlenin gelirlerinin artmasından çok, tüketici kredilerindeki hızlı artıştan, yaratılan rant nedeniyle bazı kesimlerin kendilerini zenginleşmiş hissetmeleri nedeniyle servet etkisinden kaynaklanmıştır. Gerçi kâğıt üzerinde dolar (USD) bazında kişi başına gelirin hızlı arttığı görülmektedir. Ancak USDnin son yılda önemli boyutta değer yitirdiği ve milli gelir hesaplarının baz yılı değiştirilerek 1998 bazlı yapılmaya başlandığı dikkate alındığında, abartılı artışın reel olmadığı hemen görülmektedir. Kaldı ki 2003-2012 döneminde gayrisafi yurtiçi hasıla yıllık artışı yüzde 5.0 dolayındadır. Nüfus artışı da dikkate alındığında, kişi başına reel, gerçek artışın sınırlı düzeyde kaldığı görülür.\n

\n

İç tüketim artışı, borçlanma, tüketici kredileriyle sağlanmıştır. Hane halkı borcunun ulusal gelire oranı yüzde 20.0 düzeyine ulaşmış, bankalar esas itibarıyla tüketicileri fonlar hale gelmiştir. Tüketici kredilerinin, geçmişteki hızıyla artmasına olanak yoktur. Tüketici kredisi, aslında tüketicilerin gelecekte elde edecekleri gelirleri peşin harcamaları demektir. Alınan borçlar, krediler, gelecek yılların gelirleriyle geri ödenecektir.\n

\n

Türkiyede sanayi yapı değiştirmekte, ancak daha çok dışa bağımlı, ithalat girdisi fazla olan sanayi dalları gelişmekte, sanayi giderek montaj ağırlıklı hale gelmektedir. Bunun doğal sonucu olarak sanayide Brüt Katma Değer/Satışlar, Net Katma Değer-Varlık-Kaynak Toplamı oranları düşmektedir. Sanayi, kullanılan kaynaklara oranla daha az katma değer yaratır duruma gelmektedir. İstanbul Sanayi Odasının bu bağlamda yakın geçmişte yayımladığı 500 Büyük Sanayi Kuruluşunda 10 Yıllık Gelişim Trendleri 2001-2010 araştırması bu gelişmeye, yapısal bozulmaya ışık tutacak niteliktedir.\n

\n

Sanayideki yapısal sorunların iyileşmesi bir yana, bu anlayışla gelecek yıllarda daha da bozulmasından korkulur.\n

\n

Bütçe açıkları göreli olarak artmaktadır. 2011 Kesin Hesap Kanununa göre 2011 yılında 17.8 milyar TL olan bütçe açığı, 2012 yılında gerçekleşme tahminine göre 33.5 milyar TLye yükselmiştir. 2013 bütçe tasarısında anılan yıl bütçe açığı 33.9 milyar TL olarak öngörülmüştür. Gerçi bu tutar 2012 yılı fiili bütçe açığından pek farklı değildir. Ancak geçen yıllar uygulamalarında görüldüğü gibi fiili açık tutarla öngörüler arasında, önemli bazı yıllar yüzde 50yi aşkın sapmalar olmaktadır. Bu nedenle Kesin Hesap Kanunu görülmeden, iyimser öngörülere dayanan değerlemeler yanıltıcı olmaktadır.\n

\n

Özelleştirmenin, bütçe gelirleri üzerinde olumsuz etkisi görülmeye başlanmıştır. Gelecek yıllarda vergi dışı gelirlerde reel azalmanın sürmesi olasıdır.\n

\n

2013 yılının ekonomik açıdan 2012ye göre daha da zor bir yıl olması beklenmektedir.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump tehlikesine teyakkuz 11 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları