Öztin Akgüç

Devletçilik, millileştirme

14 Temmuz 2021 Çarşamba

AKP yönetiminin tipik bir propaganda uygulaması da geçmişi yadsıyarak, küçümseyerek hatta aşağılayarak, geçmişte yapılmış tesisleri, kuruluşları satarak, ülkenin kaynaklarını savurganca tüketerek, kamuyu mülksüzleştirerek övünmektir.

Ülkenin varlıkları, yönetimin hantallığını gidermek, yenileme yatırımlarını hızlandırmak, verim, kârlılık ve vergi gelirlerini artırmak gibi basmakalıp gerekçe ile özelleştirme yaftası altında yok edilmektedir. Aynı terane MKE için de söylenmeye başladığından, kurumu benzeri akıbet beklemektedir. Gerekçe göz alıcı, sonuç ise üretken yatırımların azalması, tesisin yok edilmesi, işsizliğin artması, bütçe açığının büyümesi gelir dağılımının bireyle ve bölgeler arası daha da bozulması, ekonominin dışa bağımlılığının artması olmaktadır.

Ülkede piyasa ekonomisi söylemine karşı; piyasa ekonomisi kurallarına da uyulmamakta; keyfi, takdiri, ilkesiz kararlarla doğal çevreye de zarar verilerek kamu kaynakları kullanılmakta; belli kişilere, gruplara aktarılmaktadır. Serbest piyasa ekonomisi düzeni de, ülkemiz uygulamasında düzensizliğe dönüşmektedir.

Çözüm için, öncelikle olaya doğru tanı koymak, yanılgılardan kurtulmak gerekir. ABD’nin BOP’un (GOP) gerçekleştirilmesi doğrultusunda, 24 Ocak Kararları ve 1980 askeri darbesiyle başlayan süreç, ülkede kullanışlı kişilerin bulunmasıyla da sürmektedir. 1970’lerin “Bu düzen değişmelidir” sloganı günümüz için de geçerlidir. Serbest pazar ekonomisi alalaması yerine planlama, özel ve yabancı sermaye teşviki yerine KİT’leri geliştirme, özelleştirme yerine millileştirme alternatif politikanın esasları olmalıdır.

Türkiye, 1929 büyük ekonomik krizinden planlama, devletçilik, KİT yatırımlarıyla çıkmış, büyüme sürecine girmiştir. CHP, 1931 kurultayında devletçilik ilkesini devrimcilik ilkesiyle birlikte kabul etmiştir. Celal Bayar tarafından okunan Mustafa Kemal Atatürk’ün İzmir Enternasyonal Fuarı’nı açış nutku, devletçilik anlayış ve uygulamasına ışık tutar. “Türkiye’nin uyguladığı devletçilik sistemi 19. yüzyıldan beri sosyalizm teorisyenlerince ortaya atılan fikirlerden esinlenmemiştir. Devletçilik, Türkiye’nin ihtiyaçlarından doğmuştur ve Türkiye’ye has bir sistemdir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, asırlardan beri ferdi ve özel teşebbüs vasıtası ile yapılmayan işleri kabil olduğu kadar kısa zamanda başarmak istemiş ve başarılı olmuştur.” Celal Bayar, aynı açış konuşmasında, “Eğer işleri oluruna bıraksaydık ki liberal sistem de böyledir; fabrikalar milletin değil, sahiplerinin çıkarlarına uygun yerlerde kurulurdu” olarak kişisel görüşünü ifade etmiştir.

Türkiye, devletçilik ilkesini, I. Sanayi Planı’nı hazırlayarak 1933 yılında Sümerbank eliyle uygulamaya koymuş, 1933-38 döneminde ekonomi, dış ve bütçe açıkları vermeden, hızla büyüme sürecine girmiş, ekonomi tarihçisi S. Kuznets ayrımıyla kalkınmada üçüncü aşama, kalkışa hazır (take off) aşamasına ulaşmıştır. II. Dünya Savaşı, ardından liberal eğilimli DP iktidarı, ekonominin daha ileri aşamalara ulaşmasını engellemiştir. Türkiye, 1960’lı yılların başlarında planlı kalkınma modeline dönerek 1963 yılında I. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nı uygulamaya koymuştur. 1963-70 ekonominin düşük enflasyonla, düzenli hızla büyüdüğü dönem olmuş; başarılı sonuç KİT yatırımlarıyla gerçekleşmiştir. Sağcı partilerin plan uygulamasını savsaklaması yanı sıra Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası emperyal güçlerin ambargo, yaptırım uygulamaları, ekonomik kalkınmayı aksatmış, 24 Ocak Kararları’yla da planlı kalkınma sonlandırılmış, günümüz sonuçlarına yol açan süreç başlatılmıştır. Çözüm, yeniden planlı kalkınmaya dönüş olmalıdır.

Kaynakların etkin kullanımı için planlama yapmak yeterli olmayıp planın, destekleyici program ve yatırımlarla yaşama geçirilmesi gerekir. Plan uygulamasında KİT’ler ana araçtır. KİT’lerin ekonomide önemli işlevleri vardır. İşlevleri, (1) ileri teknoloji, büyük organizasyon gerektiren yatırımları gerçekleştirmek, (2) yeni üretim alanlarının gelişmesine öncülük etmek, (3) kalkınmanın bölgeler arası dengeli olmasına, görece azgelişmiş yörelerin gelişmesine katkıda bulunmak, (4) uygun üretim kapasiteleri yaratarak, maliyeti düşürerek, diğer üreticilere girdi, nihai tüketicilere de mal ve hizmet sağlamak, (5) ekonomide özel iç ve dış tekellerin oluşmasını önleyerek fiyatların oluşmasında düzenleyici rol oynamak, (6) temel ihtiyaç maddelerinin görece geri yörelere ulaşmasını sağlamak, (7) ihraç ürünlerinin katma değerini yükseltme, olarak özetlenebilir.

Alternatif politika olarak, KİT’lerin kurulması, geliştirilmesi yanı sıra, enerji ve savunma sanayisinde özelleştirilen işletmelerin mülkiyetinin yeniden kamuya aktarılarak uluslaştırılmaları gerekir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları